Reklam
Reklam
Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Paris'in Kalbinde Gördes

23 Haziran 2016 - 19:29

Hemen herkesin şöyle ya da böyle Paris hakkında bir bilgisi, bir fikri, değerlendirmesi vardır da Paris'i bir de benden dinleyin derim. Ama önce sizlere Gördes'i anlatmalıyım. Gördes'ten sonra Paris'i anlatacağım.
Gördes Türkiye'nin Manisa ilinin bir ilçesi, kasabası. Nüfusu: 12.000. Dört bir yanı çam ormanlarıyla çevrili güzel, şirin ve modern bir kasaba. Gördes Çayı'nın yamacındaki kasaba yer kayması nedeniyle 1950'li yıllarda 4 km. kuzeyindeki bugünkü yerleşim yerine taşınmış. Tarihte, Gordos adıyla antik dönemdeki Lydia Devleti'nin yedi büyük eyalet merkezinden, aynı zamanda İpek Yolu'nun önemli kentlerinden biri. Romalılar döneminde adı Julia Gordos, günümüzde Gördes.   
Paris'e gelince: Önce kısaca Paris'e gidiş öykümüz. Eşim İnsel Güven ve üç kızımız; Sanem Güven, Zeynep Güven Ünlü, Rabia Suna Güven, uçakla beş kişi 16 Haziran 2016 Perşembe günü sabahı bir Air France uçağıyla Paris'e uçtuk. Otelimiz Saınt James Albany'ye yerleşip öğleden sonra yağmurun bir yağdığı ve sonra güneşin bir açtığı havada otelimizin çevresinde yürüyüşe çıktık. Hem de Paris'in ünlü bulvar lokantalarından birisinde bir şeyler yemek istiyorduk. Otelimize yakın küçük bir meydanda bir lokanta önünde, kaldırımda bizim için düzenlenen Paris'e özgü küçük masalara oturduk.
Evet, geldik Paris'e ve bu yazının yazılış öyküsüne. Lokanta önünde kafamı kaldırıp da alıcı gözüyle çevreme baktığımda çarpılmışa döndüm. Sanki benim güzel, şirin kasabam Gördes'in çarşı meydanındaki çınarın altında oturuyorduk. İçim ısındı. Paris beni sarıp sarmaladı. Huzur içinde büyük bir mutluluk duydum. Havuzu ve çınarıyla, olağanüstü güzelliğiyle mütevazı Andre Malraux Meydanı beni büyülemişti.

Paris'e gelmeden önce, kafamdaki Paris şuydu: Büyük, şaşaalı, insana tepeden bakan, insanı ezen devasa bir kent. Sonraki günlerde hem yaya olarak hem de otobüsle Paris'in hemen tamamını, müzelerini, parklarını gezdik; tarihi muhteşem yapılarını gördük. Paris gerçekten görkemli, asil bir kentti. Ama Paris insana tepeden bakmıyordu, insanı ezmiyordu. Paris her yönüyle insana saygılıydı. Paris'i kadın benzetmeleriyle anlatacak olursak: Bir anne şefkatiyle sizi sarıp sarmalıyor, bir sevgili gibi tam kalbinize dokunuyor, bir kardeş dayanışmasıyla size yardımcı oluyor, üretken, doğurgan bir kadın gibi size yeni yeni güzellikler sunuyordu.
Yeri geldiğinde de baştan sona cinsellik dolu olarak bazen çamlarla çevrili küçük, duru bir koyda yumuşacık dokunuşlarla sizi koynuna alan, bazen de içinizde fırtınalar estiren vahşi bir kadındı, ama her durumda yine asil, yine size tepeden bakmayan bir kadın'
Paris'i çok sevdim. Paris'te kaldığımız üç gün içinde 4 kez Andre Malraux Meydanı'na gittik. Öğle ve akşam olmak üzere iki kez daha meydandaki lokantalarda yemek yedik. Kızımız Zeynep Güven Ünlü Vogue Dergisi Yazı İşleri Müdürü'ydü. Kendisine bu duygularımı anlatıp Paris'i ve özellikle Andre Malraux Meydanı'nı Vogue için yazmak istediğimi, hatta bu yazımın Fransız Vogue Dergisi'nde de yayınlanması isteğimi söyledim. Zeynep yazının yayınlanması konusunda bir şey demedi. Yalnızca, bir espri olarak: 'Paris'te Andre Malraux Meydanı'nı keşfeden ilk Türk' olarak Fransız tarihinde yer alabileceğimi söyledi.
Zeynep'in bu esprisinden de güç alarak bu yazıyı e-posta ile Türkiye Vogue'a gönderiyorum. Yazımın France Vogue'da da yayınlanması için onlardan aracılık yapmalarını istiyorum. Yazım Vogue dergilerinde yayınlanmasa da bu yazının Gördes'te kırk yıllık gazeteci Ahmet İnce'nin Gördes Gazetesi'nde ve Gördesliler Derneğinin Düğüm Dergisi'nde yayınlanacağını bilmelerini istiyorum.
Ayrıca, Paris Belediye Başkanı Sayın Anne Hidalgo'yu ve Andre Malraux Meydanının mahalle muhtarını da Gördes'e davet ediyorum.
Paris'e, Parislilere ve Andre Malraux Meydanı'na sonsuz saygı ve sevgilerimle'

Bu yazı 5352 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum