Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Kur'ansız Müslümanlık

13 Mart 2018 - 17:30

Asansörde halvet, ketçapta şehvet, 9 yaşındaki kızların evlendirilmesi, kadına dayak ve arkası kesilmeyen zırvalar din adına konuşulunca ortalık karıştı. Akabinde güncelleme tartışmaları geldi.
            Ne güne duruyorsun Diyanet, neredesiniz ilahiyat hocaları diyerek çağrı yapıldı.
            Aslında yazmayayım dedim. Çünkü kimse asıl meseleye parmak basmıyor. Asırların biriktirdiği büyük bir vebal var. Ne yazık ki bu vebal içinde herkes birbirini suçluyor, birbirinden yardım bekliyor.
            Hüzün ve kederler içerisindeyim. Mesele fıkhın güncellenmesi, ahkâmın yenilenmesi meselesi değildir. Asansörde halvet, ketçapta şehvet fetvası ve daha binlercesi, bir neticedir.
Neyin neticesi mi?
            Kur'ansız Müslümanlığın!!!
            Yaklaşık bin yıllık bir serüven bu. Nasıl mı başladı? Önce dinin kaynağı sınıflandırıldı. Temel kaynak Kur'andı. Kur'anda bulamazsak, sünnete bakacağız. Sünnette bulamazsak icmaya, icmada bulamazsak kıyasa başvuracağız.
            Bu metod, Kur'anın ruhuna tamamen aykırıydı. Müslümanların hayatında kaos yaratmaktı. Nitekim öyle de oldu. Kur'an çok çabuk pas geçildi. Bir kenara bırakıldı. Sünnet işi kolaydı. Bir sürü sünnet ve hadis uyduruldu. Yetmediği zaman, âlimlerin görüşü denilerek icmaya müracaat edildi. Onun yetersiz kaldığı noktada, kim ne demişlere bakılarak kıyas geliştirildi ve hüküm çıkarıldı.
            Fıkıh adına, kelam adına asırlar boyu eserler yazıldı. Çoğunluğu birbirinin taklidi oldu. Birisi diğerine haşiye yazdı. Diğeri ona reddiye. Tefsirler yazıldı, herkes bilgisi ve yeteneği ölçüsünde tefsir yaptı. Biri diğerine uymadı.
            Netice itibarıyla; dini kaynak diye sahiplenilen eserlerin çoğunluğu, Kur'an'ın ruhundan uzakta kaldı.
            Asansörde halvet, ketçapta şehvet fetvası verenler, aslında boşuna söylemiyor. Hepsinin dayandığı işte bu tür eserler var. Ve daha nicesi var. Bu metot, Müslümanların zihnini kararttı. Mezhepçilik bu yüzden doğdu. 4 mezhep imamı hem kendi zamanının ve hem kıyamete kadar olan zamanın, bütün fıkıh meselelerini çözmüştür denildi.
            Kaos sözünü boşuna söylemedim. Zira Kur'an dışı bir din anlayışı, Müslüman toplumları felakete sürükledi. Bunun anlamı şuydu: Yaşadığın şekle göre, bir din anlayışı geliştir.
            Müslümanlar günümüzde, yaşadığı şekle göre dini dayanak aramıyor mu? Hiç kendimizle hesaplaşıp, şu soruyu sorduk mu? Kur'an benim için ne ifade ediyor?
            Ne dendi? Kur'an Mekke'de indi, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı.
            Hat tezhip sanatı, güzel okuma yarışmaları derken arkası geldi. Oku, üfür, yolla. Nereye istersen yolla. Nasip açacak dualar, evlendirecek dualar, kısmet bulduracak dualar..
            Hatim yap. Sonra çevir ve üfür. Yapamıyorsan sipariş et. Bir hatimi 300TL'ye okuyanlar var. Daha kuvvetli nefesler için, 500TL ödemen lazım. Anan öldü, baban öldü, devir var. Getir parayı bak, Kur'an üfürerek nasıl deviriyorlar. Yapmazsan damgayı yersin. Yoksa sen mezhepsiz misin?
            Peki, Kur'an'ı anlayan bir merkez var mı? Allah'ın açıkladığı şekilde anlatan bir heyet var mı? Bir elin parmakları kadar az. Zaten onları da zındık, mezhepsiz ilan etmişler.
            Eee tabii olarak neredesin Diyanet, nerde İlahiyatçılar diyoruz.
            Diyanet resmi bir kurum. Personeli de maaşlı. Kur'an dışı Müslümanlığı görmüyor mu? İçinde görenler var. Konuşamazsın söyleyemezsin. Çünkü toplumun kabullendiği Kur'an dışı bir Müslümanlık var. Kur'an'dan konuşursan, konular çatışır. O zaman, mevcuda göre durumu idare edersin.
            Günümüzde ticaret, faiz, miras, kadın, evlilik, şirk gibi incelikli konular niye camilerde konuşulmuyor. Kur'an'dan konuşursan acıtır. Halkın inandığı din ile Allah'ın indirdiği din arasında bocalama yaşanır.
            Ne ilahiyatçılar tanıyorum ben. Kur'an'ın indirildiği çağ ve getirdiği hükümlerle bugünü yaşayamayız diyenler var. Reformist olanlar var. Yeni bir anlayış lazım diyenler var. Onları dinlediğinizde şöyle bir hisse kapılırsınız: Hâşâ Allah bilememiş. Zamanı eksik bırakmış. Yeteri kadar bilgi vermemiş.
            Bugün; parti liderine, tarikat şeyhine, cemaat önderine, futbol takımına karşı duyduğumuz hayranlığın bir nebzesini Allah'a karşı duyabiliyor muyuz? Mal ve mülke, mevki ve makama, çoluk çocuğa karşı beslediğimiz sevginin bir nebzesini Nebimiz Muhammed Aleyhisselama karşı besleyebiliyor muyuz?
            Herkesin kantarı kendi vicdanında ve aklındadır. Yapabilseydik böyle mi olurduk? Çünkü Kur'an'ı anlamıyoruz. Anlamak için zerre düşüncemiz yok. Saatlerce dizi seyrediyoruz, saatlerce futbol maçı ve yorumları izliyoruz, saatlerce dedikodu, saatlerce siyaset yapıyoruz.
            Rastgele bir Müslüman'a sorsanız. Bana bir ayet okuyup, anlamını söyleyebilir misiniz? Kaç tane çıkar, kaç tane çıkar?
            Sert mi yazıyorum acaba. Fakat hüzünlüyüm, kederliyim.
            Biraz daha somut örnek vermeliyim.
            Hud suresinin ilk ayetlerine bir bakın. Rabbimiz Kur'an'ı, 'ayetleri sağlamlaştırılmış' bir kitap olarak indirdiğini ve detaylı olarak kendisi tarafından açıklandığını söylüyor. Ve bununun böyle olduğunu, başkalarına kul olmayalım diye takdir ettiğini bildiriyor.
            Dolayısıyla Allah ayetlerini, ayetleri ile detaylı olarak açıklıyor. Âlimlere düşen görev, bu açıklamaları anlamaktır. Tefsir ve benzeri çalışmalar, ne yazık ki anlamak yerine, anlamlandırmak üzerine yürümüştür.
            Kur'an bir ilim ve bilgi hazinesidir. Bir konu Kur'an'da yok demek, büyük bir vebaldir.
            Zira bu kitap; bizim zanettiğimiz gibi ciltlenip, sayfalanıp, sarmalanan bir kitap değildir. Her bir sözü, hükmü, bilgisi bize ayet olarak bildirilmiştir. Fussilet suresinin 53. ayetinde Allah, indirdiği ve yarattığı ayetlerden bahsediyor. Yarattığı ayetlerle beraber, indirdiği ayetlerin okunmasını istiyor.
            Pakistanlı fizik âlimi Abdüsselam, Nobel fizik ödülünü kazandı. Onu bu başarıya götüren yolun başlangıcında ne vardı. Mülk suresinin ilk ayetleri.
            Aziz Sancar hoca, Nobel ödülü kazanırken neyi keşfetmişti. DNA sistemindeki onarıcı farklı bir sistemi. Çok çalışmıştım o konuda. Muminun suresi 67. ayet, o sisteme işaret ediyordu. Bu konuda makaleler yazdım, konferans verdim. Kaç kişiyi ilgilendirdi. Hangi İlahiyatçı ilgi duydu?
            Kur'an'da anlatılan Meryem mucizesi var. Babasız doğum nasıl gerçekleşir. Allah kitabında indirdiği ayetler kadar, yarattığı ayetlere de işaret ediyordu. Yine o ayetler ışığında, hermofroid doğumun gerçeği ortaya çıktı.  Makaleler yayınlandı. Ben de yazdım. Kaç kişinin dikkatini çekti. Diyanet bunu hutbelerden okuyabildi mi?
            Kur'anda peygamber ifadesi yoktur. Nebi ve resul'den bahseder. Peki, aynı şeyler midir? Asırlardır o malum kitaplarda düz geçilmiştir. Anlamadıklarından, yanlış anlamlar vermişlerdir. Aynı şeyler olsa, Allah niye bildirsin.
            Klasik eserlerin tamamında, hep aynı şeyi söylemişlerdir. Hâlbuki Kur'an; bazen nebi, bazen resul ve bazen 'hem nebi hem resuldür' ifadelerini kullanmıştır. Anlaşılmadığından başka yollara gidilmiş, Muhammet Aleyhisselam, Kur'an'ın anlattığı nebi ve resul vasfının ötesine çıkarılmıştır.
            Neticede Muhammed Aleyhisselam; Kur'an'ın anlattığı nebi ve resul kavramının çok dışında, muhayyel bir peygamber olarak Müslümanların hayatında yer etmiştir. O şefaat edecektir. O bir nurdur. O olmasaydı Allah bu âlemleri yaratmayacaktı.
            Bu kadarla kalmadı tabii olarak. Kimisi onun mirasçısıyım dedi. Kimisi onun mührü bende dedi. Kimisi dersimi ondan alıyorum dedi. Evliyalar, veliler, ermişler böyle çıktı. Zamanla Muhammed Aleyhisselam unutuldu. Şeyh sevgisi, cemaat muhabbeti, tarikat bağlılığı birinci plana çıktı.
            Pek çok ayette 'namazı kıl' hükmü vardır. Namazın bizi kötü işlerden uzak tutacağı vaadi vardır. Ve şunlar da vardır. Bu kitabı anlayarak oku. Yani namaz kılarken bile, okuduğunun anlamını bileceksin.
            Bilirsen incelirsin, bilirsen Allah'ın gücü ve kudreti karşısında hayranlık duyarsın. Hayranlık duydukça, kul olmanın hazzına varırsın.
            Anlarsan ‘nebi nedir', ‘resul nedir', ‘hem nebi hem resul nedir' kavramlarını, Resul Muhammede iman etmenin keyfini yaşarsın.
            Asansörde halvet, ketçapta şehvet, Nerdesin Diyanet, nerede ilahiyatçılar!!!

Bu yazı 2065 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum