Necati KÜÇÜK

Necati KÜÇÜK

Az Efe
necatikucuk@hotmail.com

Gri Renkli Polar Mont

08 Mayıs 2024 - 18:39 - Güncelleme: 08 Mayıs 2024 - 18:40

Halkla İlişkiler Görevlisi olarak çalıştığım şehir içerisindeki bir otele ellili yaşlarında Alman bir çift gelmişti. Güneydeki turistik kasabalarda sıkça görmeye alıştığımız açık sarı saçlı, mavi gözlü, orta yaşlı Alman turist kadının sıradan görünümüne karşın, yüzünde küçük ince çizgiler halinde gün görmüşlüğün ve tecrübenin izlerini taşıyan kumral saçlı gözlüklü beyefendi çok seçkin görünüyordu. Bu çiftin beraberinde normal boy kediden biraz daha küçük, bembeyaz tüylü şirin bir de köpekleri vardı.
Benzer pek çok ailede, normalde kadının elinde bulunması gereken beyaz tüylü küçük köpek bu ailede sürekli adamın kucağında duruyordu. Belli ki kadının değil adamın köpeğiydi. Lobi barda birasını yudumlayan adam, bir eliyle diğer kolunun üzerine yatan küçük beyaz köpeğin poposunu sıvazlarken, küçük beyaz köpek de başını sahibinin koltuk altına doğru sokmuş sevginin, şefkatin ve sahibinin giymekte olduğu yumuşak polar montun sıcaklığının tadını çıkarıyordu. O şanslı bir köpekti. İzlemekten büyük keyif aldığım bu manzara hemen her akşam hiç değişmeden tekrar ediyordu.
Bir akşam mesai bitimine yakın bu zarif beyefendi restorana geldi. Üzerinde başka bir ceket vardı ve sevimli küçük beyaz köpek bu sefer onunla değildi. Daha önce birkaç kez sohbet ettiğimiz için Almanca konuştuğumu biliyordu. Almanca olarak “Merhaba!” dedikten sonra “Biraz benimle yukarıya gelir misiniz?” diye sordu. Adamın peşinden üçüncü kattaki odasına doğru giderken, pek çok turistin yaptığı gibi yine odasındaki arızaları gösterip şikâyet edecek herhalde, diye düşünüyordum.
Adam odasındaki gardırobunu açıp her akşam giydiği o meşhur gri renkli polar montu çıkardı ve ikiye katladıktan sonra bana doğru uzatıp “Artık bu monta ihtiyacım yok. Sizin üzerinize olacağını düşünüyorum. Lütfen bunu alır mısınız?” dedi. Şaşırdım. Hiç giymeyecek bile olsam, almamak olmazdı. Montu alıp biraz da sevinmiş gibi yaparak teşekkür edip oradan ayrıldım. Eve gelince montu eşime gösterdim. “Hemen kirliye at, köyde ihtiyacı olanlara veririz” dedi. İyilikten iyilik doğuyordu. Ertesi gün mont yıkanıp temizlenmişti. Denemek için giydim. Sanki biraz önce sırtımdan çıkarmışım gibi şıp diye üzerime oturdu. Üstelik polar kumaşından dolayı sıcak tutacakmış gibi bir hali vardı.
Ben, sahibinin koltuk altına sığınıp sevginin, şefkatin ve polar kumaşın yumuşaklığının tadını çıkaran küçük beyaz köpeğe bakarken, iyi niyetli bu Alman turist herhalde polar montuna baktığımı zannetmişti. Onu bana vermeyi düşünmesi çok ince, nazik ve dostça bir davranıştı. O gün bir kere daha anladım ki, iyi veya kötünün milliyeti, vatanı ve hatta dini yoktu. İyi veya kötü insanlar dünya üzerine karma bir şekilde serpiştirilmişti. İyilerle olduğu kadar kötü insanlarla da karşılaşmak oldukça olasıydı. Belki bu nedenle gurbete çıkarken annelerimiz “Allah seni iyi insanlarla karşılaştırsın evladım” diye ardımızdan dua ediyorlardı. Üstelik kalben yapılan bu dualar işe de yarıyordu.
Hayat ilginçliklerle doluydu. Soğuk kış günlerinde sahibinin sırtında her akşam sokağın köşesindeki birahaneye gitmeye alışkın gri renkli polar mont, o günden sonra artık her cuma günü farklı bir camide cuma namazlarına gider olmuştu. Gri renkli polar mont, bu iyi yürekli adam sayesinde sadece sahibini ve memleketini değiştirmekle kalmamış dinini de değiştirmişti.
Sevgilerimle…

Bu yazı 297 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum