Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

İttifak!!

07 Mart 2018 - 15:22

Demokrasilerde partiler seçim ittifakı yapabilir mi? Yapabilir. Sistemin yapısında buna imkân vardır. Gerekli yasal düzenlemeyi yaparsın, kimsenin itirazı olmaz. Hem dünyada ve hem bizde, bunun birçok örneği var.
            2019 yılı Kasım ayında yapılacak seçimler için, AK Parti ile MHP seçim ittifakı üzerinde anlaştı. Yasal düzenlemeler meclisten çıkacak. Bu çerçevede başka partiler de seçim ittifakı yapabilir.
            İki partinin üzerinde anlaştığı seçim ittifakına isim konuldu. Cumhur ittifakı denildi. Hiçbir sakıncası yok. Ancak kamuoyuna takdiminde bir sıkıntı var. Diyorlar ki, bu ittifak milli ve yerli bir ittifaktır. İki parti kendisini milli ve yerli olarak görüyorsa, diğerleri ne olarak görüyor?
            Türk milletinin ittifak ettiği değerler vardır. Vatan gibi, bayrak gibi, milli gibi'
            Mevki, makam, rütbe, sınıf farkı gözetmeksizin milletin her bir ferdi bu değerler üzerinde ittifak eder. Eğer milletin fertleri bu değerler üzerinden birbirini töhmet altında bırakıcı bir tavır ve suçlama içerisine girerse ne olur?
            Ruhen ayrışırız, düşünce olarak bölünürüz.
            Ne yazık ki Türkiye'de siyaset, bu değerleri ayrıştırarak varlığını sürdürmeye çalışıyor.
            60 yıldır siyasetçilerin iktidar ve oy kaygısıyla, tahrip ve tahriş ettiği bir toplum var. Şüphesiz bu yüzden huzurlu değiliz. Birbirimizi bu yüzden sevemiyoruz, kucaklayamıyoruz. Her devrin yarattığı tahribat, bir sonraki devre miras kalıyor.
            Değerler sisteminde ittifak etmesi gereken bir toplum, değerler sisteminde ihtilaf eder hale geliyor.
            Bunu hüzünle yazıyorum. Çünkü yaşananlardan hiç ders almıyoruz. Siyasetçiler gelip geçiyor fakat milletin huzursuzluğu baki kalıyor. Yazık değil mi? Ne zaman akıllanacağız? Hala dış güçler masalına mı sarılacağız? Hala bizi birbirimize kırdıracak düşman mı arayacağız?
            Akılsızlığımız, basiretsizliğimiz bize yetiyor. Ne zaman farkına varacağız.
            Niye mi söylüyorum bunları? Anlatayım isterseniz.
            1957 seçimlerinden sonra, Demokrat Parti üçüncü kez iktidara geldi. Özellikle basın ve muhalefet üzerinde, sert uygulamalara başladı. Ortam her geçen gün geriliyordu. Demokratik kurallar içerisinde sürmesi gereken mücadele, farklı boyutlara taşındı.
            16 Ekim 1958'de Türkiye Köylü Partisi ile Cumhuriyetçi Millet Partisi birleşerek, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisini kurdu. Bir ay sonra, liderliğini Lütfi Karaosmanoğlu'nun yaptığı Hürriyet Partisi CHP'ye katıldı.
            Gelişmeler iktidardaki DP'yi telaşlandırdı. Adnan Menderes Manisa'da yaptığı konuşmada, bu gelişmelerin kin ve husumet cephesi oluşturduğunu söyledi. Bunun karşısında hemen bir vatan cephesi kurulmasını istedi.
            Halk, vatan cephesine davet edildi. Radyodan vatan cephesine katılanların isimleri okunmaya başlandı. 1 Ekim 1958;  radyonun 19.00 ana haber bülteninde, vatan cephesine katılanların okunmaya başlandığı tarihtir.
            26 Ocak 1960 tarihine kadar devam etti bu okumalar. İl ve ilçelerde teşkilatlar kuruldu.
             Tepki gösterenler bu defa, baş harfleri VC olan vatan Cephesini, WC olarak alaya almaya başladı.
            Dönemin Basın Yayın Bakanı Server Somuncuoğlu, eleştirilere karşılık şunları söylüyordu: ' Vatan Cephesi neşriyatı bir memleket meselesidir. Milli tesanütü (dayanışma) ve devlet otoritesini yok etmeyi ve iktidara karşı milletin itimadını sarsmayı hedef tutan muhalefetin ve bazı basın mensuplarının sözleri karşısında, memleketin huzur ve emniyetini beyan edenlerin listelerini radyodan vermeyi, hükümet ve milli dayanışmayı koruyan bir amme hizmeti saymaktadır.'
            Aynı dille konuşan, aynı sofraya oturan, aynı kıbleye duran, aynı bayramları yaşayan milletin çocuklarına bakın. Bir tarafta kin ve husumet cephesi, bir tarafta vatan cephesi.
            O yılların psikolojisi ve ruhsal travması sonraki yıllara değil, devirlere intikal etti. Üstelik yeni akılsızlıklarla, siyasetin yeni söylemleriyle daha da kangrenleşti.
            70'li yılları hatırlayan var mı?
            Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi bir araya gelerek hükümet kurdu. Bu koalisyon hükümeti, Milliyetçi Cephe olarak takdim edildi.
            Üç yıl sonra bunun devamı olan, bir başka koalisyon hükümeti daha kuruldu. Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Milli Selamet Partisinin kurduğu koalisyon hükümetine 2. Milliyetçi Cephe hükümeti denildi.
            Neler yaşandı neler. Sayfalar yetmez. Kin ve husumet ile vatan cephelerinden savrulan toplum, bu defa milliyetçilik ve karşı olanların cepheleriyle sallanmaya başladı.
            Netice itibarıyla siyasetçiler, kendilerinin ikbali için toplumu ayrıştırmakta hiç kaygı duymadılar. Nicesi geldi geçti. Onların yanlışları, bugün toplumu hasta etmeye devam ediyor.
            Kaç seçim ve kaç referandum dönemi geçirdik. Söylemlere, suçlamalara dikkat ettiniz mi?
            Hayır dersen hainsin. Bize oy vermek milli bir meseledir. Benim partime oy vermek farzdır. Bana evet dersen, ülke düşmanlarına hayır demiş olursun. Biz milliyiz, onlar değil.
            El insaf be!!
            Seçim niye var. Demokrasi niye var, partiler niye var. Kavga etmek için mi, birbirimize yan gözle bakmak için mi, ruhen bölünmek için mi, birbirimizi suçlamak için mi?
            Seçim ittifakı yapıyorsunuz. Tamam anladık. Kimse niye diyemez.
            Milli ve yerli ittifak diye takdim ederseniz itiraz ederim. Bunca yıllık tecrübe, bir şeyler öğretmiş olmalı. Partilere bir sorumluluk aklı vermeli.
            Yok, hayır bunları kabul etmiyoruz. Biz aldığımız oya, kazandığımız iktidara bakarız derseniz, o zaman söylenecek bir söz kalmaz geriye.
            60 yıldır savrulan, ruhen ayrışan toplumu, milli ve yerli ittifak diye bir de siz savurursanız, milli ve yerli değerleri mumla arar hale geliriz..
NOT: Vatan cephesi, husumet cephesi savrulmasının toplumu nasıl kavurduğunu anlatan bir hikâyeyi kaleme alıyorum. O yıllarda Gördes'te yaşanmış ve sonraki yıllara acısı miras kalmış bu hikâyeyi en kısa zamanda yayınlayacağım' 

Bu yazı 1625 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum