Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Cümbezin Kızı

16 Mart 2024 - 16:57 - Güncelleme: 16 Mart 2024 - 16:58

Hatice’nin saçları hayal denizi, çocuk yüreği ile ısıttığı dalgalar ve fırtınanın önüne kattığı sularda yüzen dört direkli Gülcemal... Gülcemal, Hatice’nin hasret gemisi... Düşlerinin deniz kuşu...             Bayramlıklarını kuşanıp, fenerlerini yakıverse, Haticelerin  dillerinden dökülen; “ Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime” deyişlerini ta uzaklardan duyup bir geliverseydi Gülcemal!
            Gelemedi... Çocukluk hayallerini yeşerttiği Ada’sına gidemedi, Nenanne’sine “Ben geldim!” diyemedi. Cümbez ağacının altında hayallerini belik belik örüp, papatyalardan tac yapıp başına takamadı...
            Hatice’nin yüzgeçleri çıktı (!) dertleri olgunlaşıp kemale erdi de, dört direğine dört gönlünü astığı  Gülcemale’e, o gitti...
            O’nu lime lime eden tarifi imkânsız acılarıyla, sabahı olmayan uykuya daldı. Üstüne Gülcemal’in beyaz yelkenleri örtüldü, dumanları da duvağı oldu. Ona uzanan elin sahibine gitti... Yüzüne bakınca Hatice, Ürdün, Filistin, Yemen... illerindeki diğer çocuk gelinleri hatırlıyorum.
            Sizi tanıdığımdan beri uykularım kaçıyor, gecelerim uzuyor... Böyle derin ve tamir edilemez dertten, onulmaz yaradan, toplumsal bir travmadan, yüzüme bir tokat gibi yapışan hakikatten bihaber oluşuma da yanıyorum Hatice...
            Asır ötesinden af dilesem kabul eder misiniz???
            Yukarıda; 2021 yılında vefat eden  yazar Emine Işınsu adına tertiplenen, Alev Alatlı, Prof. Dr. Bilge Ercilasun, Prof. Dr. Belkıs Altuniş Gürsoy, Prof. Dr. İlber Ortaylı ve A. Yağmur Tunalı’dan oluşan değerlendirme kurulunun, 141 eser arasından  “2023 Emine Işınsı Roman Ödülü”ne layık gördüğü üç eserden ilki olan, Cümbezin Kızı kitabının kapağına bakınca yaşadığım duyguları ifade ettim.
            “Cümbezin Kızı,(1) susarak kabuk bağlamasını beklediğimiz yaramızın romanı. Kıbrıs’ta, İngiliz sömürgesi döneminde Araplara satılan yaklaşık  dokuz bin kızımızın boynu bükük hikâyesi. Kıbrıs’ımızın yavru kuşlarının ruhları şad olsun.” sözleriyle hem yaşanan acı  hikâyeyi hem de 132 sayfalık romanını veciz şekilde ifade eden Ülkü Demiray bir öğretmen. Basılmış roman ve hikâye kitapları var.
            Demiray’ın romanda anlattığı olaylar, İngiltere’nin Kıbrıs’a hakim olduğu dönemde, özellikle 1920’li yıllarda yaşanıyor.
            Adada, Benli namındaki Ferdane, şehir hamamına gelenlerin arasından, iki adamı da köylerden kız seçer, babalarına paraları ödenir, 14-15 yaşlarındaki bu kız çocukları Araplara satılır. Roman kahramanı Hatice, dört arkadaşıyla beraber çocukluklarını bile yaşayamadan  uzak diyarlara  gidenlerden... Tarif edilmez acı ve sıkıntılar hayatlarının bir parçası olur. Onları ne arayan  ne de soran vardır! Kısacık ömürleri katmerlenmiş dert yumağına döner...           
            Hatice, kendisini doğduğu topraklara götürecek dört direkli Gülcemal’in hasretiyle  yaşar, lâkin bu hayali gerçekleşmez. Nihayet, dertlerine,  hülya ve hayallerine, hasret ve özlemlerine “Allah’a ısmarladık” der , Gülcemal’in dumanı duvak, yelkeni örtü olur,  sonsuzluğun sahibine uçar gider. 
            Gölgesinde Nenanne’sinden masallar dinlediği, geleceğe dair umutlarını yeşerttiği, bahar şarkıları söyleyip  sırlarını paylaştığı cümbez ağacı, (2)  Ürdün’den Filistin’den bir ses mi geldi, rüzgâr mı haber verdi yoksa Hatice mi fısıldadı bilinmez, o yıl meyve vermez... Kendi yasını tutar... Sömürgecinin kibirli temsilcisine karşı; “Kilitlerin çok olduğu yerde anahtarı olan adam kendini kral gibi hisseder şüphesiz. Kralsınız şimdi, şu anda kral, sultan, bakan, vali... Adaleti olmayan elde, anahtar zulmün elindedir.” diyerek Mim Dede’yi savunan hakikatin sesi,  “Günle gecenin eş olduğu, eskiden de eski zamanda Suların Sultanı yaşardı. Nerede olacak ? Bir koca dağın üstünde. Tüm suları ak pak tutardı. Sonra bir gün baktı ki yer yaratılmış insan türemiş, kuş türemiş. O zaman sularını yüce dağdan koyuvermiş içsinler diye. Sular kardeş olduğunu hiç unutmamış...” diye çeşme başındaki kadınların gönüllerine doldurduğun masallar da öksüz kaldı...
            Adanın satılmış binlerce kızı yad ellerde toprağa karıştı...
            Kolay ve rahat okunan romanı bir çırpıda bitirmedim. Bazen ara verip olayları ve bu çocuklarımızın yaşadığı trajediyi hazmetmeye, onlarca soruyu cevaplamaya, yaşadıkları zamanı  ve olayları yorumlamaya, sebep olanları sorgulamaya çalıştım.
            Konu hakkında araştırma yaparken, KKTC’li televizyon yapımcısı Eralp Adanır’ın 2009 yılında Araplara Satılan Kızlarımız (3) adıyla yaptığı belgesel çıktı karşıma. Ürdün’de El Vahdet Filistin Mülteci Kampı’nda yaşayan Hatice ninemiz, 16 yaşındayken (1923) kadın bir simsar tarafından Filistin’e getirilmiş. Belgeselin 28 dakikalık ilk bölümünü birkaç defa seyrettim. Romandaki kahramanımızla aynı adı taşıyan, belgeselin çekildiği tarihte 86 yaşındaki ninemizin yüzündeki derin izler, yüzündeki ifadeler yaşadıklarını anlatmaya yetti.
            Ziyarete katılan KKTC’li gazeteci yazar Neriman Cahit; “Ben sana sarılmak istiyorum, en sonunda gördük birbirimizi. Biz, Kıbrıslı Türk olarak seni unuttuk, senden özür diliyoruz... Hepinizden... Küçücük verdik sizi unuttuk...” diyerek kucaklaşıp ağlıyorlar.
 Kıbrıs ve İngilizler
            1571 yılında Padişah II. Selim’in isteği üzerine,  Lala Mustafa Paşa tarafından fethedilerek  Konya ve Karaman çevresinden Türklerin yerleştirildiği Kıbrıs, 1878 yılına kadar hakimiyetimizde kaldı.
            1878-1960 yılları arasında İngiltere’ye kiralanan Kıbrıs’ı, ilkokul yıllarımda dinlediğim  radyo haberlerinde duyardım. Makarios’un emellerini, Rumların adayı ele geçirmek için yaptığı baskı ve zulmü, 1964 müdahalesinde uçağı isabet alıp paraşütle atlayan Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in işkenceyle nasıl barbarca şehit edildiğini ortaokul yıllarında daha iyi anlayıp idrak ediyor,  milliyetçilik duygularım kabarıyordu.
            1914 yılına kadar adayı, mülkiyeti Osmanlı Devleti’nde olmak üzere idare eden İngiltere, 5 Kasım 1914 tarihinde ise Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’na kendisinin aleyhine girdiği için Kıbrıs adasını ilhak edip, kendi yanlarında savaşması karşılığında Yunanistan’a teklif eder. Ancak savaşı Almanya’nın kazanacağını düşünen Yunanistan bu teklifi reddeder.
            Daha sonra yaşanan süreçte, Rumların Enosis (Kıbrıs’ı ilhak) faaliyetleri devam eder, EOKA  adlı yer altı örgütü kurulur. Yıllar içinde binlerce Türk ülkemize göç eder.
            1960’lı yıllarda yaşanan gelişmeler ve yapılan antlaşmalar sonucu iki toplumlu bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur. Rumların adaya hakimiyet emelleri, baskı ve zulümleri devam edince; adanın kuzeyinde önce Kıbrıs Türk Federe Devleti (13.2.1975) ardından 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurulur.
İngiltere ve Cebelitarık Boğazı
            Sömürge ve sömürme konusunda dünyanın en mahir ülkelerinden, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” denilen (doğudan batıya üzerinde hiçbir şekilde güneşin batmadığı bir sömürge imparatorluğu) İngiltere’yle ilgili bir hatıramı  da nakletmek isterim.
            2013 yılında İspanya’ya yaptığımız gezinin ilginç duraklarından birisi Cebelitarık Boğazı’ydı. Öğrenci değişim programıyla İspanya’ya gelip burada kalan Türk rehberimiz; Endülüs’ü fetheden Tarık Bin Ziyad’ın çıkarma yaptığı ve mutlak fetih düşüncesiyle gemilerini yaktığı bölgeyi anlatıyor. Merakla dinleyip, tarih derslerinde okuduğumuz olaylarla bağlantı kurmaya çalışıyoruz.
            Ardından parmağı ile işaret ederek (426 metre yüksekliğinde) boğaza hakim tepeyi gösterip; “Burası şu anda İngiltere’nin denizaşırı toprağı olan Cebelitarık’tır” diyor. “Nasıl?” deyip şaşırıyorsunuz.
            İber Yarımadası’nın neredeyse sahibi olan İspanya’ya ait; dünya deniz trafiğinin %50’sinin (%90’ı Batılılara ait olan ulaşım ve ticaret filoları) güzergâhı, ulaşım ve jeopolitik bakımdan hayatî değer taşıyan boğazın hakimiyeti İngilizlerin (Boğazın siyasal egemenlik açısından kontrolü kâğıt üzerinde; İngiltere, İspanya ve Fas’a ait.) elinde. 
            1704 yılında İspanyollarla yaptığı savaşı kazanarak buraya yerleşen İngiltere, o tarihten bu yana İspanya’nın hak iddialarına rağmen buranın hakimi! 60 km uzunluğa ve 44 km genişliğe sahip, yılda 7.500 geminin kullandığı suyolunun sahibi. 6-6.5 km²’lik yerde 35.000 kişi yaşıyor. Çeşitli tarihlerde yapılan referandumlarda, halk İngiltere’de kalma yönünde irade belirtmiş!
            Geziyi yaptığımız tarihlerde, küçük uçakların inebileceği şekilde yapılan pisti genişletme çalışmaları devam ediyordu.
            Yazar Ülkü Demiray kitabının arka kapağında: “... Yokluğun, kıtlığın, savaşın ve sömürge yönetiminin ince hesapları arasında doysun ve geride kalanları doyursun diye Filistin’e, Ürdün’e satılan kızlarımız... Onlar hayalleriyle birlikte unutuldular...” diyor.
            Seçici kurul üyelerinden Alev Alatlı, kitap hakkındaki düşüncelerini; “Lâtife’den bu yana ne böyle duyarlılık ne de espriye rastladımdı. Seçici gruba beni de dâhil eden İskender’e teşekkürler. Emine’ye yakıştı doğrusu.” sözleriyle, İlber Ortaylı ise; “Işınsu’ya yakışır bir yarışmaydı. Güzel eserler geldi. Cümbezin Kızı öne çıktı.” diyerek görüşlerini ifade etmiş.
            Bir zamanların ibretlik olaylarını kaleme alarak bize ulaştıran, içim acıyarak okuduğum romanın yazarına teşekkür ediyorum. Kalemine ve yüreğine sağlık. Lütfen siz de okuyun, o zamanı ve olaylarını araştırın... Sizin de yüreğiniz yansın, Haticelerin yaşadıkları yüreğinizi acıtsın... Belki bundan bir teselli bulur, ders alırız...
            Romanlarında memleketimize dair meseleleri  konu ederek, bizi besleyip büyüten, hakikatle yüzleştiren, basiret ve feraset gözüyle yarım asır evvel, olayları ve gelişmeleri okuyan, Türklük pınarımız Emine Işınsu’ya sonsuz  rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın...
                       
1) Ülkü Demiray, Cümbezin Kızı, Bilge Kültür Sanat, 2. Basım, Ocak 2024
2) Tropikal incir ağacı. Firavun inciri, yaprakları dut ağacına benzediği için dut inciri veya Kıbrıs Türklerinin deyişiyle cümbez olarak bilinir. Gövdesinden ve köklerinden de meyve verir.(a.g.e. sayfa 12)
3) Eralp Adanır, Araplara Satılan Kızlarımız 1, Aytottorolu Hatice Nine, (Temmuz 2009)
https://www.youtube.com/watch?v=0n-cOVP4MeM&list=PLPIBdG-7x6y4ji5r9Dca5Et8qCi-0nqMS&index=52&t=692s
4) Eralp Adanır, Araplara Satılan Kıbrıslı Kızlar, Pergamalı Besire,
https://www.youtube.com/watch?v=DuF5Nsw6QA4

Bu yazı 427 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum