Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Siyaset Anıları-5

06 Şubat 2017 - 17:07

27 MAYIS
27 Mayıs Bir Devrim midir, Yoksa Bir Askeri Darbe mi?: 27 Mayıs ve idamlar önlenebilir miydi, 27 Mayıs hiç yapılmasaydı, gerçekleşmeseydi daha mı iyiydi? Bu sorulara yanıt aramadan önce, sanıyorum 27 Mayıs'ın darbe mi, yoksa devrim mi olduğu konusuna açıklık getirmek gerekiyor. Bugüne kadar bu konuda öylesine çok yazılıp çizildi ki benim artık darbe/devrim ikilemine ilişkin yeni bir şey söyleme olanağım yok.
Darbe/Devrim ikilemine ilişkin 2 ayrı görüş var ve bakış açınıza göre değişiyor. A) 27 Mayıs Bir Askeri Darbedir: Seçimle gelmiş bir iktidarı askerler silah zoruyla devirmişler ve iktidara el koymuşlardır, bu nedenle 27 Mayıs bir askeri darbedir. B) 27 Mayıs Bir Devrimdir: 27 Mayıs'ın askerler tarafından gerçekleştirilmiş olması 27 Mayıs'ın yalnızca bir yanıdır. Soruna yalnızca bu açıdan, bu yönüyle bakılması yüzeysel bir bakış açısı ve yüzeysel bir değerlendirmedir. 27 Mayıs öncesi nasıldı? İktidar nasıl bir iktidardı? İktidarın yönü ve gelişim çizgisi neydi? 27 Mayıs ne amaçla yapıldı. 27 Mayıs sonrası ne oldu? 27 Mayıs ne getirdi, ne götürdü? Bütün bu sorulara verilecek yanıtlar 27 Mayıs'ın niteliğini, 27 Mayıs'ın bir devrim olup olmadığını ortaya koyar.
Yalnız bundan önce de bir hususu belirtmek gerekiyor. '1789 Fransız Devrimi' diyoruz, '1917 Sovyet Devrimi' diyoruz, 'Küba Devrimi' diyoruz. Bu devrimleri halk yapmadı, bu devrimler yapılırken halka sorulmadı, halkların onayı alınmadı. Bu devrimleri profesyonel kadrolar başlattı, yürüttü, sürdürdü ve kanlı çatışmalar, çeşitli gelgitlerden sonra bu devrimler başarıya ulaştı. Yani seçimle gelmiş ya da seçimsiz başta bulunan bir iktidarı zor kullanarak devirmeye toplum içinde asker olsun, sivil olsun, o toplumun en güçlü grupları, örgütleri, kurumları talip olurlar. 27 Mayıs'ta bu göreve, devletin kurulmasında başat rolü üstlenmiş bir kurum olarak askerler talip olmuştur. Bunun yanında bir devrimin başlatılması ve başarıya ulaşabilmesi için iktidarın ülkeyi yönetemez duruma düşmesi ve halkın da bu iktidarın değişmesini istemesi, en azından iktidarın yanında olmaması gerekir. Yani devrimi ya da darbeyi askerin mi, sivilin mi yaptığı darbe/devrim ikileminin niteliğinin açıklanmasında ölçü olarak alınamaz. Burada ikinci önemli husus 'Devrim'in tanımıyla ilgilidir. Devrim, iktidarın sınıfsal yapısının değişmesi demektir. Fransız, Sovyetler Birliği, Küba devrimlerinde olan budur.    
Bu gerçekleri belirttikten sonra yukarıdaki sorulara yanıt ararsak: İktidar, 27 Mayıs öncesinde ülkeyi gerçekten yönetemez durumdaydı. Basın susturulmuştu, gazeteciler hapisteydi. Tek radyo vardı ve tamamen iktidarın güdümündeydi. Ülke vatan cephesi ve karşıtları olarak ikiye bölünmüştü. İktidar partisi hukuku, yargıyı tanımıyordu. Kendi milletvekillerinden oluşan 15 kişilik bir tahkikat komisyonu kurmuştu ve komisyon savcıların, hâkimlerin yetkileriyle donatılmıştı. Muhalefet tamamen susturulmak, dahası tamamen yok edilmek isteniyordu. Ortalık tam bir kargaşa içindeydi, siyaset kilitlenmişti ve bir çıkış yolu görülmüyordu.
Başbakan Menderes, 'Ben kendime sabık başbakan dedirtmem!' diyordu. Yani bütün özgürlüklerin yok edildiği bir ortamda sonuna kadar iktidar olmayı amaçlayan bir dikta yönetimi dayatılmıştı. İşte 27 Mayıs böyle bir durumda, böyle bir yönetime son vermek için yapıldı. 27 Mayıs'ta yönetime el koyan askerin amacı iktidar değildi, iktidara el koymak, iktidarda kalmak değildi. Amaçları dikta yönetimine son vererek yeni bir anayasa ile özgürlük ortamında seçimlerin yapılmasını sağlamaktı. Nitekim bu söz tutuldu. En kısa sürede yeni bir anayasa yapılarak seçimlere gidildi.    
 27 Mayıs'tan 1,5 yıl sonra nispi temsil sisteminin geçerli olduğu 15 Ekim 1961 genel seçimleri yapıldı. Seçim sonucunda CHP/AP koalisyonu kuruldu. 13 Şubat 1961'de 12 sendikacı/işçi tarafından bir sosyalist parti, Türkiye İşçi Partisi kuruldu. 9 Temmuz 1961'de halk oylaması ile yeni bir anayasa kabul edildi. 27 Mayıs Anayasasının İlkeleri:
Çoğulcu demokrasi; Sosyal devlet;
Yasama, yürütme, yargıda güçler ayrılığı;
Yargı bağımsızlığı; Anayasa Mahkemesi; Kişinin temel hak ve özgürlükleri;
Siyasi partilere güvence; Çift meclis (Millet Meclisi ve Senato)
Devlet Planlama Teşkilatı; Özerk üniversite ve özerk TRT;
İzin alınmaksızın dernek kurma, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı;
Hür basın, söz ve ifade hürriyeti; Sendika kurma hakkı'
 Bütün bu tespitlerden sonra 27 Mayıs için şunu söyleyebiliriz: 27 Mayıs'la iktidarın sınıfsal yapısı değişmediği için 27 Mayıs Fransız, Sovyetler Birliği, Küba devrimleri anlamında bir devrim değildir. Ancak, 'Devrim' sözcüğünü iktidarın sınıfsal yapısının değişmesi anlamında değil de daha yumuşak, daha geniş bir anlamda tanımlarsak, yukarıda açıklanan nedenlerle 27 Mayıs'ı salt bir askeri darbe olarak nitelendirmek de doğru değildir. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden farklıdır. 27 Mayıs despotik ve otoriter bir yönetime son vererek sosyal ve demokratik bir anayasa ile özgür bir Türkiye amaçlamıştır. 27 Mayıs askerler tarafından yapılmış olsa da bir darbeden çok sosyal, ekonomik, siyasal bakımdan Türkiye'yi ileriye götüren sözcüğün geniş anlamıyla bir devrimdir.
Burada diğer önemli bir husus 27 Mayıs'ın halkın desteğini alıp almadığıdır. Asker, gençlik, üst düzey bürokratlar, yazarlar çizerler, basın, öğretmenler, akademisyenler, sanatçılar 27 Mayıs'ı desteklemişlerdir. Ancak, geniş halk yığınları için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Küçük esnaf ve zanaatkârlar, işçiler ve köylülerin önemli bir bölümü bir şekilde 27 Mayıs'ı onaylamadıklarını göstermişlerdir.          

Bu yazı 1326 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum