Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Toplumun Psikolojisi

24 Mart 2022 - 19:22 - Güncelleme: 24 Mart 2022 - 19:23

Çocuk yaşımdan itibaren, ticaretin ve dolayısıyla piyasanın içinde oldum. Ekonomik krizlerin yaşandığı kaç devir gördüm. Hepsinin kendine özgü şartları ve zorlukları oldu. İntiharları yaşadık, piyasadan kaybolup gidenleri de.
            70’li yıllarda, Süleyman Demirel Başbakandı. Dünyada büyük bir petrol krizi yaşandı. Akaryakıt bulmak mesele haline geldi. Adana’da çiftçiler, akaryakıt kuyruğunda birbirini bıçakladı. Çaresizdik, Demirel’in tarihe geçen şu sözü anlamlıydı: “Benzin vaadı da içtik mi?”
            Türkiye’nin döviz ihtiyacı kadar döviz açığı söz konusuydu. Turgut Özal’ın açıkladığı 24 Ocak kararları, hep bu döviz ihtiyacına yönelikti.
            Fakat Türkiye, enflasyon belasından hiçbir zaman kurtulamadı. Özallı yıllar hep yüksek enflasyonla geçti. Bir yönüyle bakıldığında, enflasyon dikkate alınmadı. Böyle bir kalkınma modeli denildi. İlginçtir, o yıllarda enflasyona rağmen piyasalar kilitlenmedi. Aksine hem enflasyon vardı, hem de iş.
            1994 yılı 5 Nisan’daki kriz, yine döviz açığı ve finansal sistemdeki başıbozukluktan ortaya çıktı. 4 Nisan akşamı yatağa yattık, kalktığımızda döviz neredeyse yüzde yüz fiyatlanmıştı. Faizler fırladı, kredi faizleri kat be kat katlandı. İnsanlar borçlarını ödeyemez hale geldi.
            2001 krizi, 5 Nisan krizinden farklı değildi. Bir olan borçlar, bine fırladı. Öncesinde esnaf tarihinde ilk defa sokağa döküldü. Başbakan Ecevit’e bir esnaf yazarkasa fırlattı. Bu krizin habercisiydi. O günlerde hiç unutamadığım bir hatıramı nakletmek isterim.
            Köyden bir dostum geldi. Eli yüzü kireç gibiydi. Konuşmakta zorlanıyordu. Banka borçları katlanmıştı. Birde kefillikleri vardı. Bütün mal varlığını satsa, borçlarını karşılamıyordu. Kafama sıksam bundan iyidir dedi.
            Gördüm ki psikoloji filan kalmamış. Otur hele dedim, bir çay söyledim. Bunlar hayatın cilveleri dedim, gelir geçer diye ikna ettim. Bak sen hayattasın ve sapasağlamsın diyerek devam ettim. Beni pür dikkat dinledi ve sonunda şöyle dedi: “Oh bee, Allah senden razı olsun..”
            Bugün bambaşka bir krizin içindeyiz.
            Sebep yine döviz darboğazı ve yine enflasyon.
            Ancak öncekilere hiç benzemiyor. Şöyle anlatayım.
            Önceki krizlerde halkımız; elektrik faturasını düşünmedi, akaryakıt fiyatlarını düşünmedi, gıdadaki anormal artışları yaşamadı. Enflasyonun yüksek olduğu yıllarda, piyasalar tıkanmadı. İş hayatı alt üst olmadı.
            Bugün elektrik pahalandı, akaryakıt pahalandı, gıda pahalandı. Halkın geçimi zorlaştı. Piyasa durdu, iş hayatı sıkıntıya düştü. Öyle bir noktaya gelindi ki insanlar, karnını doyurabilmeyi ve ısınabilmeyi düşünür oldu.
            Geçen yıl Kasım ayında, kendini iyice hissettiren kriz dalgası, büyüyerek bugüne geldi. “Bugün dünden kötü, yarından iyi” bir duruma düştük. Açıklanan modeller, alınan tedbirler hiçbir işe yaramıyor. Tim kurarak enflasyonla mücadele etmek, çözümü başka yerde aramak demektir.
            Savaş var, kriz dünyada da var demek, kendi kusurlarımızı ve açıklarımızı asla örtmez. 2018’in Ağustos ayında başlayan kriz, bugün hayatımızda dev dalgalara dönüştü. Almanya’da da kriz var diye avunacak değiliz. Onların krizi kendine göredir. Vergi mükelleflerine enerji maliyetlerinden dolayı, Alman hükümeti 300’er Euro para dağıtıyor. Bizde zamlarla tam tersi oluyor.
            İş hayatının içinde bir insanım.
            Köyden müşterilerim var. Hangisiyle konuşsam ağzından ateş çıkıyor. Gübre, ilaç, akaryakıt üzerine karşılaştırmalı rakamları konuşuyor.
            Hangi esnafın yanına gitsem, dert aynı. İşler durmuş, piyasa kilitlenmiş. Mal almak sıkıntı, mal satmak daha bir sıkıntı. Sabit giderler var fakat onu karşılayacak iş yok.
            Mobilya sektörünün içindeyim. Bir koltuk takımı 15 ile 20 bin lira arasında değişiyor. Bu anormal üstü, anormal bir durum. İnsanlar geliyor, bakıyor ve geri gidiyor.
            Böyle nereye kadar?
            Nereye kadar olduğunu, hiç kimse bilmiyor.
            Ama bildiğim bir şey var. Toplumun psikolojisi hızla bozuluyor.
            Eksik neresi, yanlış nerede, gözden kaçırılan hangisi, ihmal edilen ne? Bütün bu soruların gözden geçirilip, radikal kararlar ve önlemler alınması gerekiyor. Şahsen hükümetten beklediğim budur.
            Çünkü bu mevcut duruma, insanların psikolojisi daha fazla dayanamaz…

Bu yazı 834 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum