Reklam
Reklam
Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Avukatlık ve Adliye Anıları-15

11 Mart 2016 - 14:16

İLGİNÇ DAVALAR-I
Elden Giden Tarla: Avukatlığımın ilk yılları, hatta ilk aylarıydı. Bir gün yazıhaneme birisi geldi. Adına H.M. diyelim. Uzun uzun anlattığı özetle şuydu. Yüzde yüz haklı olduğu halde davayı kaybetmiş, yıllarca kullandığı tapulu tarlası elinden gitmişti. Yüreği yanıyordu. Tarlasını geri alabilir miydim?
            Sonraki günde, günlerde dosyasını okudum, tapu kayıtlarını inceledim. Yargılama sırasında keşif yapılmış, bilirkişiler davacı tapusunun dava konusu yere uyduğu konusunda beyanda bulunmuşlar, rapor vermişler ve sonuç olarak tarlanın davacıya ait olduğuna karar verilmişti. Davalı H.M. kararı temyiz etmiş, Yüksek Mahkeme (Yargıtay) yerel mahkemenin kararını doğru bulup onamıştı. Davalı bu kez karar düzeltme istemiş, dosya ikinci kez Yargıtay'a gitmiş ve karar düzeltme isteği de reddedilmişti. 
İlk bakışta yapılacak bir şey yoktu ama adam sürekli yazıhaneme gelip gidiyor, ısrarla haklı olduğunu söylüyor ve davasını almamı istiyordu. Tapu kayıtlarını, tapuların geldi kayıtlarını incelememi sürdürdüm. Davacının tapu kayıtlarıyla ilgili daha önce açılan davalar olduğunu görüp arşivden bu dosyaları getirttim ve sonunda aradığımı buldum. Davacı, mirasçı olduğu daha önceki yıllarda açılmış bir taksim davasında, bu tapu kaydının bize ait tarlanın yakınlarda bir başka tarlaya ait olduğu iddiasıyla o yere sahip olmuştu.       
Olağan kanun yolları tükenmişti ama son bir umut olağanüstü kanun yolu, 'İade-i Muhakeme/Yargılamanın Yenilenmesi' yolu vardı. Yani eski kararlar, eski muhakeme geçersiz sayılacak ve sil baştan yeniden yargılama yapılacaktı. Ancak bunu kabul ettirmek çok zordu. H.M.'ye durumu anlatıp bir umut vekâletini aldım ve iade-i muhakeme davasını açtık. Gördes mahkemesi yeniden yargılama talebimizi reddetti. Kararı duruşmalı olarak temyiz ettik ve ben duruşma gününde Ankara'ya, Yargıtay'a gittim. Yazılı temyiz itirazlarımızı orada da Yüksek Mahkemeye sözlü olarak anlattım. Yargıtay, davacının aynı tapu kaydı ile başka bir yerde tarla sahibi olduğu gerçeğini görünce Gördes mahkemesinin kararını bozdu. Yargılama yeniden yapıldı. Keşifte karşı tarafın aynı tapu ile sahip olduğu öteki tarlayı gösterdik. Sonuçta karşı tarafa ait tapu kaydının başka başka yerlerdeki iki ayrı tarlaya ait olamayacağı ve bizim tapumuzun dava konusu tarlaya uyduğu gerekçesi ile davamız kabul olundu ve H.M. elden gitmiş tarlasına yeniden sahip oldu. Böylece hak ve adaletin yerini bulmuş olması beni çok sevindirdi, onurlandırdı.          
Öğretmen ve Öğrencisi: Bu davayı, ayrıntıya girmeden, anlatabileceğim kadar en kısa yoldan anlatmak istiyorum. Öğretim yılının sonunda okullarımız tiyatro, halk oyunları, konser vb. etkinliklerde bulunurlar. İşte bu şekildeki bir okul gecesine bir beldemizin okulunun öğrencileri de konuk oyuncular/sanatçılar olarak katılmak için öğretmenlerinin denetiminde bir minibüsle ilçeye, Gördes merkezine gelirler. Okul gecesinin etkinliği öncesinde mi, sırasında/sonrasında mı tam bilmiyorum, belde okulunun konuk bir kız öğrencisi ile bir erkek öğretmeni denetime çıkmış gece bekçisi tarafından bir minibüsün içinde öpüşürlerken görülür ve iş karakola intikal eder. Sonrasında idari ve adli soruşturma başlatılır ve öğretmen hakkında ırza tasaddi suçlamasıyla Gördes Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılır. Dava görülmekte iken de öğretmen başka bir yere atanır. Öğretmeni ve öğrencisini hiç tanımıyorum, kendilerini hiç görmedim, şu anda adlarını bile bilmiyorum.
            Öğretmen, bana hiç sorup danışmadan atandığı yerden bir vekâletname gönderip iki satırlık bir yazıyla görülmekte olan davasına bakmamı istiyordu. Dosyasını inceledim. Savcılık mütalaasını (temel görüş) vermiş, davanın sonuna, karar aşamasına gelinmişti. Öğretmenin suçu sabitti. Ayrıca ırza tasaddi suçu öğretmeni tarafından öğrencisine karşı işlendiğinden ceza yarı oranında arttırılarak ertelenemeyecek, öğretmen hapis yatacak ve öğretmenlik görevine son verilebilecekti.
Konuyla ilgili Yargıtay içtihatlarını, okulların yine bu konulardaki tüzük, yönetmelik ve genelgelerini incelerken bir savunma noktası buldum. İlçe okulunun gecesine belde okulu usulüne uygun olarak davet olunmamıştı. Bunun için ilgili makamlardan karar ve izin alınması, sonra resmî, yazılı bir davet gerekiyordu. Belde okulu da yine ilgili makamların kararı ve izniyle daveti kabul edebiliyor ve geceye konuk olarak ancak bu şekilde katılabiliyordu. Olayımızda ise bunların hiçbirine uyulmadan, geceye konuk olarak katılma okul müdürlerinin sözlü daveti ve kabulüyle olmuştu. Bu durumda artık suçun görev sırasında işlenmesi, görevde olma durumu, öğretmen ve öğrenci ilişkisi ortadan kalkmış oluyordu. Yani ırza tasaddi suçu sıradan kişiler arasında işlendiğinden cezanın arttırılması olmayacak ve ceza ertelenebilecekti. Konuya ilişkin tüzük, yönetmelik gerekli belgeleri mahkemeye sundum, gereken açıklamayı yaptım. Savunmam mahkemece kabul olundu, öğretmene mümkün olan en az ceza verildi ve cezası ertelendi.
Öğretmene mektup yazarak müjdeyi verdim. Ancak ondan ne bir yanıt, ne de bir teşekkür alabildim. Kim bilir belki de vekâlet ücreti isteyeceğimden korkmuştu da ilişkiyi tamamen kesmek, bitirmek istiyordu. Oysa böyle bir isteğim yoktu, olmamıştı. Beklediğim yalnızca bir teşekkür idi. 

Bu yazı 1423 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum