Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Fahrettin Kerim!

21 Ağustos 2020 - 12:24

Soy ismi Gökay'dır. Prof. Dr. Mazhar Uzman Hocanın takipçisidir. Ruh ve Sinir Hastalıklarının ülkemizdeki en parıltılı hekimlerindendir. Hekim, siyasetçi, devlet adamı, diplomat kimliğiyle İstanbul'un tarihine damga vurmuş bir isimdir.
            Nedense bugünlerde onu hatırladım.
            Başta siyaset olmak üzere, ülkenin genel ahvali üzerine yorum yapmaktan, yazı yazmaktan uzak duruyorum. Uzun süredir böyleyim. Zira yaşananlar; bugüne kadar bin bir emek vererek edindiğim bütün değerleri, mukaddesleri yerle bir etmiş durumda. Vicdanıyla hayat süren her insan gibi, ben de sinir sistemimi muhafaza etmek adına, siyasi ve toplumsal konuların dışında yazmaya devam ediyorum.
            Gazetecilikte 36. yıla girdim. Bugüne kadar olduğu gibi, hiç kimse gelip hayırlı uğurlu olsun demedi. Gazeteci, aslında yalnız adamdır. Bu ülkede, bu işin tabiatı böyledir. Her şey olur, yaşanır, biter sonra gazeteciye gelir.
            Mesela ben öyleyim.
            Kim ne yapmış, hangi haksızlıklar yaşanmış, hangi siyasetçiler ne fırıldak çevirmiş, kim kime kazık atmış, kim kimle yasak ilişki kurmuş ve say sayabildiğin kadar tımarhane tutanağı gibidir.
            Olur, biter ve hepsi sonunda bana gelir bu ilçede. Yazsam, yazmaya kalksam, ortalık toz duman olur.
            Yazmazsın, yazamazsın tabii olarak. Ama bilirsin her şeyi. Bu sende sinir sistemi bırakmaz.
            Demek ki Fahrettin Kerim Gökay hocayı hatırlamam boşuna değilmiş.
            1900 yılında Eskişehir'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Münih, Hamburg ve Avusturya Üniversitelerinde, Ruh ve Sinir Hastalıkları üzerine uzmanlık eğitimi aldı. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini kuran ve ülkemizde Psikiyatrinin babası olarak bilinen, Prof. Dr. Mazhar Uzman'ın yetiştirdiği bir hekimdir.
            33 yaşında profesör, 42 yaşında ordinaryüs oldu.
            Sağlık ve Eğitim şuralarında üyelik yaptı. Türk Kızılay'ı ve Yeşilay'da başkanlık görevlerinde bulundu. Sağlık Bakanı ve İmar Bakanı olarak önemli projelere ve eserlere imza attı.
            1949–1957 yılları arasında, İstanbul Belediye Başkanlığı ve Valiliği görevlerini ifa etti. İstanbul'un imar çalışmalarında ve içme suyu meselelerinde, tarihe kayıt düşülecek projelerin sahibi oldu.
            Müthiş enerjik, bilgili ve aksiyon adamıydı. Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul'da çarşıları dolaşır, fahiş fiyat uygulayan kesimlerle mücadele ederdi. Türkiye'de tanzim satış uygulamasını ilk başlatan belediye başkanıdır. Migros onun zamanında açılmıştır.
            1987'de vefat ettiğinde, üzerine kayıtlı 630 parça tapu vardı. Mal varlığının tamamını, adına kurulan vakfa bağışlamıştır. Ruh ve Sinir Hastalıkları üzerine, 50'en fazla eser yazmıştır.
            Yumuşak kalpli olmasına rağmen, asabi tavırları gözden kaçmazdı. Boyu oldukça kısaydı. İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde, halk onu çok sevmiş ve dillerden düşmeyen şu tabiri söylemiştir: 'Mini mini valimiz, ne olacak halimiz?'
            Döneminde Başbakan Menderes'in İstanbul'a direkt müdahalelerine karşı çıkmış, bu yüzden ciddi tartışmalar yaşamıştır. Bir keresinde Menderes kendisine; 'Hoca bırak artık bu işi' deyince, 'Asıl sen görevi bırak' diye karşılık vermiştir.
            Yine bir keresinde Başbakan Adnan Menderes, kendisine 'deli' deyince, şu cevabı yapıştırmıştır:
            'O bir toprak ağası, ruh hekimliğinden ne anlar ki bana deli demiş. O bana deli derse, kargalar bile güler. Ama ben onun hakkında bir deli raporu yazarsam, hayatı boyunca akıllı olduğuna kimseyi inandıramaz.'
            Hakkında pek çok hikâye anlatılır ve söylenir.
            Hastanede adamın biri, bağıra çağıra Fahrettin Kerim'e küfür ediyor, hakaretler yağdırıyormuş. Personel ne yapacağını şaşırmış. Durumu kendisine bildirmişler: 'Hocam filan kişi, size şerefsiz ve haysiyetsiz diye bağırıp küfürler savuruyor..'
            Hoca, ‘bırakın istediği kadar küfür edip bağırsın' demiş. 'Ama nasıl olur hocam' sorusuna, gülerek cevap vermiş:
            'Evladım bana küfür ve hakaret eden adam istediği kadar bağırsın. Telaşlanmayın. Nasıl olsa sonunda onu bana getireceksiniz''
            Bilim insanı, devlet adamı, diplomat ve dahası.. Aynı zamanda iyi bir edip ve nüktedandır Fahrettin Kerim.
            Türkiye'de margarin yağlarının ilk kullanıldığı yıllardır.
            İstanbul'un tanınmış bir lokantasına yemeğe gider. Pilav her zamankinden daha lezzetlidir. Hoca merak eder ve 'bana aşçıbaşını çağırın' der. Hemen çağırırlar.
             Aşçıbaşına sorar, 'Evladım bu pilava ne koydunuz da bu kadar lezzetli oldu?'
            Aşçıbaşı çok kısa bir duraklamadan sonra karşılık verir; 'Hocam, ‘Sana' koyduk, onun için lezzetli olmuştur.'
            Hoca başını öne sallayarak, aşçıbaşına taltifte bulunmuş; 'Haa öyle mi evladım. Çok memnun oldum. O zaman İstanbul'un bütün aşçılarına söyleyelim, onlar da ‘Sana' koysun..'

Bu yazı 2281 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum