Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Tabiatı Bozmak

20 Ağustos 2021 - 17:21 - Güncelleme: 20 Ağustos 2021 - 17:23

Yaratılış bir düzen üzeredir. Kâinat, bu düzen üzerine devri daim eder.  İlahi bir düzendir bu ve ölçülerle donatılmıştır. Ölçüsü olmayan bir düzenden bahsedilebilir mi? Elbette bahsedilemez.
            Çünkü “Allah’ın yarattığı her şey, bir ölçüye göredir.” Yine benzer hüküm şu şekildedir; “Allah’ın yarattığı her şeyde, bir ölçü vardır.” Yaşamak bu ölçülerle olur. Daha doğrusu, bu ölçülere itaat etmekle olur.
            Ölçülere kafa tutmak, felaket getirir.
            İnsanlığın günümüzde yaşadığı felaketler, yine insan tarafından bozulan ölçülerin faturasıdır.
            Atmosfer ısınıyor. Peki niye? Allah’ın koyduğu derecenin, en az 1,5 derece üzerinde. Bunun anlamı, iklimlerin değişmesi demek. Aşırı yağışlar, orman yangınları, sel felaketleri insanlığın önüne çıkan faturalardır.
            Birleşmiş Milletlerin son raporları, bu konuda ürkütücü boyutlarda. Atmosfere salınan karbon dioksit gazı ve metan gazı için, acil koduyla önlem çağrısı yapılıyor. Bu mümkün mü? Bilim insanları binlerce araştırma çalışması yapıyor, raporlar yayımlıyor. Modern dünyanın yaşam biçimi, bu tedbirleri almaya ne kadar uygun?
            Mesele şu; küresel ısınmayı geri çekebilmek için, insanlık bugünkü yaşam tarzından vazgeçmek zorunda. Bu kolay bir tercih değil. Zira mevcut ekonomiler buna hazır değil.
            Konu çok geniş yönlüdür. İnsanlık mevcut düzenle devam ederse, başka felaketler de yaşayacaktır. Sadece sel ve yangın felaketleri değil, aynı zamanda gıda problemi ile de karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. Yaşanacak bir başka felaket, yerleşim yerleriyle ilgilidir. Dere, çay, nehir kenarlarına yapılan şehirler sel baskınlarıyla boğuşacaktır.
            Ülke olarak, son aylarda yaşadığımız sel ve yangın felaketleri, küresel iklim değişikliğinin sonucudur.
            Ne kadar hazırlıklıyız, ne kadar tedbirliyiz. Aslında her tabii felaket, ihmalkârlığımızın ve günahkârlığımızın sonucudur. Bu günahkârlık, küresel ısınma gerçeğini görmezden gelmektir.
            Batı Karadeniz’i vuran sel felaketi ciğerlerimizi yaktı. Görüntüler karşısında irkildik. Bir yaz günü, beş on dakika yağan yağmur nelere maloldu. Ölenler ve kayıpların henüz sayısını tam olarak bilemedik. Haritadan silinen köy ve şehirlerimiz var. Nüfustan kütüğü silinen aileler var.
            Dere yataklarına kim kurdu o köyleri, kim kurdu tomruk depolarını? Dere yataklarını kim imara açtı. Hiç mi düşünülmedi? Hiç mi kaygı duyulmadı? Üst üste sorular soru içinde. Düşün mü, sus mu, konuş mu? Ya insanımız? Oralara bina dikerken, ev sahibi olurken hiç mi düşünmedi, hiç mi ürpermedi?
            Dünyada ormanlar yanıyor. Sıcaklık ve nem oranları, artık ölçüsünü kaybetmiş. Tamamen tabiatın aleyhine çalışıyor. Ege ve Akdeniz’in örtüsü yerle bir oldu. Yitirdiğimiz flora, kaç asır sonra yerine gelir. O tabiat örtüsünü yitirişimiz, başımıza başka hangi felaketleri getirir.
            Bilimin, bilimsel raporların verilerine kulak tıkamak bir şey çözmüyor. Şimdi kulağımızı sonuna kadar açmak ve gerekli tedbirleri almak zorundayız. Başta yerleşim birimlerinin konumunu gözden geçirip, yapılması gerekenleri hayata geçirmeliyiz.
            Orman yangınlarında bir eksikliğimiz ortaya çıktı. Organizasyon ve tedbir açısından yeterli olamadık. Çünkü bir daha böylesi yangınların çıkmayacağına dair bir garantimiz yok. Başta uçak ihtiyacını giderecek, bir yangın filomuzun temini kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu yazı 540 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Ahmet Çaçur
    2 yıl önce
    Doğa mı güçlü, insanmı güçlü? İnsan oğlu ne kadar doğaya karşı güç gösterisinde bulunsa da doğaya verdiği her zarar karşında kaybeden insan olacak. İnsan oğlu kendi cehennemini yaratmak için koşar adım ilerliyor.