Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-34

03 Aralık 2018 - 10:27

Kış gelmiş, havalar soğumuş, kırmızı kiremitli, beyaz badanalı evlerin bacalarından gri ve siyah dumanlar yükselmeye başlamıştı. Çarşıbaşı'ndaki ulu çınar ağacının altındaki tarihî çeşmenin tam karşısında bulunan 'Koca Kahve' her kış olduğu gibi yine tıklım tıklım dolmuş, ıhlamur ve kekik kokulu sohbetler yine başlamıştı. Doldurduğu bardakları büyük bir itinayla tepsiye yerleştiren kahveci Süleyman Ağa:
               -Halit!.. Götür oğlum bunları! Diye gürledi.
               Günlerce konuşulan Düyûn-ı Umûmiyye artık gündemden düşmüş, yerini Millî Ordu, yeniden askere alınma, Meclis-i Mebusan ve mebus seçimleri gibi konulara bırakmıştı. Herkes yüzünü kahvenin tam ortasındaki büyük sobanın yanındaki Hacı Ethem Bey ve Cemiyet üyelerinin oturduğu masaya çevirmiş sessizce dinliyorlardı:
               -Bütün Anadolu vilayetlerinde olduğu gibi İzmir Millî Cephesi merkezlerinde de mebus seçimleri nihayet yapılmış, dedi Hacı Ethem Bey.
- İşgal altındaki bölgede de seçimler yapılmış mı Hacı Bey?
- Evet, yapılmış Nurullah Ağa. Yunan işgal kumandanlığı, seçimlerin yapılmasına mani olamamış. 
               -Hürriyet ve İtilaf Fırkası' nın da seçimlere iştirak etmediği söyleniyor Hacı Bey. Bu doğru mu acaba? Dedi Bekir Efendi.
               -Evet, doğru, dedi Hacı Ethem Bey ve devam etti:
               -Heyet-i Temsiliye, seçimlerde Kuva-yı Millîye taraflısı mebusların seçilmesi için büyük gayret sarf etti. Bu gayretler semeresini verdi ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti azaları ekseriyeti alarak kazandılar. Salihli'de de bütün kazaların temsilcileri ve eşrafından mürekkep yapılan toplantıda Saruhan Livası mebus namzetleri seçilip tayin olunarak ilân edilmişler, bu toplantının seçimler üzerinde büyük tesirleri olduğu muhakkak. Yapılan seçimler neticesinde Mahmut Celâl Bey, Çerkez Ethem'in ağabeyi Reşit Bey, Ahmet Muvaffak Bey, İbrahim Süreyya Bey Saruhan Livası mebusları olarak seçilmişler.
               -Mustafa Kemal Paşa da Erzurum mebusu olarak seçilmiş! Diye seslendi Kahveci Süleyman Ağa önündeki dizili bardakları doldururken.
               -Evet, artık bir asker olarak değil siyasetçi olarak mücadele verecek bundan böyle, dedi Hamdi Bey.
               -Şu halde Meclis-i Mebusan tekrar faaliyete geçecek demektir, dedi ocağın hemen önündeki masada oturan Ahıskalıların İbrahim Efendi.
Hacı Ethem Bey:
-En kısa zamanda faaliyete geçmesi için büyük gayret sarf ediliyor. Heyet-i Temsiliye Meclisin Ankara'da toplanması hususunda hâlâ ısrarlı. Ankara- Eskişehir Hattı'nın işlemekte bulunması cihetiyle kolaylık bakımından müzakere mahalli olarak Ankara seçilmiş. Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye azası olarak seçilmiş bulunan mebusların İstanbul'a gitmeden evvel Heyet-i Temsiliye ile görüşmeler yapmak üzere Ankara'ya gelmelerini istemiş. Bu talimattan Mustafa Kemal Paşa'nın ve Heyet-i Temsiliye'nin Ankara'ya gelecekleri anlaşılıyor.
- Çok isabetli bir karar dedi Nevzat Bey;  Ankara'nın Hareket-i Millîye' nin merkezi olması, hem İstanbul ile haberleşmeyi kolaylaştıracak hem de işgal bölgesine yakınlığı sebebiyle Yunanlılar üzerinde caydırıcı tesir yapacaktır.
Nevzat Bey'in bu sözleri, kahvede bulunanların birbirlerine bakışmalarına ve fısıldaşmalarına sebep oldu.
Hacı Ethem Bey:
- Nevzat Bey'in sözlerine ben de katılıyorum. Üstelik Ankara Anadolu'nun tam merkezinde ve daha emniyetli bir yerde arkadaşlar diyerek ayağa kalktı, onunla birlikte Hamdi Bey, Bekir Bey ve Nevzat Bey de ayağa kalktılar.
- Biz müsaadelerinizi istiyoruz, dedi Hacı Ethem Bey.
Elindeki bardakları şakırdatarak yıkayan Süleyman Ağa tok sesiyle:
-Hayırdır Hacı Bey! Zengin kalkışı oldu böyle birden'
-Müftü Efendi'nin hasta olduğunu duyduk, iki gündür evden dışarı çıkmıyor. Biz müsaade ederseniz onu ziyaret etmek istiyoruz.
-Müsaade sizin, bizden de selam söyleyin, dua ve şifa dileklerimizi bildirin sesleri arasında kahveden çıkan Hacı Ethem Bey ve beraberindekiler, kahvenin tam karşısındaki Yağcı Emir Camii sokağına yöneldiler. Kısa bir yürüyüşten sonra Müftü İsmail Hakkı Efendi'nin evine vardılar. Kapıyı tıklatıp içeri girdiler. Müftü Efendi'nin hanımı onları odaya buyur etti. İsmail Hakkı Efendi, Çarşıbaşı'nı gören pencerenin yanındaki sedir üzerinde serili yatağında bitkin bir halde yatıyordu. Onları görünce kalkmak istedi ama gücü yetmedi. Hacı Ethem Bey, selam vererek:
-Rahatsız olmayınız hocam, diyerek ellerini tuttu ve geçmiş olsun, Allah acil şifalar versin, diyerek yanına oturdu. Bekir Efendi, Hamdi Bey ve Nevzat Bey de selam vererek oturdular ve geçmiş olsun deyip şifalar dilediler. Hepsinin selamını alıp, dileklerini başıyla tasdik eden Müftü İsmail Hakkı Efendi fısıltıya benzer bir sesle:
-Gayrı sizlere veda zamanı geldi! Dedi.
-O nasıl söz hocam, daha yapacak çok işimiz var, böyle hemen bırakıp gitmek var mı? Diyerek elini sıktı Hacı Ethem Bey.
Müftü Efendi gülmeye çalışarak başını iki yana salladı, Hacı Bey'in elinden güç alarak doğrulmaya çalıştı. Hacı Ethem Bey omuzlarından tutarak ona yardımcı oldu. Yanındaki sehpada bulunan su bardağından birkaç yudum içtikten sonra biraz daha gür bir sesle:
-Allah'ın işine karışılmaz, vakit saat geldiyse gidilir!
-Allah kerimdir! Vatanın kurtuluşunu görmeden gitmeyiz inşallah! dedi Hamdi Bey.
-İnşallah! İnşallah! Diyerek biraz daha doğruldu Müftü Efendi.
-Allah'ın izniyle o günler yakındır, sağ salim hep beraber göreceğiz inşallah Vatanın selametini.
-Kahvede bulunanların hepsinin size selamları var, dua ve şifa temennilerini iletmemizi istediler, dedi Hacı Ethem Bey.
-Aleykümselâm! Sağolsunlar! Allah razı olsun!
-Hekime muayene oldunuz mu hocam?
-Evet, Hacı Bey'Doktor Aleksi geldi'İşte ilaçlar'Bunları verdi, diyerek başucundaki ilaçları gösterdi, bir yudum daha su içerek:
-Ethem Bey'  Çerkez Ethem' Çok katı davranırmış ahaliye. Bunu duymak beni çok müteessir etti' Bizim' Kuvvacı olarak bizlerin, çok hassas davranmamız lâzım ahaliye' Hatta düşmanlarımıza bile. Ecdadımız öyle yapmış. Muhammedî ahlâk bunu gerektirir. Allah, zulmedenleri sevmez; 'Zulmedenlerden olmayınız' der. Yüce Mevlâ Kur'ân-ı Kerim'de mü'minleri överken; 'Öfkelerini yenenler' 'İnsanların kusurlarını bağışlayanlar' diye vasıflandırmış, insanlarla olan münasebetlerinde nasıl davranacaklarını, onlara öğretmiştir. Sevgili Peygamberimiz Uhud Harbi'nde, hatalı davranışlarıyla büyük bir faciaya sebep olan arkadaşlarını bağışlamış, onun bu anlayışı ve hoşgörüsü Kurân-ı Kerim'de: ' O vakit Sen, Allah'tan gelen bir bağışlama ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar etrafından dağılıp gitmiş olurlardı. ' Buyurulmuş ve övülmüştür. Yine Uhud Harbi'nde; kendisine okla, taşla saldıranların bu çılgınlıkları karşısında, öfkeleneceği yerde, onlara acımış, ' Allah'ım kavmime doğru yolu göster! Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.' Buyurarak, insanlığa nasıl bir müsamaha ve büyük bir şefkatle baktığını göstermiştir'
Müftü İsmail Hakkı Efendi anlatırken heyecanlanmış ve nefesi kabarmıştı. Öksürmeye başladı, uzun süre öksürdükten sonra bir iki yudum daha su içerek konuşmasını sürdürmek istedi ancak Hacı Ethem Bey:
-Kendinizi daha fazla yormayınız' Ethem Bey, şu anda bir isyanı bastırmakla meşgul biliyorsunuz. Allah ü Teâla bu hayırlı hizmetlerinden dolayı inşallah onun kalbine de yumuşaklık verir. Umarım yanındaki hoca efendiler tarafından da bu hususta lüzumlu ikazlar yapılmaktadır. Siz müsterih olun. Sıhhatinize kavuşun, sizi daha çok büyük hizmetler bekliyor bunu unutmayın, biz bir an evvel aramıza dönmeniz için size duacıyız, lütfen uzanın, yatın, istirahatinize bakın, derken arkadaşlarına bakıp:
-Bir an evvel kalkalım, daha fazla yormayalım, dedi.
Müftü Efendi, Hacı Ethem Bey'in yardımıyla yatağına uzanırken, Hamdi Bey, Bekir Efendi ve Nevzat Bey ayağa kalktılar.
-Ne o gidiyor musunuz? Dedi Müftü İsmail Hakkı Efendi.
-Eğer müsaade ederseniz... Bizden bir isteğiniz var mı hocam, dedi Hacı Ethem Bey.
-Sıhhatiniz, selâmetiniz, Allah razı olsun, O'nun müsaadesiyle gidiniz.
-Allah şifalar versin, Allahaısmarladık! Diyerek evden ayrıldılar.
- Pek fena üşütmüş dedi, Hacı Ethem Bey. İyice zayıf düşmüş, iyi bir bakıma ihtiyacı var, inşallah toparlar.
-O vaziyette dahi, memleketini, ahalisini düşünüyor. Hakiki bir vatansever ve hakiki bir din adamı.
-Haksızlığa, adaletsizliğe, zorbalığa tahammül edemiyor, nasıl da heyecanlandı konuşurken.
-Onun bu hali, bana Peygamber Efendimiz'in güzel bir Hadis-i Şeriflerini hatırlattı arkadaşlar dedi Hacı Ethem Bey:
- ' Ümmetimin en hayırlıları âlimleridir. Âlimlerin en hayırlıları da en merhametli olanlarıdır. Dikkat edin! Muhakkak Allâhü Teâlâ, cahilin bir günahını affetmeden evvel, merhametli ve ilmi ile amel eden âlimin kırk günahını affeder.' buyurmuşlardır.

Bu yazı 788 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum