Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Malı Değil Parayı Takip Et

06 Aralık 2023 - 18:30 - Güncelleme: 06 Aralık 2023 - 18:31

İnsanın hiç değişmeyen iki büyük zaafı var. Birisi tamahkârlık, diğeri ise sahtekârlıktır. Tamahkârlık, kısaca aç gözlülüktür. Mevcutla yetinmeyen, hep daha çok isteyen, bunu isterken akıl ve vicdan terazisinin kaybeden bir ruh halidir. Sahtekâr elinde olmayan, olanı nasıl hile ve desise ile kandırabilirimin yollarını arayan bir ruh halidir.
            Netice itibarıyla, tamahkâr ile sahtekârın yolları bir şekilde kesişir. Tamahkâr talep eder, sahtekâr arzda bulunur. Bu iş böyledir ve böyle devam eder gider. Tamahkârlar olmasa, sahtekârlar nasıl iş yapar.
            Son günlerde ülke, bir dizi dolandırıcılık olayları ile çalkalanıyor. Özellikle sosyal medya fenomenleriyle ortaya çıkan görüntüler, futbol dünyasındaki dolandırıcılık olayları ile gündemimize oturuyor.
            Güzellik salonları, hayali fonlar, aklanmaya çalışılan milyon dolarlar bize hep “vay be” dedirtiyor. Dizi film izliyormuşçasına, her gün ekranlara çakılıyoruz. Ama bir soruyu sormuyoruz.
            Nedir bu ülkenin hali?
            Bence hala konuşulmayan ve tartışılmayan bir konu var. Esası bu olmalı diye düşünüyorum. Mali ve hukuki sistemimizdeki yetersizlikler, bu tür olayların sıkça yaşanmasına neden oluyor.
            Eğer öyle olmasaydı, Türkiye gri listede yer almazdı.
            Son 6 ayda yapılan operasyonlar, ne kadar vahim bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Demek ki uzun zamandır, böylesine yaşadığımız bir zafiyet var. Kara para aklamadan, uyuşturucu ticaretine ve vergi kaçırmaya kadar uzanan, uzun bir geçmiş bu.
            Türkiye böyle bir noktaya nasıl geldi. Daha doğrusu nasıl savruldu.
            Bence mali ve hukuki yapısının yetersizliği yüzünden.
            Bu konuyu biraz açmak istiyorum.
            Bütün gelişmiş ülkelerde mali ve hukuki yapı, “parayı takip eder”. Bizde ise “malı takip eder”. Biz malı takip ettiğimiz için, paranın akışını göremez hale geldik. Zaten hızla değer kaybeden bir paramız olduğu için, paranın nereye aktığını göremez olduk.
            Amerika 40’lı yıllarda, mafya ile büyük mücadele verdi. Adli ve hukuki mücadeleden bir netice alamadı. Malı takiple, bu işin çözülemeyeceğini anladı. Sonra parayı takip etme kararı verdi. Müthiş bir mali disiplin uygulamaya başladı. Mafya kara parayı sisteme sokmaya çalışırken, birer birer yakayı ele verdi.
            Bu işin temeli vergilendirmedir. Herkesin, her alış verişin resmi bir karşılığı olmak zorundadır. Sermaye için sorulacak soru şu olmalıdır. Ne kazandın, ne vergi ödedin. Bizim ülkemizde bilmem kaç milyona araba alınırken, sistem şu soruyu sorabiliyor mu? Ne kazandın, ne kadar vergi ödedin.
            Elbette sorulmaz. Çünkü laçka bir düzen vardır. Dolaylı vergi sistemiyle kendimizi kandırmaktan başka bir marifetimiz yoktur. Bugün İngiltere’de, en büyük suç vergi kaçırmaktır. Bir araç almaya gittiğinizde, tercih ettiğiniz aracı ancak ödediğiniz vergi oranına göre alabilirsiniz. Bizde yılda 10 bin lira vergi ödeyen birisi, mesela 2 milyona bir araç satın alabilir. Kimse ona soru sormaz. Zaten öyle bir mali düzeni yoktur ülkemizin.
            Dolayısıyla mali sistem denilen yapı, kim kime dum duma düzenidir.
            Böyle bir düzende vergi vermemek, vergi kaçırmak, malı hamutuyla götürmek, kara para aklamak, uyuşturucu ticareti yapmak geçer akçe haline gelir.
            Bugüne kadar hiçbir iktidar, bu konuya neşter vurmadı. Oy hesapları, iktidar hesapları buna engel oldu. Kendi kendini kandıran, dolandıran ve dolandırılan bir ülke haline geldik.
            Bütün bu olumsuzluklar, beraberinde ahlaki çöküntüyü de getirdi. Altın tozlu kahve içen fenomenlerin görüntüleri, alt tabakanın dudaklarını uçuklattı. Dar ve sabit gelirli kitleler, yaşananlara kahırla bakar hale geldi.

Bu yazı 702 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum