Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-71

09 Eylül 2019 - 16:18

Güneşin ilk ışıkları Gördes'i aydınlatmaya hazırlanırken, Cemiyet binasının üst katındaki makam odasının penceresinden uzakları seyreden Hacı Ethem Bey, derin düşünceler içindeydi. Dağınık gruplar halinde Kuva-yı Seyyare erlerinin şehre doğru yaklaştıklarını görüyor gibiydi. Kapının tıklamasıyla kendine geldi. Açmak için kapıya yöneldi ancak hastalığı nedeniyle sıkıca sarmalanmış Kaymakam Bey çoktan kapıyı açıp içeriye girmişti. Hemen üzerindekileri çıkarıp sobanın yanındaki koltuğa oturdu. Üşüdüğü her halinden belliydi.
               - Hoş geldiniz Kaymakam Bey, dedi Hacı Ethem Bey, elini uzattı. Kaymakam Bey'in eli buz kesmişti. Zayıf bir sesle:
               - Hoş bulduk, dedi.
               - Keşke istirahat etseydiniz, biz gelenleri karşılar size malumat verirdik.
               - Böyle bir günde sizleri ve ahaliyi yalnız bırakamam, dedi Kaymakam Hulusi Bey ve ellerini sobanın üstünden çekip bir süre ovuşturdu, ceketinin düğmelerini de açarak biraz daha yerleşti koltuğa ve meraklı bakışlarla sordu:
               - Gelen var mı?
               - Hayır, henüz görünürde kimseler yok. Güneş ışıklarını seyrederken uzaklarda birtakım gölgeler görür gibi oldum, lâkin serapmış.
Kaymakam Hulusi Bey aldığı cevap karşısında gülmeye çalışarak:
               - Demek serap görmeye başladınız' Çok mu özlediniz Çerkez'i?
Hacı Ethem Bey de gülümseyerek:
               - Uzun zamandır görüşmüyoruz' En son Salihli ziyaretimizde görüşmüştük. Özlemekten değil, galiba endişeden olacak.
               - Biraz da uykusuzluktan diyebiliriz. Son günlerde uykuyu unuttuk. Gece geç saatlere kadar toplantı, sabah erkenden mesai. Biz serap görmeyelim de kimler görsün? Diyerek ayağa kalktı Kaymakam Hulusi Bey:  
               - Çok şükür kendime gelebildim.
               - Şimdi kekiklerimizi de içtik mi, daha da iyi olacağınızdan eminim Kaymakam Bey.
               - Sahi! Nerde kaldı bizim kekikler? Şimdiye çoktan gelmeliydi.
               - Bizim Ramazan Efendi de sizlere afiyet rahatsız. Bugün biraz gecikti. Gelir gelmez koydu ama ancak demini almıştır. Bilirsiniz, oldukça hassastır. Uydurma iş yapmayı sevmez.
               O sırada kapı tıkladı ve elinde bir tepsi ile Ramazan Efendi içeri girdi. Odayı mis gibi kekik kokusu kaplamıştı.
               Ramazan Efendi:
               - Hayırlı sabahlar efendim! Hoş geldiniz! Diyerek saygıyla Kaymakam Bey'in bardağını uzattı.
               - Biz de senin dedikodunu yapıyorduk Ramazan Efendi! Sağol! Hayırlı sabahlar, diyerek uzatılan bardağı aldı Kaymakam Hulusi Bey.
               -Estağfurullah Efendim! Siz dedikodu yapmazsınız, mutlaka güzel şeyler konuşuyordunuz benim hakkımda, diyerek hafifçe gülümsedi Ramazan Efendi.
               - Buyurun Reisim! Diyerek Hacı Ethem Bey' e de bardağını uzattı.
               - Ramazan Efendi acele işi sevmez. Kıvamı gelmeden kekikleri getirmez diyordum.
               - Sağolun Reisim, en dikkat ettiğim hususlardan biridir bu. İçmeden insan kanmalı, rengiyle, kokusuyla insan kekik içtim diyebilmeli.
               - Bakıyorum biraz daha toparlamışsın. Nasıl dayanabilecek misin bu gün? Yoksa seni istirahate gönderelim mi?
               - Şükür Allah'a! Ben vazifeme gelince şifa buluyorum. Evdeki halimi görseniz; bu adam bir ay yataktan kalkamaz derdiniz.
               - Kaymakam Bey'le, sizin maşallahınız var; evde hasta, vazifede usta.
               Bu söz Kaymakam Bey'i tekrar güldürdü:
               - İnşallah akşama kadar usta olarak kalırız. Çünkü bugün, ustalığa çok ihtiyacımız var.
               -Allah şifalar versin efendim! Müsaadelerinizle! Diyerek Ramazan Efendi odadan ayrılırken Kaymakam Bey seslendi:
                - Ramazan Efendi, Kasım Bey'e söyle hükûmette ne kadar jandarma varsa görünmesinler, silahları ile bir yere sokulsunlar, sorarlarsa jandarmalar gitti desinler.
               - Peki, efendim! Derhal söylerim!
Hacı Bey ile Kaymakam Bey kekiklerini yudumlarken Cemiyet üyeleri de birer birer gelmeye başlamışlardı.  Gördes eşrafından Müderriszâde Asım Efendi telaşlı bir şekilde içeriye girerek:
                - Gelmişler! Dedi.
               - Neredeler? Diye sordu Kaymakam.
               - Karşıda; Söveller Köyü'ndelermiş. Bayat tarafına giden bir köylüden aldım haberi bir grup Seyyare'ci köye gelmişler.
               - Peki, bu tarafa gelen yok mu? Niçin köyde kalmışlar?
               - Arkadan gelenleri bekliyorlarmış.
               - Ethem Bey içlerinde miymiş?
               - Hayır, o Demirci' de kalmış' Ethem Bey gelmeden Gördes'e inmeyiz demişler.
               O sırada Ramazan Efendi kapıyı tıklatıp aceleyle girerek bir kâğıdı Kaymakam Hulusi Bey'e uzattı.
Kaymakam Bey kâğıda şöyle bir göz gezdirdikten sonra:
               - Telgraf Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey' den; Çerkez Ethem'de son grupla birlikte saat dörtte Demirci'den ayrılıp Gördes'e doğru hareket etmiş.

Bu yazı 949 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum