Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Tarikat!

04 Eylül 2020 - 11:56

Birkaç yıl önce arkadaşlarım dikkat çekti. Video görüntülerini ve konuşmalarını incelememi istediler. Birlikte izledik. Beş dakika sürmedi ve şunu söyledim: 'Bu adam on numara cahil.'
            Bir tarikatın şeyhi sıfatıyla konuşuyor, iki lafı bir araya getiremiyordu. Bol yanili, bol hak vee hıklı konuşma cahillerde değil, ancak bunun gibi zır cahillerde olurdu. Bu üslubuyla din anlatıyordu. Karşısında büyük bir kalabalık olduğu belliydi. Arada ‘Allahuekber' nidaları duyuluyordu.
            Geçen yıl aynı adam, hava alanında taraftarları tarafından karşılanırken izdihama sebep oluyor ve şöyle haykırıyordu: 'Bu elleri tutanlar cennete gidecek. Keşke 30–40 elim olsa da, herkes tutabilse ve cennete gitse''
            O günlerde, bu tablo karşısında kimsenin gıkı çıkmadı.
            Taaki geçtiğimiz günlerde, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna istismardan tutuklanana kadar.
            Yaşananların çirkinliğini ve rezaletini anlatabilmek için, lügatlerde kelime bulmak mümkün olmaz. Kamuoyunda herkes öğrendi bunları. Tekrarlayıp yazmaktan, hem imtina ve hem de hayâ ederim.
            Tarikat, cemaat, vakıf gibi yapılanmalarda bu kaçıncı rezalet. Yaz yaz bitmiyor.
            Bu olay, asla münferit bir olay değildir. Buzdağının tepesinde kazaran görülenidir. Ya buzdağının altı? İşte orası tam bir felaket. Kimse dert etmiyor, kimse konuşmuyor. Konuşanı, dert edineni din düşmanı olarak yaftalayıp, kendi günahlarını örtüyorlar.
            Neler gördüm, neler yaşadım. Yazılı ve görsel basına ne hikâyeler düştü.
            Karısını tarikat şeyhine teslim edeni gördük.
            Malını mülkünü satarak, cemaatte rütbe kazanmaya çalışanı gördük.
            Kabir sualinde oğlunun rahat etmesi için, şeyhine milyarlarca lira para ödeyeni gördük.
            Erkek çocuklarına sarkan cübbeli, sakallı adamlar gördük.
            Müritlerine hatırı sayılır paralar karşılığı, cennetten ev satanları gördük.
            Peygamberimiz için kurban kesiyoruz diyerek, para toplayanları gördük.
            Diyeceksiniz ki kaç yıldır böyle? Hangi yıldan ve yıllardan bahsediyorsunuz. Kaç asırdır süregelen bir hikâye bu. Anlaşılacak şekilde ve lafı dolaştırmadan cevap vereyim. Allah'ın indirdiği dini, halkın dini haline getiren bir anlayışın sonucudur bu.
            Siyasetçisi, hacısı, hocası, diplomalısı, diplomasızı, okumuşu, okumamışı, erkeği, kadını ve cümlesi, halkın dininden nemalanır. Bereketli bir şeydir bu halkın dini. Allah'ın indirdiği dini olabildiğince yozlaştırıp, halkın dini haline getirirsen, büyük imkânlara ve kazançlara kavuşursun.
            İyi anlaşılsın diye birkaç örnek vermek isterim.
            Sahih hadis kitaplarına bakın, asırlardır yazılan tefsirlere bakın, anlı şanlı âlimlerin yorumlarına bakın, hepsi aynı ağızdan konuşur. Neymiş efendim, Muhammed Aleyhisselam ümmi imiş. Yani okuma yazma bilmezmiş. Bir de uyduruk hadisler var. Demiş ki Allah resulü; ‘Ben okuma yazma bilmem, hesap yapmasını bilmem.'
            İlim sahibi Allah, ilmiyle donattığı bir kitap gönderecek ve o kitabın muhatabı cahil olacak ve hesabı bile bilmeyecek. Bu öğreti halen devam ediyor. Şatafatlı âlimler, Muhammed Aleyhisselamın ümmiliğine methiyeler düzerek ne kitaplar yazmış.
            Sen peygamberinin cahil olmasıyla övünürsen ve bunu din olarak anlatırsan; elifi görse mertek zannedecek adamlar da, tarikat şeyhi olur ve cennet dağıtır. Bu kadar basit.
            Nebi Muhammedi Kur'an'dan değil, bin bir türlü tevatürle öğreten bir din anlayışından ne beklenir. Şu beklenir; Muhammed Aleyhisselamı devre dışı bırakırsın. Halkın dini bunu başarmış mıdır? Başarmıştır.
            Kur'an, Muhammed Aleyhisselamı nasıl anlatıyor.
            'Sen ancak tebliği edicisin.', 'Senin gücün kimseyi hidayete erdirmeye yetmez. Kimseyi de yoldan çıkarmaya yetmez.', 'Biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.', ' De ki ‘size ne olacağını ben bilemem'
            O nebinin görevi tebliğ etmektir. Allah'ın bildirdiğini ne bir fazla ve ne bir eksik iletmektir. Bu tebliğde; şahittir, müjdeleyicidir ve uyarıcıdır. Allah bunun dışında hiçbir yetkiyi elçisine vermemiştir.
            Kur'an öğretisi böyleyken, ne oldu da şeyhler cennet vaat eder hale geldi. Muhammed aleyhissalama verilmeyen yetkilerin cümlesini, kendilerinde topladılar. Cevabı gayet basit, Allah'ın indirdiği dini, halkın dini haline getirerek.
            Bugünkü Müslümanlıkta, Muhammed Aleyhisselam tasfiye edilmiştir. O artık tarikat şeyhlerinin ve sair bilumum mübarek zatların çok gerisinde bırakılmıştır.
            Kız çocuğuna istismar olayı, toplumda derin yankı uyandırdı. Diyanet çok yerinde tepki göstererek, açıklamalarda bulundu. Buna rağmen, söylenmesi gerekenler var. Bu kadar cami, bu kadar imam, bu kadar vaiz, bu kadar maddi imkânı var Diyanetin. Bugüne kadar başta şirk olmak üzere, kaç vaazını dinledik.
            50 yıldır cami takip ederim. Birkaç ya duydum, ya duymadım. Buzdağının altında olup biteni bilmiyor mu? Elbette biliyor. Fakat yeteri kadar uzanamıyor. Niye peki? Halkın dini, belki böyle istiyor da ondan.
            Sanırım 30 yıl önceydi. Bir havuz başı sohbetinde, kalabalık bir topluluk arasındayım. Allandıra ballandıra bana Fetullah hocayı anlatıyorlar. Israrla ve sabırla dinliyorum. Söyleyeceklerini söylediler. Sanırım benim ne diyeceğimi merak ediyorlardı. Lafı fazla uzatmam. Şöyle dedim: 'Sizin hocanız, on numara Kur'an cahili!!'
            Masaya bomba düşmüş gibi oldu. Tövbe et, dinden çıkarsın diye ayağa kalktılar. Oturun dedim. Anlatmaya başladım. Hık mık derken saatler geçti. Ben konuşuyordum. Sonra kafaları darmadağın olup gittiler.
            15 Temmuzdan sonra konuşmak kolay. Laf salatalığı da kolay. Ülkenin o güne gelmemesi adına, önceden konuşmak marifet.
            Bunu niye anlatıyorum.
            Toplumsal anlamda yaşadığımız kaçıncı felaket bu. Allah'ın indirdiği dini, halkın dini haline getirmenin kaçıncı faturasını ödüyoruz.
            Uzun yıllardır çalışıyorum. Müthiş bir arkadaş gurubumuz var. Kur'an üzerine devasa kafa yoruyoruz. Karşılaştırıyoruz, yanlışları buluyoruz, doğru olanlarda ittifak ediyoruz. Zaman zaman bunları kaleme alıyor, sizlerle paylaşıyorum.
            Müslümanlar Allah'ın indirdiği dine dönmek zorunda. Yani Kur'an'a. Kur'an'daki Muhammedi öğrenmek ve anlamak zorunda. Arapça metni öğreten kurslar değil, Kur'an'ı Anlama Kursları açmanın zamanı geçiyor bile. Gösteriş olsun diye oraya buraya cami yapan Müslümanlar; imkânlarını ve gayretlerini, Kur'an Anlama Kurslarına yönlendirmek sorumluğu altındadır.
            Yok hayır öyle değil deniyorsa, herkes ahiretteki durumunu şimdiden iyi hesap etsin'

Bu yazı 1748 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum