Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Köprü Üzerinde Düşünceler

19 Mart 2016 - 13:24

Hafta sonu Sarıaliler köyündeydim. Geleneksel köy hayrı için yapılan davete, farklı duygularla icabet ettim. Memleketin genel havasının ruhumuzu karartan, aklımızı zorlayan şartlarından bir parça uzaklaşmak adına, Sarıaliler'e gitmek ilaç gibi geldi.
            Kadim dostum Mustafa Ağabey(Susmaz) ile yola koyulduk. Sarıaliler köyüne gitmeyeli epey zaman oluyor. Yolda, kafamdan geçen bin türlü düşünce var. Köylerimizin bu hayır yemekleri, gerçekten çok önemli bir iş görüyor. Civar köyler, ilçeler bir vesileyle bir araya geliyor.
            Kaç yıllık dostlarınızı, arkadaşlarınızı görebiliyorsunuz.
            Tüm köy halkının maddi ve manevi katkısı var yemekte. İştahla ve zevkle taam ettik.
            Köyün alt başındaki mezarlığa yöneldik daha sonra. Zaten yola çıkarken, içimi ürperten bir karardı mezarlık ziyareti. Çünkü burada babaannem yatıyor. Babamdan bize intikal, hazin ve hüzünlü bir hikâye. Babam sağken, en son gelmiştik. Kaç yıl geçti. Ayıp ettim babaanneme, bu vesileyle fırsatı kaçırmadığıma sevindim.
            Geri dönüş için araca bindiğimizde, bir fikir geldi aklıma. Mustafa ağabeye; aşağı köprüden geçelim. Eset, Sargaç, Alanyolu üzerinden Gördes'e dönelim diye teklif yaptım. Hiç geçmemiş bu taraftan, iyi olur dedi.
            Köyün alt başından indik çaya doğru.. Manzara müthiş, Gördes çayı, bu bölgede gerdan kıra kıra akıyor. Köprünün üzerine geldik. Birden durdum. Bu manzara kaçmaz diyerek, aldım fotoğraf makinesini elime. Sağlı sollu bir oraya, bir buraya koşarak bastım tuşlara.
            Yorulmuş gibiyim köprünün üzerinde. Hâlbuki bir iki koşuşturmaca ile yorulacak birisi değilim. Kısa süre sonra anladım, beni yoranın ne olduğunu. Müthiş bir duygu sağanağı çöktü üzerime.
            Üzerinde durduğum köprü, beni bu yüzden yormaya başlamıştı.
            Belki bir 30 yıl geriye döndüm. Bu köprünün yapılış hikâyesi canlandı beynimde. O köprüyle özdeşleşen, o güzel insan yok artık aramızda. Ama köprü dimdik ayakta. Gördes çayının heybetine, heybet katıyor.
            Sarıaliler köyü uzun yıllar, Gördes çayının aman vermezliği ile uğraştı. Sarıaliler'den Köprübaşı istikametine, ulaşacak bir köprü yoktu. O yıllarda Eset, Kıdırcık, Sargaç, Alanyolu Gördes'in köyleriydi. Birbirine çok yakın olan bu köyler, Gördes çayının geçit vermemesi yüzünden, Sarıaliler ile irtibat kuramıyordu.
            Sarıaliler'de bir güzel insan vardı. Sözü latif, sedası yumuşak bir adamdı. Karakteriyle, adam gibi adamdı. Çalışkanlığı ve üretkenliği dillere destandı. O adam Hilmi Solak idi.
            Köprü yaptırmak için çok uğraştı çok. Yıllarca çalmadık kapı bırakmadı. Ancak bir netice alamadı. Köyün derdini omuzlarına almış, uzun zaman taşımıştı. Derken öyle bir devir geldi ve onun yüzüne güldü.
            80 ihtilalinden sonra, partiler yeni kuruluyor. ANAP ülke genelinde teşkilatlanıyor. Gördes'te Ahmet Dedeler, teşkilat kurmak için görevi kabul etmiş. Yönetime 7 isim lazım. Fakat 7 isim bulmak, deveyi hendekten atlatmaktan zor bir iş. 12 Eylül yeni geçmiş. İzleri hala yürek yakıyor.
            Parti teşkilatı oluşturmak bir mesele. Ahmet Dedeler bir gece, arabasına bindiği gibi Sarıaliler'in yolunu tutuyor. Can dostu ve arkadaşı Hilmi Solak'ı buluyor. Meseleyi anlatıyor. O güzel adam hiç çekinmeden, ‘ Arkadaşımın darda kalmasını istemem. Hiç düşünmeden beni yaz' diyor.
            ANAP'lı yılları böyle başlıyor. Samimi mi? samimi. Harbi mi? harbi bir adam Hilmi Solak. Gün geliyor, partisinden İl Genel Meclisi üyesi seçiliyor. Gece sabaha kadar tütün kırıp, sabahleyin de kravatı takıp, Manisa'ya İl Genel toplantılarına koşuyor.
            Ve onun ısrarlı ve gayretli çalışmaları sonucunda, bugünkü Sarıaliler köprüsü inşa edilir. Kaç köyün buluşma rüyası, gerçeğe dönüşür.
            Ben Sarıaliler köprüsünün üzerinde öylece kalmışken, mazinin hatıraları film gibi geçti gözümün önünden. Köprünün demir korkuluklarına dayanmışım, ‘film bitmesin' der gibiyim.
            Fakat bu defa, köprünün o demir korkulukları sallamaya başladı beni. Yine maziye döndüm.
            Köprü inşaatı bitmişti. Hilmi Solak mutluluktan çıldırabilirdi. Verdiği mücadeleyi anlatırken, bayılacak gibi olurdu. Ancak bu demir korkulukların hikâyesi dayanılacak bir hikâye değildi.
            Anlatayım!

            Güç bela köprü yapılmıştı. Korkuluk lazımdı. Bir türlü yolunu bulamadı, bürokrasiye takıldı. Bir gün ona yol gösterdiler. TEDAŞ'a gitti. Iskartaya ayrılmış elektrik direkleri varmış. Anlattı kendilerine hacetini. Onlarda al götür dediler.
             Araç buldu getirdi, usta buldu yontturdu ve monte ettirdi. Sarıaliler köprüsü, harika bir görüntüye kavuşmuştu.
            İki ay sonra, sevinci kursağında kaldı. TEDAŞ'tan gelen demir direkler başına iş açtı. Şikâyet etmişler. Devletin malını izinsiz alıp götürmekten, hakkında soruşturma açıldı. Nasıl üzülmüş, nasıl kahrolmuştu.
            Epey uğraştı, ne ifadeler verdi ve sonunda konu düzlüğe çıktı. Köyü için, insanları için çırpınan, bir hayali gerçeğe dönüştüren Hilmi Solak, hüznü ve sevinci bir arada yaşamak zorunda kaldı.
            Aşağı nahiye köylerinde, tütüncülüğün bir numaralı ismiydi. 90'lı yıllarda, tütüncülüğümüzün inkişaf ettiği bir dönem yaşadık. Gördes Tekel müdürü Yılmaz Hasgül haber verdi. Sarıaliler köyünde program varmış.
            Manisa Tekel başmüdürü Tokyar Bey geliyormuş. Sera kurutmacılığının tütünde ilk uygulandığı ve teşvik edildiği günlerdi.
            Hilmi Solak karşıladı bizi. Ben aralıksız fotoğraf çekiyorum. Seraları gezdik. Tütün o yıl, altın gibi güzel kuruyor. Sergenleri keyifle geziyoruz. Sonra Hilmi Solak'ın evine geldik. Tütün damına girdik.
            Tütüncü bir ailenin çocuğuyum. Hilmi Solak'ın tütün istifini görünce şaşkınlık geçirdim. Bu neee kardeşim böyle. Ön aynalar insanın gözünü alıyor. Bir sıra var, santim aralarında kayma göremezsin. İstif damının etrafı öylesine temiz ki sanırsın sterilize edilmiş.
            Sonra evin çardağında, yere atılan bir sofraya davet ettiler misafirleri. Bırak Türkiye'yi, dünyanın namlı hiçbir restoranında, böyle bir ikram ve intizam bulamazdınız.
            Babaannem orada yatıyor. Mert insanların, karakterli yiğitlerin, çalışkan ve fedakâr kadınların ve Hilmi Solak'ın köyüdür orası.
            Sarıaliler köprüsünün üzerindeyim. Demir korkuluklarına Hilmi Solak'ın hüznüyle tutunuyorum. Bir Gördes çayının gümbürtüsüne kulak veriyorum, bir mazinin ruhumda depreştirdiği duygulara.
            Sarıaliler'den, Gördes'ten bir Hilmi Solak geçti ve gitti.
            Ben köprünün üzerinde, demir korkuluklara tutunmuş, maziye iç geçiriyorum.
            Kendisini rahmet ve minnetle yadediyorum.

Bu yazı 1611 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum