Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Benim Bir Gülümser Halam Vardı

23 Aralık 2023 - 17:42 - Güncelleme: 23 Aralık 2023 - 17:43

8 Aralık Cuma günü öğleden önce telefonum çalıyor. Beray, ”Hüseyin ağabey.... diye söze başlayınca anlıyorum.
            Tayyareci Cevdet Tunçay dedemin çocukları; Tarık amcam, Fatma (Kıyıcı) halam, babam ve sonunda Gülümser İnce halam da baki aleme göçüyordu.
            Meşakkatli geçen son üç yıl...Ve bir süredir devam eden yoğun bakım süreci.
            Her türlü ihtimale hazırlıklıydık.
            “Aralık” kendini hatırlattı yine... Babamı da iki sene evvel, yine bu ayda kaybetmiştik.
            Son görevimizi yapmak  üzere Gördes’e gelirken, kızım; “Baba iyi misin?” diye soruyor. “Evet... İyiyim.” diyorum ama  bu sözü yüreğime kabul ettiremiyorum
            Bazı insanlar, hayatınıza düşen cemreler gibidir. Bahar çiğdemleri gibi açar...
            Zamanı ve mekânı kıymetlendirir... Zaman içinde zamanı, mekân içinde mekânı yaşatır... Huzur iklimini teneffüs eder, sonra; “İyi ki...” diye başlayan cümlelerle anlatmaya kıyamaz, kelimeleri seçerken bile titizlenirsiniz...
            “Ağabey! Kuru fasulye pişirdim, turşum da çok güzel, hadi gel.” diyecek. Babam, bizim de yerken her lokmasından tarif edilmez  haz aldığımız, o “Halil İbrahim Sofrası”na -son vakitlerde yolda 2-3 defa dinlenerek- gidecek, ikisi de memnun, mutlu ve bahtiyar, ömürlerine  güzel bir hatıra daha katacak,  uzun ve geniş mutfak masasında sohbete dalacaklar.... Eski Gördes hatıraları canlanacak... Memleket meselelerini konuşacaklar...
            “Hüseyin!” diye seslenince,
            “Buyur hala” diyeceğim...
            “Ben kardeşlerin en küçüğüydüm... Tarık ağabeyimle Recep ağabeyim beni hep omuzlarında taşıdılar... Değil mi ağabey?” diyecek, babam da “yapılması gerekeni  yaptık” dercesine vakarla başını  öne eğecek...
            Kardeşlik hukukunun, muhabbetinin, saygı ve sevgisinin, paylaşmanın ve dayanışmasının en güzel örneklerini, hakikatin peşinden gitmeyi onlardan görüp yaşayarak büyüdük. Az şey mi? Her şeyi ile tefessüh eden bir cemiyette, insanlık aleminde, bu çok kıymetli bir hazine...
            Güzel düşünen, güzel görecek... Güzel gören güzel konuşacak...
            “Ahsen! Montun çok yakışmış!”
            “Hale Nur! Benim güzel kızım hoş geldin!”
            “Seyyare, maşallah sen hep aynısın!”
            “Hüseyin! Yazını okudum, çok beğendim!” diyecek,  iyimserliği dalga dalga yayacak... Hanesine gelenler; “Hoca annesi”ni, “Hacı abla”sını, “Bilge teyze”sini dinleyip memnun, mutlu ve bahtiyar  ayrılacaklar.
            Hastalığı süresince yattığı odaya giriyorum... Duygulanıyorum. Gözlerim  doluyor. Babamla ziyaretine gelirdik hep.  Koltuğa oturan babam bir süre onu izler; “Gülümser!” dediğinde, gözlerini açıp belli belirsiz “Abi!” dese, gözlerini  açıp bakıverse  dünyalar onun olur, bir işaret, bir ses alamadığı zaman üzülür, başını çevirip göz yaşlarını silerdi. Belki de bunun için sıkça, “Gülümser, ben senden önce gideyim!” temennisinde bulundu. Takdir eden de böyle buyurdu ki, iki yıl önce sonsuzluk alemine uçtu gitti...
            Bir arkadaşım; “Benim yaşadığım Gördes’in en güzel insanlarından...” diyor taziye dileklerinde...
            Uzaklardan gelen bir başka dost, sözlerine; “Canım anamın can yoldaşı, annemden sonra gelen kıymetlim...” diye başlamış duygularını anlatmaya.
            Gördes Ulu Cami, kaç er ve hatun kişiye, kaç sabiye durak oldu, o musalla taşı kaç Gülümser’i misafir etti  bilinmez...
            Sevenleri, ilâhi takdire teslimiyet içinde avluda bekliyor. Yanıma gelen bir büyüğüm, üzüntüsünü ve baş sağlığı dileklerini iletiyor. Sonra, adeta fısıldayarak; “Hayatımda çok mühim iki iyiliğini gördüm...” diyor ve anlatıyor... Önce gözleri doluyor, sonra gördüğü o iyilik, duyduğu sevgi ve minnet hisleri yaş olup   akıyor...
            Gördes’e her gelişimde, hiçbir zaman istisnasını yaşamadığım soruyu babamdan duyardım: “Halanı gördün mü? Uğradın mı halana?”
            “Evet baba, uğradım, gördüm halamı... Birazdan O’nu da alıp geleceğiz... Bir münevver hanımefendiyi  ebedî alemin kollarına teslim edeceğiz... Tıpkı senin gibi, annem gibi...”
            Sohbet meclisinde; Allah’ın ayetlerini okuyacak, varlık sırrını keşfe çıkacak, mükevvenatı seyre dalacaksınız...
            Biliyoruz ve ümit ediyoruz ki; Rabbimiz, kullarının sevdiği insanı, sonsuz rahmetiyle  sarıp sarmalayacak öyle muamele edecektir.
            Bu dileğimiz ve sözümüz  gök kubbede bir serlevha gibi kalsın: Hep derin bir hürmet, sevgi, saygı ve özlemle anacak, “Benim güzel bir halam vardı...” diyeceğim.
            Hala, kıymettir, zenginliktir. Benim kızlarım da şanslı; Ayşe ve Neşe halaları var.
            Güle güle hala.
            Bütün ölmüşlerimizin ruhu şad mekânı cennet olsun.
            “...
            Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
            Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
            Ve serin serviler altında kalan kabrinde
            Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.”

Bu yazı 1261 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 3 Yorum
  • Hasan Çakaloglu
    4 ay önce
    Halamın ;yatalak olduğunu öğrendim, çok kısa süre önce.Yazilarinizin tümü etkili ve Gördes Gazetesi'nin ,bu sitesindeki bütün yazılarınin ,4/3 'unu okudum nerede ise.Hala mi ziyaret öncesi ,bu yazinizla karşılaşmam tevafuk.Bu yazınızın ruhaniyetini, hiç unutmayacağım.Halamdan sonra, babam tarafımda ,yaşayan kimse olmayacak.Halam, diplomat ve sevgi insanıdır.Agabeyine yani babama çok saygısı var hala.Cok acılar çektiğini biliyorum, bacağına takılan çelik platinler yüzünden.Rabbim, halama acı cektirmeden, geçişini kolaylaştırsin.
  • SÜLEYMAN SAMİ İLKER
    4 ay önce
    Gözlerim ıslak, ameliyat maskemin altında burnumu çeke çeke okuyorum yazını Hüseyin kardeşim. Allah onları rahmetiyle muamele eder, inşallah. Bizlere de rızasına uygun yaşamak ve yaşatmayı emanetini alana kadar nasip etsin. Fatihalarla... (25.12.2023, Manisa)
  • HALİL KOCASARI
    4 ay önce
    MEKANI CENNET OLSUN İNŞALLAH