Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Nasıl Bir Nesil Yetiştirelim?

08 Aralık 2016 - 21:38

Bu soruyu vatandaşa sorsanız, hemen cevabını alırsınız. Hele siyasetçilere sorsanız, daha kestirme yoldan karşılık bulursunuz. Kimisi inanışına, kimisi ideolojisine, kimisi siyasetine uygun bir cevabı mutlaka verecektir.
            Ne gibi derseniz, cevaplar gayet açık ve net olacaktır: Dindar nesil, Müslüman nesil, milliyetçi nesil, laik nesil vesaire..
            Farklı bir cepheden konuya yaklaşmak istiyorum. Anlatacaklarım ve dikkatinizi çekmek istediklerim var. Bunları aktarayım ve sonra, 'nasıl bir nesil yetiştirelim' konusunda kararı siz verin.
            Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PİSA) sınav sonuçları,  geçtiğimiz günlerde açıklandı. PİSA tarafından yapılan bu sınavlara; 72 ülkeden 15 yaş gurubunda 540 bin öğrenci katıldı.
            PİSA sınavları uluslararası seviyede; ülkelerin eğitim ve kalkınma derecelerini göstermesi bakımından son derece önemli bir yer tutuyor. Türkiye bu sınavlarda şu dereceleri aldı:
            Matematikte 49. sırada, Fen Bilimlerinde 52. sırada, Okuduğunu anlamada 50. sırada.
            Bu sonuçlar eğitim sistemindeki çöküşün ve demodeliğin en net görüntüsüdür. Üstelik aynı sınavın, geçen yıllardaki derecelerine göre hızlı bir gerilme var.
            Matematiği gelişmemiş bir nesil, okuduğunu nasıl anlasın. Matematik muhakemedir, akıl yürütmedir, yargılamadır, sormaktır, çözüme ulaşmaktır. Dahası kavramaktır. Kavrayan beyin analiz yapar.
            72 ülke arasında Matematikte 49. sıradayız. Dikkat edin, okuduğunu anlamada 50. sıradayız. Yani her iki dalda baş başa bir durum var. Matematiği gelişmemiş neslin, okuduğunu anlaması zorlaşır. Tersinden bakalım, okuduğunu anlamayan neslin matematiği nasıl gelişsin.
            Netice itibarıyla; matematiği ve anlaması alt seviyede bir neslin, Fen bilimlerinde gelişmesi asla mümkün değildir.
            Siyasi ve ideolojik yaklaşımlarla içine düştüğümüz durumu bundan daha net ne gösterebilir.
            Ezbere dayanan, muhakeme gücü olmayan, geliştirmeyen, haksız rekabete yol açan ve sadece diploma dağıtan bir eğitim sistemi ile daha ileriye gitmek mümkün mü?
            Nitekim BM 'İnsani Gelişme Eğitim Endeksinde', ülkemiz 69. sırada yer alıyor.
            Bu sonuçlar, beni yıllar önce dinlediğim bir konferansa götürdü. Fikir ve düşünce hayatımızın büyük isimlerinden rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör'ü, 70'li yıllarda İstanbul'da bir konferansında dinlemiştim.
            Bir Japon heyeti ülkemize gelir. Eğitim sistemi üzerine araştırma yapmaktadırlar. Erol hocadan yardım isterler. Birkaç aylık çalışmalarında, hoca kendilerine yardımcı olur.
            Çalışmalarını tamamlayan heyet,  Erol hocaya aynen şunları ifade eder: 'Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir eğitim sistemi, bu kadar yetenekli çocukları çöp yığını haline getiremez.'
            Bu şartlarda yetişen bir nesil, bilimselliği nasıl tanısın.
            Günümüzde hiçbir ülke, kendine yeter bir hayat süremez. Devasa bir entegrasyon var. Bilimde, ekonomide ve siyasette bunu görüyoruz. Toplum olarak ayakta kalmak istiyorsanız, bu rekabette mutlaka etkili bir aktör olmak zorundasınız.
            Bunun temel şartı da eğitimden geçiyor. Yani nesilleri geliştireceksiniz. Onları rekabetçi hale getirecek modelleriniz olacak. Kalkınma dediğimiz gerçeğin temelinde bu vardır.
            Ne yazık ki Türkiye bunu bir türlü başaramıyor.
            Bugün kişi başı gelirde 10 bin doların altındayız. 'İnsani Gelişim ve Eğitim' endeksinde; üst sıralarda yer alan Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler, 30 bin doların üzerine çıkmıştır. Buna tesadüf diyebilir miyiz?
            Eğitim, ekonomi, hukuk, demokrasi birbirini tamamlayan halkalardır. Eğitim düzeyi gelişmeden, diğerlerini büyütmeniz mümkün değildir.
            Nitekim şu sonuçlar bile, bu gerçeğin en güzel anlatımıdır.
            Hukuk Devleti indeksinde 99. sırada yer alıyoruz. Yargı bağımsızlığı kriterlerinde 105. sırada kalmışız.
            Okuduğunu anlamada güçlük çeken, matematiği zayıf, fen bilimleri gelişmeyen bir neslimiz var. Dolayısıyla düşünme yeteneğimiz kısıtlı, muhakeme gücümüz zayıf, analiz etme alışkanlığımız yok gibi.
            Toplum farklı mı olacak sanki. Kim düşünüyor, kim muhakeme ediyor, kim analitik düşünüyor?
            Böyle bir toplumda ne geçerli olur? Bolca siyaset, bolca soyut kavram, bolca tartışma, bolca atışma. Hamaset, nutuk, vaaz olabildiğince tabii olarak.
            Bu yazıyı yazarken, yıllar önce kaleme aldığım bir makale geldi aklıma. Arşive girip çıkarma imkânı bulamadım. Reagan dönemiydi Amerika'da. Her yıl Dünya Matematik Günü ilan ediliyor ve devlet başkanı, bu güne büyük değer veriyordu.
            O yıl Reagan'ın konuşmasını dikkate alarak, o makaleyi yazmıştım. Reagan konuşmasında matematiğin önemine vurgu yaparak, toplumların gelişmesindeki rolüne dikkat çekiyordu.
            Şimdi şöyle bir soru var içimde. Bizim devlet yetkilileri de böyle bir gün tertip edip, milletin önüne yeni ufuklar ve heyecanlar ne zaman koyacak?
            Nasıl bir nesil yetiştirelim sorusunun cevabını siz verin artık'

Bu yazı 1573 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum