Necati KÜÇÜK

Necati KÜÇÜK

Az Efe
necatikucuk@hotmail.com

İzmir ve Deniz

04 Temmuz 2024 - 09:47 - Güncelleme: 04 Temmuz 2024 - 09:47

“…Otobüsten iner inmez denize doğru yöneldik. Sanki başka bir dünyadan gelmiş gibi kalabalık kaldırımlarda yürümekte, caddelerden karşıya geçmekte sıkıntı çekiyorduk. Dördümüz birden hızla ilerleyen otomobillerin arasına dalıyor, birbirimizi kollamaya çalışırken daha büyük tehlikeler oluşturuyorduk.
Araçlar durmadan kornalarını çalarak bizi uyarıyorlardı. İlerde bir yerlerde ışıklı bir kavşak olacağını, kırmızı ışık yanınca araçların arkasının kesileceğini düşünemiyorduk. Bazen yönümüzü şaşırıyor, önümüze çıkan birisine “Deniz ne tarafta?” diye soruyorduk. Hedefimiz denizdi. Çünkü denizin yakınında ne olduğunu, o bölgelerin hangi adlarla anıldığını bilmiyorduk.
Deniz kenarına ulaştığımızda oradaki bir çay bahçesine oturduk. Ben gözümü denizden alamıyordum. Kocaman kocaman dalgalar beyaz köpükler halinde kıyı boyunca uzanan beton sete çarpıyor, beyaz kuşlar “Gıyk gıyk” sesler çıkararak suya inip kalkıyordu. Uzaklardan bina büyüklüğünde beyaz gemiler gelip geçiyor, kenara bağlanmış küçük beyaz tekneler tatlı tatlı yalpalanıyordu.
Hemen devriliverecekmiş gibi yalpalanan teknelerin içerisindeki insanlar hiç de korkuyormuş gibi görünmüyorlardı. Denizin, o güne kadar alışık olmadığım farklı bir kokusu vardı. Aslında tadını da çok merak ediyordum ama su elimi uzatıp dokunamayacağım kadar uzaktaydı.
Deniz kenarı boyunca ilerleyen kaldırım, gri ve beyaz renklerde deniz dalgalarını andıran desenlerle süslenmişti. Kaldırımdan bir basamak aşağıda ilerleyen yoldan uzun Amerikan otomobilleri ve süslü siyah faytonlar gelip geçiyordu. Faytonları çeken güzel koşumlu bakımlı atların nalları beton parke yolda ilerlerken ritmik şakırtılar çıkarıyordu. Yolun hemen arkasında sıra sıra apartmanlar yükseliyordu.
İnsanlar gayet şık giyimli ve bakımlıydılar. Çay bahçesinde çalışan garsonlar dâhil herkes çok güzel Türkçe konuşuyordu. Sanki çok güzel bir rüyada gibiydim. Bu arada ne babamla ne de sınıf arkadaşım Safiye ile hiç konuşmadığımı fark ettim. Sonra büyüklerimiz bize dondurma ısmarladılar. Hayatımda ilk kez külah dondurma ile tanışıyordum. Dondurma, soğuğun en tatlı haliydi. Dondurma ile beraber külah da yeniyordu. Hava kararmaya yüz tutunca biz yine geldiğimiz yoldan sınavın yapılacağı Manisa’ya geri döndük…”
(İntihar Eden Öğretmen Okulu, Edebiyatist Yayınevi, Şubat 2024)
Sevgilerimle…

Bu yazı 321 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum