Son iki haftaki yazılarımda; Anadolu’nun bin yıllık değil on bin yıllık Türk yurdu olduğunu, çeşitli kaynaklardan aktardığım bilgilerle anlatmaya çalışmış ve araştırmacı Mehmet Tekdemir’in de “Bilinmeyen Yönleriyle GÖRDES” adlı kitabında belirttiği gibi, Gördes halkı arasında konuşulan ve inanılan “KÖRDOST” hikâyesinin daha ciddî olarak düşünülmesi gerektiğini belirtmiştim.
Gördes tarihinin en eski araştırmacısı rahmetli Mehmet Yıldız’ın da görüşü bu yöndedir. Yani Gördes adının Kördost’dan geldiğini söyler:
“Halk arasındaki söylentilere göre, buraya ilk kez ‘Kördost’ adı ile anılan bir göçebe aşiret gelip yerleşmiş ve daha sonraları bu ad “Gördes” olarak konuşulmaya ve söylenmeye başlanmıştır.”
İlk bakışta çok basit ve uydurma bir hikâye gibi görülse de son yıllarda değişik bölgelerde yapılan kazılarda elde edilen bulgular ve yerli ve yabancı birçok araştırmacının kaleme aldığı makale ve kitaplarla Anadolu’nun en eski sahiplerinin Türkler olduğu kesinlik kazandığına göre; Batı Anadolu’da çok eski çağlardan günümüze kadar bütün dönemlerde önemli bir şehir olarak varlık gösteren Gördes’in adının da Türkçe Kördost’ tan geldiği düşüncesi neden doğru olmasın?
Tahminimize göre; Eski Gördes’in olduğu yere, çayın kenarına bir Türk ailesi gelip yerleşerek bir çiftlik kurmuşlardır. Bu ailenin ya önceki atalarından gelen lakabıdır Kördost, ya da başlarındaki en yaşlı kişinin kör olmasından dolayı, çevresinde oturan komşu çiftliklerden gelip gidenler: “Kör Dost’a gidiyorum.” “Kör Dost’tan geliyorum.” diyerek zamanla bu isim o çiftliğin ismi olmuştur: “Kördost Çiftliği”. İleri ki zamanlarda aile çoğaldıkça ve göç edip gelenler de yerleştikçe çiftlik köye dönüşmüş ve “Kördost köyü” olarak anılmaya başlanmıştır. Maden devri ile birlikte kurulan güçlü medeniyetler ve devletler, Kördost köyünün de şehirleşmesini sağlamış ve “Kördost kenti” olarak anılmaya başlanmıştır.
Özellikle Hitit, Frigya ve Lidya devletleri zamanında Gördes, adı sık anılan önemli kültür ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Kördost- Kördos- Gördos ve nihayet Gördes olarak anılmaya başlamıştır. Büyük ihtimalle bu isim, Lidyalılar zamanında “Gördes” halini almıştır. Bunu, şuna dayanarak söylüyoruz:
Lidya döneminde şahıs ve yer isimleri genellikle “es” ve “as” ile biter. En büyük kralları Giges; diğerleri Alyades, Sadyades, Ardes. Ayrıca o dönemde yaşayan büyük bilgin Tales. Şehirleri: Efes, Sardes, Gördes, Sidas, Milas… bu isimler hep o dönemde, yani Lidya döneminde verilen isimlerdir.
Görüldüğü gibi Lidyalılara kadar Gördos olarak konuşulan isim, bu dönemde Gördes olarak söylenmeye başlanmıştır.
Peki “Kördost” nasıl “Gördos” olmuştur. Gördes’in yöresel konuşma dilinde, birçok kelimede hece ve harf düşmelerini sıkça görürüz; “Geliyorum, gidiyorum” yerine “gelyom, gidyom,” “seviyor musun” yerine “seviyon mu”… gibi. İşte Kördost’un sonundaki “t” harfi de zamanla düşerek “Kördos” olarak söylenmeye başlanmıştır. Bir zaman sonra da “K” harfi yumuşatılarak “G” olarak söylenmeye başlamıştır. Günümüzde de çoğu Gördesli “Kınalı kuzum” demez “ Gınalı guzum” der çocuğunu severken. İşte bu harf düşmesi ve yumuşamasından sonra “KÖRDOST” ismi “GÖRDOS”a dönüşür.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Lidyalılar döneminde de sondaki “os”, “es” e dönüşür ve bugünkü orijinal şeklini alır. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki; ta Lidyalılardan beri tam 4000 yıldır Gördes’in adı Gördes’tir.
“Kör” ve “Dost” sözcükleri, kimi kaynaklara göre Pers (Fars) kökenli kelimeler oldukları belirtilmekte ise de tarihin çok eski devirlerinden beri birbiriyle haşır neşir yaşayan bu iki millet birbirlerine birçok kelime vermiş ve almışlardır. Moğolca da böyledir. Farsçada kör: kûr olarak söylenir. Azeri Türkçesinde “kor”, Kürtçede de yine “kor” olarak söylenir. Farsça kökenli olsa bile “kör” kelimesi çok eski devirlerde Türkçeleşmiş ve dilimize yerleşmiş bir sözcüktür. “Dost” kelimesi de öyledir. Yani her iki sözcük de tarihin çok eski devirlerinden beri Türklerin konuştuğu yalın ve öz Türkçe kelimelerdir.
YORUMLAR