Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Dünya Yalan mı?

07 Mayıs 2021 - 15:51

İnsanın; dünya hayatındaki en büyük çaresizliği, ölümdür. Süresi Allah tarafından belirlenmiş olan, ecel-i müsemmasına kadar insan yaşar. İnsan, kendine biçilen bu süreyi asla bilemez. Halk muhayyilesinde bu durum, şöyle ifade edilir: “Ölüm, her an topuğumuzu çiğniyor.”
            Dünya hayatının, cezbedici tarafı çok fazladır. Gerçekleşen arzular vardır, gerçekleşmeyen düşünceler vardır. Bir ömre sığmayan heyecanlar, hayata geçirilemeyen projeler vardır. Dünya hayatından umduğunu bulanlar bir taraftadır, bulamayanlar bir tarafta.
            En mutlusu, en mutsuzu gün gelir, aynı ifadeyi kullanır: Yalan Dünya.
            Vaktin tükenmekte olduğunu, insan yaşı itibarıyla iyice hissetmeye başlar. Geriye bakar, daha dün gibidir. Nasıl da çabuk geçmiştir yıllar. Neleri yapıp, neleri yapamamıştır.
            Yaşlı kocalara sorulur: “Ne gördün, ne geçirdin.” Ve cevap, büyük bir çaresizlik içerisinde şöyle gelir: “Ne gördük, ne geçirdik.”
            Dünyanın bin bir türlü cilvesi vardır. Her kırılmada, belki aynı sözü söyler insan: “yalan dünya.”
            Rahmetli ninem, akranları ile konuşurken, bu yalan dünyadan bahsetmişler. Kendilerine şöyle cevap vermiş; “Dünya niye yalan olsun. Yerinde duruyor. Yalan olan insan.”
            Şiirimizde, hicvimizde, şarkılarımızda, türkülerimizde hep dünyanın yalan olduğundan dem vurulur. Neşet Ertaş’ın “Yalan Dünyada” türküsünü, bilmeyen yok gibidir. Bu kadar yanık ve içli bir türküdür.
            Aslında yalan olan ne dünya, ne de insandır.
            ASR suresi, kasemle yani yeminle başlar. Allah asr’a kasem etmektedir. Peki niye? Asr, yüzyıllık bir zaman dilimi olarak ifade edilir. Ayrıca ikindi ile akşam arasında geçen süre, asr olarak isimlendirilir. Ayette kasem edilen asr, netice itibarıyla zamanla ilgilidir. Özellikle ikindi ile akşam arasındaki vakit üzerine, Rabbimizin yemin ettiğini düşünüyorum.
            Zira ikindi vakti, çabuk gelişen ve tükenen bir zaman dilimidir. Halk arasındaki şu deyim, tesadüf değildir: “İnsan ikindi güneşi misali, batmakta olan bir fanidir.” Dolayısıyla ikindi, çabuk parlayan ve kısa sürede ömrünü dolduran bir vakittir.
            İşte insanın dünya hayatında kalış süresi, bir ikindi vakti (asr) mesabesindedir. Elbette Rabbimiz; Asr suresinde, insanın dikkatini bu vakit hakikati üzerine yoğunlaştırıyor, kasem ederek bizi uyarıyor.
            Bu konudaki mistik yorumlar, dikkate değerdir. Mesela, şöyle denmiştir: “Bu dünyada bir misafir gibi ol.”
            Neden? Misafirliktesin, ortam senin malın değil. Misafirlik adabındandır, üç günden fazla kalınmaz. Halk kültürümüze, “Üç günlük dünya” deyişi boşuna girmemiş. İkindi vakti misali ömür kısadır; dünyaya sevdalanma, benimdir sanma her şeyi.
            Hayatı, ömrü ve dahi dünyayı, bu gözle görmek lazım. Çünkü hayatın ve ölümün bir sahibi vardır. Sahibi olduğuna göre, yalan olması düşünülemez. Bu yüzden dünya, asla yalan değildir. Kur’an bize şu bilgiyi veriyor:
            “Ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Bunlar; hanginizin daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmesi içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır.” (Mülk–2)
            Hayatı yaratan Allah; insanı bu hayat içinde, yıpratıcı bir imtihana tabi tutmaktadır. İnsan bu imtihanın sonucunu, ahiret hayatında görecektir. Lisanımızdaki şu deyim, bu hakikatin eseri olmalı: “ Dünya ahiretin tarlasıdır.”
            İnsan dünyanın nimetlerinden faydalanacak, çalışacak, kazanacak. Bunları yaparken, sahibini unutmayacak. Onun emirlerine itaat edecek. Kulluk görevlerini yerine getirecek. Fakat tarihi tecrübe göstermiştir ki insan, dünyanın hep oyun ve gösterişinde olmuştur. Belki bu tercihinden dolayı; Rabbini unutmuş, ahireti unutmuştur.
            “Bir insan, ahirete ne kadar iman eder” sorusuna, şöyle cevap verebilirim: “Yaşantısına bakın, yeterlidir.” Kulluk görevlerini bir kenara itmiş, amel-i salihadan kopmuş, dünya nimetleri başını döndürmüş, bir insanın hali nice olur.
            Çünkü sonunda insan, O’na döndürülecektir. Şu ayette olduğu gibi:
“…Ölülere gelince; Allah onları diriltecek sonra O’na döndürüleceklerdir.” (Enam–36)
Dünya hayatını, o hesap gününün şuuru ve imanıyla geçirmek gerekir. Ayet şöyledir:
“O gün tartı kurulacağı gerçektir. İyilikleri ağır basanlar, umduklarına kavuşacak olanlardır.” (Araf–8)
            Umduklarına kavuşamayanların durumunu, şu ayet apaçık ortaya koyuyor:
“İyilikleri hafif gelenler ise ayetlerimiz karşısında yanlış davranmaları sebebiyle zararı kendi vücutlarına vermiş olur.” (Araf–9)
            Burada dikkatinizi çekmek istiyorum. Biraz tefekkür gayreti yeter.
            Ömür süresi, ikindi ile akşam arası yani asr gibidir.  Allah’a kulluğu, iyi ve güzel işleri, ne kadar yapabildin yaptın. Çünkü vakit çabuk gelişip, çabuk sona eriyor. Hâlbuki insan, o vakit içerisinde, yıpratıcı bir imtihana tabi tutulmaktadır. Allah bunu, biz kullarına hatırlatmak için,  Asr suresinde asra (ikindi ile akşam arasındaki zaman) yemin ediyor.
            Kur’an’da, “dünya hayatı yalandır” diye hiçbir bilgi yoktur. Dünya hayatı gerçektir. Her insan, belirlenmiş bir vakit kalır bu dünyada. Bütün mesele, bu ömür vaktini nasıl değerlendirdiğidir. Zira Kur’an; sıkça dünya hayatını, bir ‘oyun’ ve bir ‘eğlence’ olarak yorumluyor. Bu konuda ciddi uyarılar yapıyor.
Konuyla ilgili, Kur’an’da çok sayıda ayet, bize ışık tutuyor ve adeta yön belirliyor. Şimdi o ayetlerden bazılarına göz atalım:
            “Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka nedir ki? Kendini koruyanlar için hayırlı olan, o son yurttur. Aklınızı kullanmıyor musunuz?”  (Enam–32)
            Dünya hayatına aldanıp, Allah’ın dinine mesafe koyanlar, onu kendi yaşam biçimlerine uyduranlar, hakikatinden uzaklaştırıp oyun ve eğlence formatına dönüştürenlerin durumunu, Kur’an şöyle bildiriyor:
            “Dünya hayatına aldanıp dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri bırak; Ama onları Kur’an ile uyar ki hiçbiri yaptığı şeyden dolayı mahrumiyet yaşamasın. Hiç kimsenin, Allah ile arasına girecek bir dostu ve bir şefaatçisi olmaz…”  (Enam–70)
            Konuyla ilgili, bir başka ayet şöyledir:
            “Dünya hayatına aldanarak dinlerini oyuncak haline getirenlerin, bugünkü karşılaşmayı unutup bile bile yalana sarılmalarına benzer biçimde, biz de bugün onları unuturuz..” (Araf–51)

Bu yazı 3470 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum