Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Pranga Hem de 100 Yıllık

25 Ocak 2017 - 14:54

Anayasa değişiklik paketi mecliste kabul edildi. Muhtemelen Nisan ayında halk sandığa gidecek ve kararını verecek. Bu değişikliğin ne olduğunu ve ne olmadığını, büyük çoğunluk sorgulamayacak. Siyasi kanatlara ve beynimize zerk edilen propaganda şekillerine göre karar vereceğiz.
               Çok ateşli tartışmalar yapacağız, çokça hamaset dili kullanacağız, bolca vatan millet nutukları atacağız. Yani geçmiş referandumlardan asla farklı olmayacak. İşin içinde mutlaka ayet ve hadisler de yer alacak.
               Evet, bu hikâye erken başladı. Ak Parti Erzurum milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, Anayasa değişiklik paketi için bir açıklama yaptı. Orada kullandığı ifadeler kamuoyunda müthiş bir tartışma başlattı.
               Zehra Hanım kelimesi kelimesine aynen şunları söyledi: ' 100 yıldan fazladır bu topraklarda vurulan prangaları kurtarmaya Rabbil Alemin bizi nasiplendirdi. Bu anlamda biz şanslıyız ve eminim ki referandum günü sandık başına gidecek olanlar bu heyecanı, bu sevinci ve bu özgürlüklerle ilgili gelecek olan mutluluğu her an ve her adımlarında yaşamış olacaklardır.'
               Bu açıklamalar kamuoyunda büyük tepki gördü. Pek çok yazar, bu görüşleri şiddetle eleştirdi. Bunun üzerine Taşkesenlioğlu, bir açıklama daha gönderdi ve ‘konuşmasının bilinçli olarak saptırıldığını' savundu. 100 yıllık pranga ifadesinde kastının; ülkemizin istikrar ve güçlü yönetim sistemine kavuşması olduğunu söyledi.
               Zehra hanımın 100 yıllık pranga açıklamasının tevil edilir bir yanı var mıdır? Söyledikleri gayet açık ve nettir. Yanlış anlaşıldı diye gösterdiği mazeret açıklaması ise hiç mantıklı değildir. 100 yıllık bir yönetim biçimi, nasıl pranga kabul edilir.
               Prangalı olan bir insan, nasıl olmuştur da milletvekili seçilebilmiştir.
               Dedim ya hikâye erken başladı. Rabbil Alemin Zehra hanımı nasiplendiriyor. Değişikliğin halk tarafından kabul edilmesiyle, 100 yıllık prangalardan bu ülke kurtuluyor.
               Daha önce de, aynı anlayışın ürünü olan açıklamalara tanık olduk. Kimisi bu 100 yılı parantez arası kabul etti, kimisi parantezi kapattı.
               Dini yaklaşımlarla, ideolojik kurgularla siyaseti yorumlamak insanı yanıltır. Çünkü bu usül bilgiden, araştırmadan uzaktır.
               Zehra hanımdan şunu beklerdim. Kabul etmesem bile, ortaya attığı fikre ve yaptığı tespite sadık kalsaydı. Ama o tevil yoluna gitti. Yanlıştır veya doğrudur herkes görüşlerini açık yüreklilikle açıklayabilmelidir.
               Bilgiden, tarihi tecrübeden ve araştırmadan yoksun böyle bir açıklama için elbet söylemek istediklerim var.
               3 Kasım 2014 tarihli Çerçeve sütununda '91. Yıla Birkaç Söz' başlıklı bir yazım var. Bu yazıyı, Zehra Taşkesenlioğlunun 100 yıllık pranga açıklamasına karşı tekrar yayınlıyorum:
91. Yıla Birkaç Söz
Cumhuriyet'in 91. yılını idrak ettik. Siyasi tarihin kaydettiği mucizevî bir inşadır cumhuriyet. Onu bugün basmakalıp törenlerle kutlayabilirsiniz. Yedi düvelin bir milletin üzerine nasıl çöreklendiğini, müstemleke yapılmak istenen bir milletin nasıl bir mucize gerçekleştirdiğini anlamadan, bugünkü cumhuriyetin kıymeti idrak edilemez.
            Okursanız, araştırırsanız, tarihi didiklerseniz yalnızca bilgi sahibi olmazsınız. Aynı zamanda muhkem bir muhakeme gücüne kavuşursunuz. Dün yaşanan olayların benzeri, bugün yaşanıyorsa kaygılanırsınız. 91. yıla birkaç söz ederken bazı kaygılar içindeyim.
            Çünkü olmaz, olamaz denileni gerçekleştirdiğimiz için, hepimiz bugün cumhuriyetin varlığı altında yaşıyoruz. Son 1,5 asırlık tarihi olaylara bütün yönleriyle baktığımızda, hala değişmeyen hevesler, değişmeyen emeller var. Değişen, karşımıza sadece farklı politikalar ve kimliklerle çıkmaları.
            Çözüm süreciyle devam eden bir kaos yaşıyor bu ülke. O süreç, sınırlarımızın dibindeki Ortadoğu yangınıyla, daha karmaşık bir hale geliyor. Devlet adına söz sahibi olanların, aklımı acıtan uygulamaları var.
            Cumhuriyetin 91. yılına birkaç söz ederken, yakın tarihe biraz göz atmakta fayda var diye düşünüyorum.
            Tarihimizin son 150 yılını iyi okumayanlar, okuyamayanlar günümüzde yaşananları asla ve asla anlayamazlar. Kısaca şunu söylemeliyim. Biz bir imparatorluk bakiyesinden, bir kez daha üzerine basarak söylüyorum, mucize gerçekleştirerek cumhuriyeti kurduk.
            Tarihimizin üç büyük faciası, hep bu 150 yılın içindedir. Üstelik birbiri ardınca gelmiştir. Birincisi 1877 Osmanlı- Rus savaşıdır. Tarihe 93 Harbi olarak geçen bu savaşla birilikte, başta Plevne olmak üzere Tuna vilayetini ve Rumeli'nin bir bölümünü kaybettik.
            Milyonlarca ‘Balkan göçmeni' aç ve çıplak olarak, İstanbul ve civarındaki illere yığıldı. Balkanlarda yaşanan; kelimenin tam anlamıyla ‘etnik temizlikti.'
            Ve 1912 Balkan harbi. Harpten de öte tam bir Balkan faciası. Rumeli'nin tamamı elimizden çıkıp gitti. Mustafa Kemal'in, Yahya Kemal'in, Mehmet Akif'in doğduğu şehirler; Selanik, Üsküp, İpek artık bizim değildi. Kaçınılmaz olan yine göçlerdi, yine etnik temizlikti.
            Bundan sonrası 1. Dünya harbi faciasıdır. İlk iki faciadan daha azim ve daha vahimdir. Niçin mi?
            Resmi kayıtlara göre; Kafkasya'da Sarıkamış harekâtı dâhil 219 bin şehit. Çanakkale'de 101 bin şehit. Filistin cephesinde 80 bin şehit. Listeyi uzatmaya gerek yok. Bu facianın toplamı 3 milyon ölü.
            Cepheye giden üç kişiden birisi köyüne dönebilmiş. Dönenlerin çoğu sakat ve malul. Mehmet Akif'in ‘Ölü kusmada yer' dediği savaşlar bunlar. Yüreği kavrulan anaların, ‘ölmeden mezara koydular beni' diye türkü yakması boşuna değildir.
            Ve daha sonrası, Çanakkale geçilmiş, İstanbul işgal altında. Şehri İstanbul karanlıklar içinde ıstıraplarla yaşıyor. Bir milyon civarında şehit ve kayıp verilmiş. Bunlardan daha elim olanı, işgal kuvvetlerin hakaret ve aşağılamaları.
            İstanbul'daki bu hakaretlere karşı yalnızca bireysel tepkiler var. Halide Edip, Türk'ün Ateşle İmtihanı kitabında bu bireysel tepkilerin, Türk milletini Kurtuluş savaşına iten etkenlerden birisi olduğunu söyler.
            Dikkat lütfen! bu kadar ağır şartlarda sadece bireysel tepki var. Toplumun geri kalanı nerede? Yurdunuz işgal edilmiş, aşağılanıyorsunuz üstelik ve sadece bireysel tepkiler söz konusu. Nerede bu toplum, yoksa karnını doyurmakla mı meşgul.
            Paris Barış konferansında Fransa başbakanı Clemanceau, Damat Ferit'in gözünün içine baka baka, Türklerin kabiliyetsiz bir millet olduğunu ifade eder. Ona göre Türkler, Hıristiyanları asıp kesmiştir. Hâkim olduğu topraklarda hiçbir medeniyet bırakmamıştır.
            Hülasa Clemanceau'nun nutku, Sevr antlaşmasını sağlayan en büyük ideolojik belge olmuştur. Anadolu galip devletler tarafından paylaşılacak, Türklere bırakılacak yerlerde, Avrupalıların denetime altında kalacak.
            Kurutuluş savaşını anlatmama gerek yok. Nereden, hangi noktaya geldik. Bunu iyi anlamak ve kavramak zorundayız. Ünlü araştırmacı ve yazar Amin Maalouf, Cumhuriyetin inşasını şöyle yorumluyor:
            'Doğuda pek az insan Atatürk'ün bin yandan Avrupalılara karşı canla başla mücadele verirken, bir yandan da Türkiye'yi Avrupalılaştırmayı düşlemesini bir çelişki olarak değerlendirir.
            O, herhangi bir tarafa karşı savaş vermemiştir. Bir yerli olarak değil, diğer herkesle eşit bir insan olarak saygı görmek adına mücadele etmiştir. Mustafa Kemal ve halkı, haysiyetlerini kurtardıktan sonra, modernlik yolunda çok ileriye gitmeye hazırlandılar artık.
            Atatürk'ün elde ettiği meşruiyet, onun ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de Türkiye onun adına yönetilmektedir. Onun düşüncelerini paylaşmayanlar bile ona belli bir bağlılık sergilemek zorunda hissederler kendilerini.' ‘Amin Maalouf- Çivisi Çıkmış Dünya- sf: 81)
            Özellikle gençlere seslenmek istiyorum!
            Cumhuriyet; tarihimizin üç büyük faciasından sonra, kurulan mucizevî bir devletin adıdır.
            Cumhuriyet; işgalcilerin, emperyalistlerin aşağılamalarına, hakaretlerine verilen cevaptır.
            Cumhuriyet; Anadolu'yu işgal edip, halkını müstemleke yapmak isteyenlerin emellerine vurulan bir şamardır.
            Öyleyse yan gelip yatma. Oku, araştır, bilgi sahibi ol. Bırak lotoyu, totoyu, markayı. Bırak basit oy hesaplarını.
            Ne olursan ol tamam amma sırası geldiğinde, bireysel tepki verebilecek bireylerden biri ol mutlaka.
            91. yılında Cumhuriyetin nice yıllarına'.

Bu yazı 1933 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum