Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-60

18 Haziran 2019 - 12:49

Rizo, 'nereye?' der gibi baktı Molla Mehmet Efendi'ye. Hemşerisi olarak ancak ondan medet umabilirdi. Molla Mehmet, Rizo'nun masumane bakışından ne demek istediğini anlamıştı.
               - Nereye olacak, canice katlettiğiniz o masum insanların yanına! Cürmü işlediğiniz yerde muhakeme edilip cezalandırılacaksınız, diye kükredi.
               Rizo'nun bakışları birden değişti, dehşetle baktı etrafına, kaçmak için ileri atıldı ancak iki el sımsıkı tuttu kollarını. Direnemedi, çaresiz devam etti yoluna. Yolda giderken hep dağlara tepelere baktı. 'Sındırgı yönünden bir Yunan bölüğü gelir de bizi kurtarır mı acaba?' diye düşündüğü belliydi. Sendeledi, düşmemek için zor tutuyordu kendini. Yere bir tükürük attı. Önüne gelen ilk taşı tekmeledi. Bir küfür savurdu kendi kendine. Babası Mihal'in söyledikleri yankılandı beyninde; 'Tanrım akıl versin! Bu ihanet bedelsiz kalmaz! Bedeli çok pahalıya ödenir! Bu ihanet cezasız kalmaz! Bu ihanet cezasız kalmaz! Bu ihanet cezasız kalmaz!' Çıldıracak gibiydi. Keklik gibi avlanmıştı. Bu duruma düşeceği hiç aklına bile gelmemişti. Karşısında hep çaresiz insanları görmüştü; boyunları bükük kaderine razı. Şimdi' Şimdi ise, kendisi aynı durumdaydı. Ama bir türlü kabullenemiyordu. Daha basılacak o kadar Türk köyü vardı ki' Oysa hedefi; en az bin Türk'ü katletmek sonra da bu gururla Yunanlı dostlarının karşısına çıkıp onlarla kucaklaşmak, Yunan ordusunun hizmetine girmekti' Ama şimdi, bütün hesapları alt üst olmuştu. Ağlamak istiyor, ağlayamıyordu. Yalvarsa' Ayaklarına kapansa' Acaba affederler miydi? Suratı, bakışları acayip bir hâl almıştı.
               Bir müddet yürüdükten sonra, iki saat önce zafer naralarıyla çıktıkları Güllüdere Köyü'ne vardılar. Hâlâ yanan yıkıntılar arasından dereye doğru inmeye başladılar. Yanmış ceset kokuları genizleri yakıyordu. Biraz ileride sımsıkı annesine sarılmış, bir kısmı yanmış kanlar içindeki bebeğin cansız bedenini gördüler. Yarı yanmış insan ve hayvan cesetlerinin üstünden atlaya atlaya köyü geçtiler. Derenin kenarına geldiklerinde, başları sağa sola atılmış başsız bir sürü beden karşıladı onları. Dere hala kıpkırmızı akıyordu.
                Molla Mehmet, Parti Pehlivan'a baktı.
               - Mahkemeyi burada kurmamız münasip olur, dedi.
               Pehlivan başıyla onayladı. Hep birlikte atlarından indiler. Türk Akıncıları, Rum eşkıyalarını çepeçevre çevirmişti. Rum çeteleri, bir cesetlere bir Akıncılara bakıyorlardı. Mosmor kesilmişlerdi.
               Parti Pehlivan Ağa, Molla Mehmet Efendi, Halil Efe ve Sarı Efe yan yana dizildiler.
               - Rizo! Öne çık! Dedi Molla Mehmet.
               Rizo sağa sola baktı, isteksiz ve titreyerek iki adım öne çıktı.
               - Söyle! Bu masum insanları kimler boğazladı?
               Rizo gözlerini Rum eşkıyaların üzerinde gezdirdi ve tek tek gösterdi yapanları.
               - Şunları ayırın! Dedi Parti Pehlivan.
               - Peki, kim emir verdi size, bu işi yapmanız için?
               Hepsi Hristo'ya ve Rizo'ya baktılar.
               - Siz de ayrılın bakalım pis kefereler!
               Rizo yalvarırcasına bir Pehlivan'a bir Molla Mehmet'e baktı. Bir de arkasına dönüp tepelere doğru baktı.
               Pehlivan sertleşti:
               - Ne o! Birilerini mi bekliyorsun Rizo? Çabuk ayrıl dedim! Duymadın mı?
               Rizo adım atamıyordu, donup kalmıştı. İki efe gelip ayırdılar Rizo'yu.
               - Savunma yapmak isteyen var mı? Dedi Molla Mehmet Efendi.
               -!..
               - Suçunuz sabit! Siz de aynı usûlle cezalandırılacaksınız!
               Rizo, şaşkın ve perişan bir halde yere çöktü.
               - Siz Türkler! Merhametli insanlarsınız. Bizim gibi yapmazsınız. Söz! Bir daha yapmam! Bırakın beni! Diye yalvarmaya başladı.
               - Sus! Baba katili Rizo!  Dedi, Molla Mehmet Efendi.
               - Hayır! Ben baba katili değilim! Bırakın beni!
               - Baban, senin yüzünden öldü. Söyle bakalım; bu güne kadar savunmasız kaç Türk'ü öldürdün? Kaç genç kızın ırzına geçtin? Kaç bebeği parçaladın? Sayısını biliyor musun?
               Rizo cevap veremedi, önüne baktı. Pehlivan Ağa:
               - Evet, Rizo dâhil bu işi yapanlar, aynı yöntemle cezalandırılacaklar. Diğerleri de kurşuna dizilecekler. Karar yerine getirilsin! Dedi neferlerine ve yanındakileri işaret ederek köye doğru çıktılar.
               - Yazık! Hiç canlı bırakmamışlar. Yok olan bir köy, dedi Sarı Mehmet Efe. Dereden böğürtüler ve silah sesleri duyuldu. Türk Akıncıları, infazı yerine getirmişlerdi. Güllüdere biraz daha kızıla boyandı ve ceset sayısı bir misli daha arttı. Yarım saat içinde Rum çetesinden bir eser kalmamıştı.
- Haydin! Yeterince oyalandık, daha fazla geç kalmayalım! Dedi Parti Pehlivan Ağa. Hemen atlarına atlayıp hızla uzaklaştılar.

Bu yazı 696 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum