Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Ne Gördük Ne Geçirdik

18 Ekim 2021 - 14:21 - Güncelleme: 02 Aralık 2021 - 14:22

Türkçenin mükemmel bir ifade kabiliyeti var. Bazen bir kitaplık manayı, bir iki kelime içinde ifade edebiliyor insan. Bazen bir soru cümlesini teşbih ederek, meramı anlatmak mümkün oluyor.
            Hayatın akışını, devirlerini birbirine nispet ederek anlatan nice kelimeler var. Günlük konuşma dilinde, onların bin türlüsüyle karşılaşıyoruz. Çok lafa, çok detaya girmeden o kelimeler sayesinde, hayata anlam kazandırıyoruz.
            Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık hayatımızın birer safhasıdır. Her birinin, kendine göre güzellikleri ve zorlukları vardır. Ama yaşlılık hepsinden başkadır. Hep düşünmüşümdür, yaşlılığı farklı kılan nedir diye.
            Çocukluk psikolojisi farklıdır. Gençlik ve olgunluk psikolojisi farklıdır. Fakat yaşlılık psikolojisi, hepsinden daha bir farklıdır. Zira yaşanmadan anlaşılmaz. Yaşlılık psikolojisi, diğerlerini de tecrübe ederek bir olgunluk kazanır.
            Bunu anlatmak istiyorum.
            Hayatta geri dönüşü olmayan tek vakıa yaşlılıktır. Parayı kaybedersiniz, bir gün tekrar bulursunuz. Hasta olursunuz, bir şekilde tedavi edilirsiniz. Yaşlılık öyle mi? Onun asla geri dönüşü yoktur. Geri dönüşü olmayan bir yolun sonunda olmak, yaşlılıkta farklı bir psikoloji yaratır.
            Vücut eskisi gibi değildir. Arızalar ve hastalıklar birbiri ardınca gelir. Onlarla uğraşmak ve onlarla yaşamak, insanda ne heves bırakır, ne hedef. Ömrün sonuna gelmiş olmak, ruh dünyamız yufkalaştırır,
            İnsan yaşlandıkça çocuklaşır sözü, galiba bu yüzdendir.
            Geriye dönüp bakıldığında, hüzünlü bir iç geçiriş yaşanır. Kimisine göre rüya gibidir. Kimisine göre film gibidir. Rüya ise görülmüş ve bitmiştir. Film ise seyredilmiş ve bitmiştir. Ne anladın, ne gördün sorusunun cevabı artık yoktur.
            Bir gün yaşlı bir koca ile sohbet ediyorum. Hayat hikâyesini, yakından bildiğim bir koca idi. Yaşam biçimine ve geçmişine, gıptayla baktığım bir hayat ustasıydı. Yaş 90’a yaklaşıyordu. Hala diri ve hafızası hala canlıydı.
            Dedim yaş kaç, sormak ayıp olmasın. 90’a merdiven dayadık dedi. Yaşı söylemenin bile, bir nezaketi var bizim kültürümüzün. Merdiven dayamak deyimi bu kadar ustalıkla, başka hangi dilde ifade edilebilir?
            Biraz konuşsa, biraz hatıralarını anlatsa, bir şeyler çıksa ortaya.
            Havayı bozmadan sordum: 90’a merdiven dayamış biri olarak, “ne gördün, ne geçirdin”
            Önce kısa bir sessizlik oldu aramızda. Bu bekleyişten sonra, önemli sözler gelir diye düşündüm. Öyle de oldu amma bambaşka bir şekilde. Sağ elini önce sağına, sonra soluna sallayarak cevap verdi:
            “Ne gördük, ne geçirdik”
            Bu dil, bu kadar mı kudretlidir. Türk’ün irfanı bu kadar mı muhteşemdir. Bir soru cümlesine, başka soru cümlesiyle teşbih yapmak için, kaç okul bitirmek gerekir.
            Yaşlı koca kaç kitabın anlatamadığını, bir cümlede üç kelimeyle anlatıverdi. Yaşanmışlığın ve gelinen noktanın artık bir hükmü kalmıyordu. “Ne gördük” yani bir şey görmemişiz gibi. “Ne geçirdik’ yani hiçbir şey geçirmemişiz gibi..

Bu yazı 779 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum