SELANİK
Balkanlarda ismine en çok aşina olduğumuz, “Osmanlı coğrafyacılarınca ‘İstanbul’un bir parçası’, Yahudiler tarafından ‘şehirlerin anası’ diye tanımlanan”, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu Selanik ile saat 17.00’de buluşuyoruz. Gezimizin son günü, Yunanistan’ın ikinci büyük şehrinde geçireceğimiz 2,5 saatlik vaktin içine pek çok şeyi sığdırabilmenin heyecanı saracak yine bizi.
Yol güzergahımızda yıpranmış, bakım isteyen, sıvaları dökülmeye başlamış binalara bakınca yorgun ve kasvetli bir şehir diye düşündüm önce. Deniz kıyısına yaklaştıkça bu fikrim değişmeye başladı.
Kadim şehir Selanik, Makedon Kralı Kassander tarafından karısı Thessalonike’nin adına milâttan önce 316’da kurulmuş. 1430’da Osmanlı hakimiyetine geçmeden, başta Roma ve Bizans olmak üzere burada pek çok medeniyet hüküm sürmüş. Müslüman, Hristiyan ve Yahudi toplumların beraber yaşadığı, Balkanlardaki göz bebeğimiz Selanik’i yaklaşık beş asır sonra, 1912’de terk etmek zorunda kalmışız. Artık Yunanistan’ın bir parçası olmuş.
“Selânik birçok Osmanlı şairi, yazarı ve ilim adamının doğum yeridir. Bunların arasında tarihçi Selânikî Mustafa, Müneccimbaşı Ahmed ile Mevlevî şairi Âkif , Cemal, Hasan Dâniş, Esad Dede Mevlevî, Hâmi Efendi Nakşî, Meşhûrî, Osman Nûri bulunmaktadır.” (1)
Ülkenin kültür başkenti sayılan şehri, deniz kenarından başlayarak gezmeye başladık. Kutsal siesta (!) (Öğle yemeği sonrası uyku ve dinlenme. Hayatın durduğu bu zaman diliminin geçmişi antik Roma’ya kadar uzanıyor ve İspanya ile İtalya’da devam ediyor.) vaktinin bitiş saatinde geldiğimiz için iş yerleri açık, alış veriş devam ediyor.
“BİR LİSAN BİR İNSAN, İKİ DİL İKİ İNSAN”
Başlıktaki sözün Ahmet Rasim’e ait olduğu ifade ediliyor. Dünyada, 1,5 milyardan fazla insan, ana dili ve ikinci dil olarak İngilizce konuşuyor. Dünya medeniyetinde, bilim hayatında, ekonomik zenginlikte egemen güç kim ise, onun dili, dünyaya hakim oluyor, o dil konuşuluyor.
Gezimiz boyunca, iletişimimizi kolaylaştıran, muhataplarımızla anlaşmamızı sağlayan kızım Hilâl Ahsen oldu. Bugün, Selanik’te girdiğimiz pizzacıda o olmasaydı meramımızı kolay kolay anlatamazdık. En az bir yabancı dil bilmeli insan. Kendi dilimizi de kural ve kaideleriyle konuşmalı, yazmalı ve çocuklarımızı Türk edebiyatının güzel örnekleriyle tanıştırmalıyız.
İş yerlerimize bile yabancı isimler koyarak kazancımızı arttırma gayretinde olduğumuz bir zamanda, “Türk Einstein” diye adlandırılan Türkçe aşığı Oktay Sinanoğlu’nun sözünü şuraya yazalım: “Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar götürebilecek tek dil vardır: Türkçe. Dilinize sahip çıkın!”
PERİNTHOS
Selanik’e 26 km uzaklıkta, akşam konaklayacağımız otelimize geldik. Otelimizin adı Perinthos. İsim ilginç gelince araştırdım ve ülkemizle olan bağlantısını buldum.
Perinthos, Marmara Ereğlisi’nde, MÖ. VI. yüzyılda Samos Adası’ndan gelen topluluklar tarafından kurulan antik kentin adıymış. (1) Otel sahibi sıradan bir isim koymamış işletmesine. Ülkemizdeki tarihi bir kentin ismini kullanmış. Her bakımdan hizmetlerini kaliteli bulduğumuz otelin adıyla ilgili araştırmamı otobüsteki arkadaşlarımla paylaştım.
ATATÜRK EVİ
Atatürk Evi’ne gitmek üzere saat 09.15’te otelimizden ayrıldık. Pazartesi hariç ziyaret saatleri 10.00 ile 17.00 arasında olan Atatürk Evi’ne geldiğimizde içeriye girmek için sıra bekleyen gençleri, öğrencileri, çocuklarıyla birlikte gelen anne ve babaları gördüm. Bir öğretmen olarak benim için de müstesna bir gün ve ziyaret. Yıllarca, öğrencilerime hayatını anlatırken bahsettiğim mekânı bugün görecek, İlber Ortaylı’nın; “... o, Türkiye tarihini ve Türk toplumunu değiştiren bir başbuğdur... “ (2) diye nitelediği Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu, yaşadığı ve yetiştiği ortamı yakından tanıyacağız...
Her yıl yaklaşık 100 bin vatandaşımızın ziyaret ettiği Atatürk Evi’ni görmek için sıraya giriyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği bilgilere göre; “Bu tarihî yapı, günümüzde Selanik’in Apostolou Pavlu Caddesi, 17 numarada bulunmakta olup, Agiou Dimitriou 151 adresindeki Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğu ile birlikte aynı yerleşkenin parçasıdır. Selanik'te Atatürk Evi, arşiv kayıtlarına göre, Selanik'in Koca Kasım Paşa mahallesi, Islahhane Caddesi üzerindedir. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlı ve bir avlu içerisindedir. Evin mülkiyeti 1878 yılı başlarında Ali Rıza Efendi ve eşi Zübeyde Hanım’a geçmiştir.”
“Selanik’te Türklerden kalan bütün mülklere 1917 yılında Yunan Devleti el koymuştur. Lozan Antlaşması gereğince bu mülklerin bir kısmına Anadolu’dan gelenler yerleştirilmiş, Atatürk'ün doğduğu ev de dahil olmak üzere bir kısmı ise satılmıştır. Selanik Belediyesi, 1930 yılında satılan evi 1936 yılında satın alarak, 1937 yılında Atatürk'e hediye etmiştir. Ev, 19 Şubat 1937 de boşaltılabilmiş ve anahtarları Selanik Konsolosluğumuza teslim edilmiştir.” (5)
Evin sokağa bakan cephesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 10. yıl dönümü (29 Ekim 1933) dolayısıyla, Selanik Belediyesi; Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansı’nın bir hatırası olarak, Atatürk'ün doğduğu evin sokağa açılan kapısının sağ köşesine mermer bir plâka yerleştiriyor. Türkçe, Yunanca ve Fransızca olarak yazılan metin aynen şöyle: “TÜRK MİLLETİNİN BÜYÜK MÜCEDDİDİ VE BALKAN İTTİHADININ MÜZAHİRİ GAZİ MUSTAFA KEMAL BURADA DÜNYAYA GELMİŞTİR. İŞBU LEVHA CÜMHURİYETİNİN ONUNCU YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİLE KONULMUŞTUR. SELANİK. BİRİNCİTEŞRİN 1933”
Duygulanıyorum...
“Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.
...” (3)
Başkonsolosluk yerleşkesinin köşesindeki binaya merdivenlerden çıkarak giriyoruz. Zemin katında “Atatürk ve Çocuk Odası”, 1. katta; “Selanik ve Manastır Odası”, 2. katta “İstanbul ve Ankara Odası” olarak tanzim edilen bölümlerde, Atatürk’ün hayatının geçtiği şehirleri tanıtan ve anlatan bilgi panolarına yer verilmiş. Özel eşyalarından; frak yeleği, ayakkabı, şapka, kravat, ağızlık, tabaka, kibritlik, baston, kaşkol ve yemek takımı ile Cumhurbaşkanlığı mührünün kopyası, Rüştiye, İdadi ve Kara Harp Okulu notlarının bir bölümünü gösteren belgeler sergileniyor. (4)
Ankara Odası’nda Cumhurbaşkanı Atatürk’ü koltuğa oturmuş şekilde canlandıran, Selanik Odası’nda pencere kenarındaki sedirde elinde tespihle oturan Zübeyde Hanım’ı ve mutfakta masada oturan Atatürk’ün çocukluk dönemini yansıtan silikon heykeller büyük ilgi görüyor. Ziyaretçiler hatıra fotoğrafı çekiyor.
Atatürk Evi’ne gelmeden önce arkadaşlarımızla görüşerek intiba defterine, grubumuz adına duygu ve düşüncelerimizi Gündüz Aydın arkadaşımızın yazmasını kararlaştırdık. Arkadaşımız, kadın müze görevlisine kütüphaneye koyulmak üzere kitaplarından hediye ettikten sonra, müze intiba defterine grubumuzun düşüncelerini ve teşekkürlerini yazmak istediğini belirtince bu defterin bir süre önce kaldırıldığını öğreniyor. Tabii üzüldük. Bizler de; Türk milletinin aranan liderine, özlediği ve sinesinde barındırdığı Başbuğ’una birkaç cümleyle duygularımızı ve şükran hislerimizi ifade etmek, saygı ve minnetimizi belirtmek isterdik... Olmadı.
Gezimizin son günündeki bu anlamlı ziyaretin anısına içeride ve dışarıda çok sayıda fotoğraf çekiyoruz. Müze evin merdivenlerinde, karede fotoğraf üstadımız Hüseyin Başaran’ın da olduğu grup fotoğrafımız için bir ziyaretçiden yardım alıyoruz.
Müze sokağında gayet güzel Türkçe konuşan, ürünlerini tanıtan dükkân sahipleri var. Tezgâhlarında; Selanik gevreği, Kavala kurabiyesi, ilginçtir (!) eşek sütünden mamul yüz kremi, sabun ve losyonlar satılıyor. Sokakla caddenin birleştiği köşedeki kafede erken kalkan Selanikliler kahvelerini yudumluyorlar.
Vakit tamam, ayrılıyoruz...
Atatürk Evi’ni ziyaret etmenin, geçmişimize yaptığımız yolculuğun huzuru var içimizde. Bu gözlem ve inceleme, benim için gezimizin en özel etkinliklerinden birisi oldu.
“Benim naçiz vücudum, elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” diyen Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türk tarihinin bütün kahramanlarına rahmet olsun.
“Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.” (5)
Saat 10.45’i gösteriyor. Selanik sokaklarından geçerken; klasik mimarı örneği binaların, duraklarda otobüs bekleyen kalabalıkların, bir Hristiyan mezarlığının, öğretmenlik günlerimi hatırlatan iki okulun, çatılardaki, “biraz sağa çevir... olmadı... görüntü kayboldu... karlandı... tamam şimdi oldu!” diye iki kişiyle televizyonların görüntü ayarını yaptığımız, hatta birer küçük tepsi eklediğimiz balık kılçığı antenlerin fotoğraflarını çekiyorum.
DİYET VE BESLENME
Kavala’ya yolculuğumuz devam ederken diyetisyen kızım Hilâl Ahsen mikrofona davet edildi. Beslenme ve diyet konusundaki genel bilgilendirmeden sonra soruları cevaplandırarak fırsat eğitimimizi tamamladı.
Size kızımdan öğrendiğim ve uyguladığım bir kuralı anlatayım. Erken saatlerde yediğimiz akşam yemeğinden sonra, şekersiz çay vb. içeceğin dışında herhangi bir besin maddesi yiyip içmeyin. Bir süre sonra kilolarınızdan kurtulmaya başladığınızı göreceksiniz... Bir de Süleyman Sami İlker hocamın ısrarla okumamızı önerdiği Buğday Göbeği (Dr. Wıllıam Davis) kitabını tavsiye ederim.
TÜİK (2022) verilerine göre 15 yaş ve üstü obez bireylerin oranı %20,2 olmuş. Fazla önemsemiyoruz ama her hastalığın, beslenme alışkanlıkları ve fazla kilolarımızla yakından ilgili olduğunu unutmamamız gerekiyor. Temposu yüksek gezi süresince ne kadar dikkat edersek edelim dengeli beslenmemiz mümkün olmadı. Beslenme düzenimiz zamana ve şartlara göre değişti hep.
KAYNAKLAR:
1) https://islamansiklopedisi.org.tr/selanik
2) https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/tekirdag/gezilecekyer/perinthos-antik-kenti
3) İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2018, İstanbul
4) Kara Harp Okulu Marşı, Güfte ve beste Cevdet Şakir Çetinel
5) https://www.ktb.gov.tr/TR-96346/selanik-ataturk-evi.html
6) Yahya Kemal Beyatlı, Kaybolan Şehir
YORUMLAR