Reklam
Reklam
Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Manisa Lisesinden Sınıf Arkadaşım Haluk, Rufai Şeyhinin Oğlu(mu)?

27 Ağustos 2015 - 17:28

Yine geçen haftalardaki yazılarımın ilk cümlesiyle başlıyorum: 'Süleyman Sami İlker'in ‘Mutaf Dede'nin Oğlu Ahmet Hamdi Dokumacı da Dünya Defterini Kapattı' yazılarını büyük ilgiyle okudum. Bu yazılar beni Eski Gördes'e, çocukluğuma, çocukluk anılarıma götürdü.'
Ve yazıların son cümlesi: 'İşte yine yazının sonuna geldik. Manisa Lisesi'ndeki Rufai Şeyhinin oğluna ilişkin anılarım ile Rufailik ve zikir konusu bir sonraki haftaya kaldı.'
SINIF ARKADAŞIM HALUK RUFAİ ŞEYHİNİN OĞLU: İlkokulu Eski Gördes'te 1952–53 öğrenim yılında bitirdim. O dönemde eskisi, yenisi Gördes'te Ortaokul yoktu. Ortaokul 1 yıl sonra, 1954–55 öğrenim yılında açıldı. Lise ise yalnızca Manisa Merkez'de vardı. 1953–1954 öğrenim yılında Ortaokul 1. sınıfı Salihli'de okudum. 1954–55'ten itibaren sonraki 5 yıllık öğrenciliğim yatılı öğrenci olarak Manisa Lisesi'nde geçti.
Manisa Lisesi'nde yatılı, gündüzlü birçok arkadaşım oldu. O dönemde Manisa'nın hiçbir ilçesinde Lise olmadığından Akhisar, Salihli, Alaşehir, Kırkağaç, Soma gibi birçok komşu ilçeden Ortaokulu bitiren öğrenciler sabah treniyle Manisa'ya gelip akşam treniyle evlerine dönerlerdi.
İşte Manisa Lisesi'ndeki arkadaşlarımdan birisi de Haluk'tu. Haluk gündüzlüydü ve bildiğim kadarıyla trenci değil, Manisa Merkez'dendi. Lise yıllarımda sınıfımızda Haluk'un babasının Rufai Şeyhi olduğu söylenirdi. Ben bunu Haluk'un kendisinden duymadım. Haluk'a da bunu hiç sormadım ve aramızda bu konuya, dahası Rufailik konusuna ilişkin hiçbir konuşma geçmedi. Ama biz onu sınıfça hep Rufai Şeyhinin oğlu olarak bildik.
Benim bu konudaki bilgim, duygum hep böyle oldu, böyle sürdü. İlk kez Süleyman Sami Bey'in konuya ilişkin yazılarını okuyunca tereddüde düştüm. 1. Bölüm yazısında aynen şöyle deniliyor: 'Mutaf Dede vefatından önce, 'Sizi Manisa'ya emanet ediyorum' der. Bundan sonra Rufai canları Manisa'da Hacı Hüseyin'in Kemalettin Efendi'ye bağlanırlar. Bu zat Manisa İbrahim Çelebi Camiinde 43 yıl vaizlik yapmış, 1951'de vefat etmiştir. Kemalettin Efendi Abdullah Otçu'ya, 'Oğlum, fakir fukara kardeşlerimiz gelip gitmesinler, zor olur. Siz Gördes'te devam edin ' der. Böylelikle Abdullah Otçu vekil (son şeyh) olur, yazılı belge verilir. Abdullah Otçu da kendinden sonra bu görevi Gördes'te görev yapan Hayvan Sağlık Memuru (Baytar) Ali Ziya Karayel'e vermek isterse de, o bunu kabul etmez ve post boş kalır.'  
Yine Sami Bey'in yazılarından öğrendiğimize göre 'Gördes'in son Rufai Şeyhlerinden –muhtemelen sondan bir önceki şeyh--  Mutaf Dede'' 1948'de vefat ediyor. Böylece Manisa'daki Rufai Şeyhleri sırasıyla: Süleyman Sıtkı Efendi, Mutaf Dede, Hacı Hüseyin Kemalettin Efendi oluyor. Bu arada Kemalettin Efendi'nin şeyhliği döneminde Gördes'te Abdullah Otçu da vekil olarak Rufai Şeyhliği görevini üstleniyor ve Kemalettin Efendi'nin 1951'de ölümünden sonra da Rufai Şeyhliği makamında asıl ve tek olarak kalıyor. Manisa Lisesi'nden sınıf arkadaşım Haluk büyük olasılık benim gibi 1941 doğumludur. 1942 ya da 1940 da olabilir. Bu arada internet Forum Sitesi'ndeki bilgilere göre Kemalettin Efendi 1888 doğumludur.    
Bütün bu bilgilere ve tarihlere göre Haluk, Manisa'daki son Rufai Şeyhi Kemalettin Efendi'nin oğlu olabilir mi? Yukarıda belirtilen tarihler çok uygun olmamakla birlikte, çok da ters değil. Başka olasılıklar da var. Haluk'un babası belki de başka bir yerde Rufai Şeyhidir. Ya da nasıl Abdullah Otçu, Manisa'da asıl şeyh varken vekil olarak posta oturmuşsa Haluk'un babası da böyle bir konumda olabilir mi? Ya da Haluk bir Rufai şeyhinin oğlu değil de bir yakını olabilir mi? Süleyman Sami Bey'in yazısından sonra bütün bunlar ve daha dahası kafama takıldı kaldı'
Ne yazık ki, Haluk'un soyadını bilmiyorum. Ancak Haluk'un 1958 yılında çekilmiş bir fotoğrafı var. Manisa 5 Fen Lisesi futbol takımında birlikte futbol oynadık. Haluk, bizim fotoğrafa bakış açımıza göre sol başta, ayakta, beyaz formalı.
Bu arada; dilerim, umut ederim, Haluk sağdır, sıhhat ve afiyettedir. Yine umut ediyorum bu yazıyı kendisi ya da yakınları bir vesile ile okur ve kendisi ya da yakınları bütün bu konuları aydınlatırlar.
Böylece bu 3. yazımla bu konuya ilişkin yazılarıma son veriyorum. İlk yazımda sözünü ettiğim 'Rufailer ve Zikir' konusu daha çok ansiklopedik bilgileri içerecek bir yazı dizisinde ileride ele alınabilir.  

Bu yazı 1482 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum