Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-44

25 Şubat 2019 - 11:05

Saruhan Mebusu ve Akhisar Cephesi Millî Alay Kumandanı Mahmut Celal Bey[1], Ankara dönüşü Gördes'e de uğramıştı. Celal Bey, Galip Hoca takma adıyla Aydın Cephesi'nde; Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe ve Danişmentli İsmail Efe gibi efelerle birlikte işgalci Yunanlılara karşı savaşmış ve Galip Hoca adını bırakarak Akhisar'a gelip Akhisar Cephesi Millî Alay Kumandanlığı görevine başlamıştı. Bu sırada Salihli-Alaşehir bölgesi tamamen Çerkez Ethem'in kontrolü altına girmiş bulunuyordu. Hacim Muhittin Bey, onu, Çerkez Ethem'i dengeleyebilecek bir kişi olarak gördüğü için bölgeye getirmiş ve daha sonra yapılan seçimler sonunda da Saruhan Livası Mebusu seçilerek Ankara'ya davet edilmişti.
               Mahmut Celal Bey, Aydın Cephesi'ndeki efelerle birlikte düşmana karşı mücadeleye devam ederken Akhisar Cephesi Millî Kumandanlığına nasıl atandığını sohbet havası içinde anlatıyordu. Hacı Ethem Bey, Kaymakam Hulusi Bey ve Cemiyet üyelerinin yanı sıra, o gün tarlalarına gitmeyerek onu görmek ve dinlemek için salonu dolduran birçok Gördesli de pür dikkat onu dinliyorlardı:
               -Benim, Nazilli Bölgesindeki efelerle münasebetlerimden zarar göreceğimden korktular. Hâlbuki benim böyle bir endişem yok idi. Ben, onların anlattıkları oyunu başlangıcında idrak ederek, tehlike dedikleri şeyin içine bilerek girmiş, efelerle işbirliği yapmış, bazı tehlikeleri de atlatarak muvaffak olmuştum. Hakikatleri anlamakta hususî bir istidat sahibi olan efelerin, bana fenalık etmeyeceklerinden emindim. Hacim Muhittin Bey ile bu mevzû üzerine, aramızda münakaşa derecesine varan bir görüşme oldu. Nihayet Hacim Muhittin Bey, müdafaa ettiği tezini değiştirdi ve benim Akhisar Cephesi için lâzım olduğum iddiasını ileri sürdü. İddiaya göre; Akhisar Mıntıka Kumandanı, İzmir Merkez Kumandanlığından tanıdığımız Binbaşı Konyalı Hüsnü Bey ile Akhisar Millî Alay Kumandanı İzmirli Yüzbaşı Küçük Ethem Bey ve Heyet-i Millîye'den Akhisarlı İsmail Efendi ile Reşat Bey'in aralarında müthiş ve hem de halli zor bir anlaşmazlık baş göstermiş, Reşat Bey'le Hüsnü Bey birbirlerine silâh dahi çekmişler' Reşat Bey bu hadiseden sonra İstanbul'a gitti. Küçük Ethem Bey ile Hüsnü Bey arasındaki ihtilaf ise had safhada devam ediyor. Çerkez Reşit Bey'le de mahiyetini anlayamadığım Poyrazlılar meselesinden araları açıkmış, hatta Reşit Bey bir tehdit mektubu dahi göndermiş'
               -Peki, netice ne oldu? diye sordu Kaymakam Hulusi Bey.
               -Netice; ben Akhisar'a gidip bu işe el koymazsam, buradaki Kuva-yı Millîye'nin dağılması ihtimali varmış. Bundan dolayı, Akhisar Cephesi Millî Alay Kumandanlığına seçilmekliğim Balıkesir Kongresi'nce münasip görülmüş' Ben Akhisar'a varmadan, bu karar bana tebliğ edildi. Şu halde; yeni bir Kuva-yı Millîye vazifesine ısrarla davet olunuyordum. Ve sebebi de fevkalâde ehemmiyetliydi. Hacim Muhittin Bey ile yaptığımız bu uzun görüşmenin sonunda, Yörük Efe'ye bir veda telgrafı yollayarak Akhisar Cephesi Millî Alay Kumandanlığını üzerime almak için Aydın Cephesi'nden ayrılmağa karar verdim'
               -Ve böylece; Çerkez Ethem'in Akhisar'a da hâkim olmasına mani olunmuş oldu değil mi? Lâkin bu küskünler meselesi nasıl hallolacak? Dedi Kaymakam Hulusi Bey.
               -Evet' O meseleyi, Albay Kâzım Bey ile görüştük. Mutlaka halledip küskünleri barıştıracağız. Şimdi kavga edecek zaman değil. Bakın, Venizelos Efendi müttefiklerinden, üç yüz bin Rum'un daha Anadolu'ya yerleştirilmesini istemiş. Yunanlılar, Anadolu'ya külliyetli miktarda göçmen getirip yerleştirmeye devam ediyorlar. İngilizler ise, İstanbul'da bizimkileri oyalamaya devam ediyorlar. Yunanistan, Balkan Harbi'ni takiben, adalardan pek çok Yunanlıyı ve Balkanlardaki Rumları, kendilerine arazi ve çiftlik verileceği vaadi ile Anadolu'ya nakledip, bunları zorla göç ettirilmiş Türklerin evlerine ve çiftliklerine yerleştirdiler. Türkleri evlerinden ve yerlerinden uzaklaştırmak için baskı ve şiddet siyaseti tatbik ettiler ve halen de devam etmekteler. Türlü bahanelerle, bilhassa Kuva-yı Millîye ile irtibatlı bahanesiyle tevkif ederek, türlü işkenceler yaparak öldürmekteler. Müslüman mahallelerinde, devamlı devriye dolaştırarak işgal bölgelerinde teşkil ettikleri Rum çetecileri, Türklere karşı tahrik ediyorlar. Bu baskılar neticesi Türkler, şehir ve kasabalara göçe zorlanıyor ve Rumlar da onların ev ve çiftliklerine yerleşiyorlar.
               -Bütün bu olup bitenlerin arkasında İngilizler var. Sinsi İngiliz politikası' Şimdi de Anadolu'da isyanları körüklüyorlar ve bu yolla İstiklâl Hareketimizi baltalamaya çalışıyorlar, dedi Nevzat Bey.
               -Evet, çok doğru, dedi Mahmut Celal Bey. 'Kuva-yı Millîye'yi âmil ve millî iradeyi hâkim kılma' esasına dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı, Mustafa Kemal Paşa'nın azimli davranışı ve millî dava hususundaki muvaffakiyetleri, Damat Ferit Hükûmeti'ni memleket ve millet menfaatini hiçe sayan en ağır tedbirlere başvurmaktan geri bırakmadı. Damat Ferit Hükûmeti'nin tesir ve telkini ile bir kısım vatandaş, istilâcı düşmanla birleşerek, Türk Milleti'nin istiklâl hamlesini kırmağa, yok etmeğe çalışmaktadırlar. Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşları, İstanbul'daki Birinci Örfi İdare Mahkemesinin verdiği kararla, 'resmi rütbe ve nişanlarının alınmasına' ve 'idam cezasına' mahkûm edilmişler.  Millî Hükûmet, bir yandan ordumuzu güçlendirip yurdumuzu kurtarmaya çalışırken diğer yandan bu isyanlarla uğraşmak mecburiyetinde kalıyor. İstanbul Hükûmeti'nin başındaki zat, kendilerine karşı olan herkesi asi, dinsiz ve vatan haini ilan ederek, Şeyhülislâm Dürrizâde'den aldığı fetvayı İngiliz uçaklarıyla vatanın değişik köşelerine attırmış. Dürrizâde bu fetvasında; 'Anadolu'da, başta Yunanlılar olmak üzere, düşmana karşı direnenlerin katlinin vacip olduğu'nu söylemiş' Bunun üzerine Anadolu'nun çeşitli yerlerinde art arda isyanlar başladı' Bandırma'da Anzavur tekrar ayaklandı'
               - Anzavur'un birinci isyanını bastıran Çerkez Ethem Bey bu defa kendisi gitmeyip,  Sarı Efe'yi yollamış derler, doğru mudur? dedi Molla Mehmet Efendi.
               -Evet. Çerkez Ethem, Albay Kâzım Bey'in isteği üzerine Sarı Efe kumandasında dörtyüz kişilik Balkan müfrezesini Balıkesir'e yollamış, kendisi Salihli'den ayrılmak istememiş. Bölge üzerindeki hâkimiyetini kaybetme endişesinden dolayı Salihli'den ayrılmak istemediği söyleniyor. Kendisi ise; birinci isyanda cepheden ayrı kalması üzerine Yunanlıların Salihli Cephesi'ne taarruzda bulunarak tehdit etmelerini sebep olarak gösteriyormuş. Ancak, Çerkez Ethem, Albay Kâzım Bey'den aldığı ikinci telgraf üzerine iki gün sonra karargâhı ile beraber Balıkesir'e intikal etmek üzere ikibin atlı ve altıyüz piyadeden müteşekkil güçlü bir müfreze ile Salihli'den ayrıldı.
               -Başka nerelerde isyan çıktı? dedi Nasuhzâde Mustafa Efendi.
               -İstanbul Hükûmeti, Kuva-yı İnzibatiye adında bir ordu hazırlayıp Geyve civarına göndermiş. Bir diğer isyan Düzce, Bolu ve Adapazarı'nda başlamış, Hendek ve Nallıhan'a kadar yayılmış, Yozgat'ta Çapanoğulları, Zile'de Aynacıoğulları; Tokat'ı, Zile'yi ve Boğazlayan'ı işgal etmişler, Konya'da bir kısım din adamı tarafından isyan çıkarılmış, Şarkî Anadolu'da Cemil Çeto adında bir şaki Batman'da başkaldırmış'
               -Kardeşi kardeşle boğuşturan ve millî bünyemizi kemiren bu kanlı isyanlar bastırılabildi mi bari? diye sordu Ali Naki Bey.
               -Evet, Millî Kuvvetlerimiz bir yandan da bu isyanlarla uğraşmak mecburiyetinde kaldı. Yunanlılara karşı kullanılan dört tümenden fazla kuvvet, cepheden çekilerek isyancılarla meşgul oldular. Biraz evvel de arz etmiş olduğum gibi ikinci Anzavur isyanı da, Çerkez Ethem Bey kumandasındaki kuvvetlerin de iştirakiyle Albay Kâzım Bey kumandasındaki kuvvetlerimiz,  Bolu-Düzce-Adapazarı'nda vuku bulan isyanlar Ali Fuat Paşa ile Refet Paşa kumandasındaki kuvvetlerimiz, Konya'da ve Batman'da çıkan isyanlar ise Ankara'dan gönderilen kuvvetlerimiz tarafından bastırıldı. Yozgat ve Zile'deki isyanları bastırmak üzere de yine Çerkez Ethem Bey vazifelendirilmiş ama bu isyanın bastırılması biraz zaman alacağa benzer. Hilâfet Ordusu adı verilen Kuva-yı İnzibatiye'nin saldırısı da püskürtülmüş, Garp Cephesi Kumandanı Ali Fuat Paşa'nın bizzat kumanda ettiği birliklerimiz de bu isyanı bastırmakla meşgul.
               -İstanbul Hükûmeti'nin işgalcilerle işbirliği içinde bulunması ve Anadolu'da isyanlar çıkarması, Millî Meclisimizin mücadele azmini daha da arttırmaktadır sanırım, dedi Hacı Ethem Bey.
-Evet, Büyük Millet Meclisinde bu isyanlara karışanları cezalandırmak için 'Hıyanet-i Vataniye Kanunu' adıyla bir de kanun çıkarıldı. İstanbul Hükûmeti'nin fetvalarına karşılık, Ankara Müftüsü Rıfat Hoca ile beraber birçok din adamımız da karşı fetva yayımlayarak;  Millî Mücadele Hareketimize destek oldular.
               -Allah yâr ve yardımcıları olsun. Millî Meclisin ve Millî Hükûmetin işi çok zor, dedi Müftü İsmail Hakkı Efendi.
               -Âmin, diyerek duvarda peş peşe donglayan saate baktı Mahmut Celal Bey ve devam etti:
               -İftara az bir zaman kaldı, sizleri kâfi miktarda bilgilendirdiğimi zannediyorum, sohbetimizi nihayetlendirelim arzu ederseniz, diyerek Hacı Ethem Bey'e baktı Mahmut Celal Bey.
               Hacı Ethem Bey:
               -Münasiptir Efendim, dedi.
               Mahmut Celal Bey, başını kaldırarak salonda bulunanları gözleriyle bir bir taradı ve tane tane konuşmaya başladı:
               -Türk Milleti ve İslâmiyet; vatanını, hayat ve namusunu bu elim mütecavizlerden temizlemek için kıyam etmiş, haklı davasını silâhı ile müdafaaya başlamıştır' Namert düşmanın, vilayetimizin her noktasını hemen tahliye etmedikçe silâhımızı elimizden bırakmayacağımızı ve müdafaa-i nefs emrinde doğacak feci neticelerden katiyyen mesul kalmayacağımızı bütün cihan bilmelidir. Şu mübarek Ramazan gününde tuttuğumuz oruçlar ve yapmaya çalıştığımız ibadetlerimiz hürmetine Cenâb-ı Hakk bu necip millete şan ve şerefini muhafaza ve müdafaa etmeyi nasip eylesin' Biz bu gece Hacı Ethem Bey'in misafiri olacağız. Yarın sabah erken saatlerde de hayırlısıyla kazanızdan ayrılıp Akhisar'ımıza doğru hareket edeceğiz. Hakkınızı helâl edin! Allah'a emanet olun kardeşlerim! Allaha ısmarladık!..
               -Güle güle gidin! Allah yolunuzu açık etsin! Sağolun! Varolun! sesleri arasında Mahmut Celal Bey, Kaymakam Hulusi Bey, Hacı Ethem Bey ve salonu dolduranlar sırayla salonu terk ettiler' 
[1] Üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar.

Bu yazı 885 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum