Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Avukatlık ve Adliye Anıları-10

31 Mayıs 2015 - 18:48

Bir davanın tarafları kimlerdir: Davacı, davalı, müşteki, sanık, katılan' Bir de davanın tarafı olmadığı halde yargılama sürecinin şu ya da bu şekilde içinde olan, davaya katkıda bulunan kişiler. Kimler: Yargıç, savcı, avukat, tanık, bilirkişi gibi'
       Yargılama sürecinin baş aktörü kuşkusuz yargıçtır. Sonunda hüküm kuracak olan, karar verecek olan yargıçtır ve yargıcın dediği olur. Bu nedenle yargılama süreci boyunca davanın tarafı olsun olmasın herkesin gözü yargıcın üzerindedir. Yine bu nedenle yargılamada taraf olanın da, yargılama sürecine şu ya da bu şekilde katılanın da, hatta yargılama sürecinin dışında olsa bile bir şekilde bu süreci izleyip etkilenenlerin de bu süreçte ve süreç sonunda verilen karara ilişkin çok çeşitli görüşleri, düşünceleri, değerlendirmeleri, hükümleri vardır. Bunlar bir noktada odaklanır: 'Ben hâkim olsaydım'', 'Ben hâkim olsaydım şöyle yapardım'', 'Ben hâkim olsaydım şu kararı verirdim''
       Avukatlık mesleğimiz boyunca bu sözleri davanın tarafı olan olmayan, dava süreci içinde yer alıp almayan çok kişiden çok fazla duymuşuzdur: Ben hâkim olsaydım'
       Bu yazıda, çeşitli davalarda hem davacı, hem davalı; hem müşteki, hem sanık olan içimizden birilerinin davaya, yargıçlara, savcılara, yargılamaya ilişkin değerlendirmelerini belirtmek istiyorum. Davanın, davaların türü, çeşidi, hukuk/ceza olup olmadığı, sonucu önemli değil, hemen herkesin benzer görüşleri paylaştığını da belirteyim. Evet, işte içimizden birilerinin ‘Ben hâkim olsaydım' görüşleri:
       'Davalılarla kavgalarımız, sürtüşmelerimiz ve davalarımız sürüp gidiyordu. Bu arada kafamda yavaş yavaş bir şeyler değişmeye, dönüşmeye başlamıştı. Buralardan gitmeliydim. Buralarda, bu dağ başında gelecek yoktu. Anam babam da bu köyde doğmuşlar, burada yaşamışlardı ve işte hepimizin hali ortadaydı. Çocuklarımı olsun bu hayata mahkûm etmemeliydim.
       'Sonunda koyunlarımı, ineğimi, tarlamı, evimi, her şeyimi sattım. Kente göçüp eşin dostun da yardımıyla bir ev aldım ve kente yerleştim. Şimdi fabrikada iyi bir işim var. Bir süre önce eşim de çalışmaya başladı. Çocuklarımdan büyüğü bu yıl ortaokulu bitirdi ve burslu sınav kazandı. Ben ise 'Lise' sınavlarını verip açık öğretime yazıldım.
       'Şimdi düşünüyorum da nelerle uğraşmışız, boş yere ne üzüntüler çekmişiz'
       'Şimdi düşünüyorum da birçok şeyi daha aydınlık, daha net, daha iyi görüp değerlendiriyorum'
       'Şimdi düşünüyorum da' Bakın ben yargıç olsam ne yapar, sorunu nasıl çözerdim? Yargıç ihtiyati tedbir için köye ilk keşfe geldiğinde davalılar tarafından kapatılan yolumun, yola konulan kaya ve taşların hazine arazisi içinde kaldığını gördü. Davalılar ise yolun kendi tapuları içinde kaldığına inanıyor, içten olarak bu yerin kendilerinin olduğunu sanıyorlardı. Yargıç ilk keşifte, taşınmazların çap ve krokilerini göstererek gerçeği anlatsaydı, sanıyorum davalılar ikna olacak ve hemen oracıkta yol açılacak, her şey orada bitecekti. Ama yargıç bunu yapmadı. Hiç kimseyi dinlemedi ve ağzını açıp tek laf etmeden keşfi bitirip gitti.
       'Sonra, tedbir kararının infazı derken, esas dava derken, kavgalar dövüşler, ardından savcılık soruşturmaları, ihzarlar, duruşmalar derken iş büyüdü, inada bindi. Bir yol kapatma davasından tam dokuz dava çıkardık.  Davalılar gerçeği görüp öğrendiklerinde iş işten geçmişti'
       'Hepsi için demiyorum ama çoklukla yargıçlar, savcılar davanın taraflarını; davacıyı, davalıyı, sanığı, tanığı dama ya da satranç tahtasının taşları, piyonları gibi görüp algılıyorlar. Onlar için önemli olan önlerindeki dosya. Dosyanın içindekiler onlar için kanlı canlı yaşayan insanlar değil de kararın yerli yerine oturması için oradan oraya sürülen damanın taşları, satrancın piyonları'
       'İnsanlar tutuklanırken, ifadeleri alınırken, ihzar olunurken, keşfe gidilirken, ceza verilirken, davalar kabul veya ret olunurken o kişilerin yaşayan birer varlık oldukları, diyelim ana baba oldukları, diyelim çocuk oldukları, acı çektikleri, nefret ettikleri, korktukları, diyelim bir sevgilileri oldukları, beklentileri, umutları ve umutsuzlukları unutuluyor' İnsan oldukları unutuluyor'
          'Yargıç, savcı için önemli olan insan değil de dosya olursa; yargılama sonucunda belki bütün taşlar yerli yerine konmuştur ve karar cuk oturmuştur ama kâğıt üstünde. O yargılama ve o karar adil değildir, sağlıklı değildir; insanların gönülden benimseyecekleri bir yargılama ve karar değildir.'
              Evet, birilerinin ve hemen herkesin yargılama, hâkimler, mahkemeler konusundaki görüşleri böyle de biz yine de kimseye haksızlık etmeyelim. Yargı toplumun bir aynası. Yargıdaki eksikliklerin, bozuklukların temelinde toplumdaki bozukluk ve çarpıklık yatıyor. Toplumca insana değer vermiyorsak, insan haklarını tanımıyorsak, yargıyı önemsemiyorsak, yapılan haksızlıklara karşı duyarsızsak, bu anlayış doğal olarak yargıya da yansıyacak. Yargıç da bu toplumun insanı'     
 BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
        Not : 1)'Ben Hâkim Olsaydım' yazısı 21 Nisan 2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde
                   yayınlanmıştır.
               2) Anıların ikinci bölümü daha sonra, ilerideki tarihlerde yayınlanacaktır. 

Bu yazı 2353 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum