Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Kur'an ve Buğday

27 Temmuz 2022 - 15:08 - Güncelleme: 27 Temmuz 2022 - 15:10

Buğdayın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu yüzden insanlık tarih boyunca, ona mukaddes nazarla bakmış ve öyle kabul etmiştir. Arkeolojik araştırmalar, buğdayın 12000 yıl önce Türkiye’nin güneydoğusunda ilk defa üretildiğini ortaya koymuştur. İzmir Yeşilova höyüğündeki bulgular, 8500 yıl önce burada tahıl üretimi yapıldığını göstermektedir.
            Buğday olmadan hayat olmaz. Petrol mü? Silah mı? Otoyollar mı? İkiz kule binalar mı? Son model araçlar mı? Yoksa buğday mı? Elbette ve elbette buğday. Tarihi serüven, bu gerçekliği kaç defa anlatmıştır insanlığa. Kıtlık ve kuraklık yılları, savaş yılları, salgın yılları buğdayın kıymetini her defasında ortaya koymuştur.
            Bir toplumun sırtı sağlam mı diye sorulduğunda; akla refahı, parası, fiziki imkânları gelmez. Buğdayını kendisi üretebiliyor mu? Ambarları dolu mu? Sorusu akla gelir.
            Anadolu buğdayın ana vatanıdır. Binlerce yıldan beri de hep kutsaldır. Ne gibi mi diyeceksiniz? Toprağa tohum atılırken, önce dua edilir. Sonra üç tohum tek tek atılır. Bu kurdun hakkı. Bu kuşun hakkı. Bu aşın hakkı.
            Buğday nimettir. Asla israf edilmez. Ekmeği israf etmek, nimete nankörlüktür. Buğday berekettir. Hayatın akışıdır. Gelin evden çıkarken, üzerine buğday atılır. Evliliğin bereketli olsun diye.
            Buğdayın bereketini, Kur’an’ın hikâye edişi dikkat çekicidir. Bereket ölçüsünün buğdayla ifade ediliyor olması, bizi düşündürmelidir. Bakar suresinin 261’nci ayeti şöyledir:
            “Mallarını Allah yolunda harcayanların hali; yedi başak veren, her başağında yüz tanesi bulunan, bir tek tohumun hali gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah (ihsanı) geniş olan ve hakkıyla bilendir.”
            Ayette geçen ‘habbe’ kelimesiyle ilgili olarak Ragıp El Isfahani, Müfredat isimli eserinde; buğday, arpa ve hatta mısır tohumu olabileceğini söylüyor.
            Buğdayla ilgili Kur’an’da araştırma yaparken, bir ayet beni adeta çarptı. Yusuf suresi 47’ci ayette, ‘HASADI BAŞAĞINDA BIRAKIN’ ifadesi karşısında şaşkınlığa düştüm. Bunu anlatmadan önce, yaşanan olayların gerisine dönmek istiyorum.
            Yusuf Aleyhisselam hapisteyken, Mısır kralı bir rüya gördü. Kur’an o rüyayı şöyle anlatıyor:
            “Bir gün kral dedi ki ‘Ben rüyada besili 7 inek gördüm, onları yedi zayıf inek yiyordu. Yedi yeşil başak, bir o kadar da kuru başak gördüm. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı biliyorsanız, benim rüyamı da doğru biçimde yorumlayın.” (Yusuf–43)
            Mısır’da bu rüyayı yorumlayabilen çıkmadı. Sonra Yusuf’la hapishane arkadaşlığı yapan genç adam devreye girdi. Tafsilatını Kur’an’dan dinleyelim:
            “Yusuf! Ey sözü doğru kişi! Şu rüya hakkında bize sağlam bir şey söyle. Besili 7 ineği 7 zayıf inek yiyor. 7 yeşil başak, bir o kadar da kuru başak var. Söyle de o insanlara döneyim belki onlar da öğrenirler.” (Yusuf–46)
            Yusuf Aleyhisselam, rüyayı yorumladı. Kur’an bu yorumları şöyle anlatıyor:
            “Yusuf dedi ki ‘7 yıl ara vermeden ekip biçersiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar dışındaki BÜTÜN HASADI BAŞAĞINDA BIRAKIN,
            Bunun ardından çok çetin geçecek 7 yıl gelir, biriktirdiğiniz her şeyi tüketir. Sadece yapacağınız hasat için ayırdığınız az bir kısmı kalır.
            Sonra ardından bir yıl gelir, insanlar bolluğa kavuşurlar. O yıl bazı ürünlerin suyunu sıkarlar.(Yusuf- 47.48.49)
            Kur’andaki bu ayetler, Mısırda 7 yıl süreyle yaşanan, susuzluk ve kıtlığın neticesinde oluşan buğday krizini anlatmaktadır. Yusuf’un yorumuyla, Mısır halkına kıtlık öncesi yıllarda, buğday stok etmelerini tavsiye etmektedir.
            Peki, nasıl stok edecekler?
            Dikkatimi ayette geçen bir ibareye çevirdim. Yiyeceğiniz dışındaki BÜTÜN HASADI BAŞAĞINDA BIRAKIN diyor.
            Başağında buğday stok edilebilir mi? Bugüne kadar ne duyduk, ne bildik. Buğday harman edilir, ambarlarda ve depolarda saklanır. Peki, Yusuf Aleyhisselam niçin “başağında bırakın” diyor.
            Kur’an bilgisi olduğuna göre, bunun bir hikmeti vardır diye düşünüp, daha geniş araştırma ihtiyacı duydum. Buğday başağıyla saklanabilir mi? Yani depo edilebilir mi? Edilebilirse faydası nedir.
            Araştırmalarımı sürdürürken, ilginç bir bilgiye ulaştım.
            Fas Rabat Üniversitesinde, yukarıda zikrettiğim ayetin hakikatiyle ilgili olarak, 2 yıl süreyle bir araştırma yapılmış. Başaklı ve başaksız buğday tohumları üzerine yapılan bu araştırmadan, ilginç sonuçlar çıkmış.
            Buğdayda su miktarı ne kadar çoksa, çürümesi o kadar kolay oluyor. Başaklı tanelerin 2 yılın sonunda, çok su kaybettiği için kuruduğu ortaya çıkmış. Başaksız tanelerin 2 yılın sonunda, %20,3 oranında su miktarına sahip oldukları görülmüş.
            2 yıllık araştırmada, buğdayların kök ve gövde gelişimleri üzerine de ilginç veriler elde edilmiş. Başaklı buğday köklerinin %22, gövdelerinin %32 oranında, başaksız buğdaya göre daha iyi geliştiği ortaya çıkmış.
            Başaklı ve başaksız buğdayın, 2 yıl süreyle protein ve şeker oranı da ölçülmüş. Başaksız buğday tohumunda ilk yıl %20, ikinci yıl %32 oranında protein azalması tespit edilmiş. Başaklı tohumda ise hiçbir eksilme yaşanmamış.
            İşin ilginç tarafı; Eski Mısırda bu olaylar yaşanıncaya kadar, buğdayın başağıyla birlikte depolanması bilinmiyordu. Diğer toplumlar içinde de bilen yoktu.
            Toplum olarak sırtını sağlam tutmak istiyorsan, buğday hakikatine dikkat kesileceksin. Kur’an’a kulak vereceksin. Anadolu’nun binlerce yıldır devam eden buğday gerçeğini, aklından çıkarmayacaksın.
            Salgın hastalık dönemi, Ukrayna-Rusya savaşı, bu gerçeği bir kez daha bize gösterdi.
            Buğdayın anavatanı bu topraklarda, başta buğday olmak üzere tahıl ithal ediyor duruma gelmek, ruhumu ve mantığımı acıtıyor.
            200gram ekmek 5TL. 1 kilo ekmek 25TL.
            Bu tablo Türkiye’ye yakışmıyor. Hem de hiç yakışmıyor.

Bu yazı 1400 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum