Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Geometrisiz Devlet Olur mu?

11 Ağustos 2017 - 16:23

Son günlerin hararetli tartışmalarına, kısaca göz atmak istiyorum. Genelde konuşan hep siyasetçiler. Bilim, düşünce, fikir bir kenara atılmış. Sürekli siyaset ve siyasetçi gündemi işgal ediyor.
            Birisi ne dedi? ‘Yeni devlet kuruyoruz.' Ortalık karıştı. Aslında benzerleri daha öncede söylenmişti hatırlarsanız. Doksan yılın reklâm arası sona erdi diyen de oldu. Cumhuriyet için parantezi kapatıyoruz diyen de oldu. Seçimden şu sonuç çıkmazsa, iç savaş çıkar diyen de oldu.
            Daha nicesi söylenirken, üst noktadan hep benzer açıklamalar geldi. Şahsi görüşüdür. Bizi bağlamaz. Bize maledilemez gibisinden.
            Netice itibarıyla ortada bir devlet meselesi var. Bir takım arkadaşlar bu devlete karşı aşırı bir tutku içinde.
            Ancak kimsenin dile getirmediği bir zafiyetleri var. Bu arkadaşların geometrileri zayıf, belki yok. Mesela onlardan birisi, Milli Eğitim müfredatına konan Cihat konusu için şunları söyledi: Çocuklarımız cihadı bilmeden matematiği bilse ne işe yarar.
            Matematik bilgisiyle cihat bilgisi arasında böylesine bir ilişki kurmak demek, ben geometri bilmiyorum demektir.
            Zira geometrisiz devlet olmaz.
            Neden diye soruyorsunuz, o zaman anlatayım.
            İslam'ın; olmazsa olmaz olarak koyduğu üç kavram, bilim metodolojisinin temelini oluşturur. Bunlar; gözlem, deney ve ölçümdür. Asırlar içerisinde bu metodolojinin unsurları hayatımızdan çıkmış ve Osmanlı'nın çöküşünde en önemli etkenlerden olmuştur.
            İmam Razi 12. asırda yaşamış bir âlimdir. Onun Kur'an tefsiri, sonraki asırların âlimleri tarafından referans olarak kabul edilmiştir. Razi'ye göre; kıble ancak geometri ile tespit edilebileceği için, geometri ilmini öğrenmek Müslümanlar için farzdır, yani dinin emridir. (Bkz, Fahreddin Razi, Süleyman Uludağ Sf:114)
            Razi'den yaklaşık yüz yıl sonra yaşayan İbni Haldun, Mukaddime adlı eserinde geometriyle ilgili şunları söylüyor:
            'Bilinmelidir ki Hendese (geometri) onu tahsil edenlerin aklına parlaklık ve fikrine istikamet kazandırır. Çünkü geometrinin bütün delillerindeki intizam açık, tertip seçiktir. Tertipli ve intizamlı olan kıyaslarına hemen hemen galat (yanlış) dâhil olamaz.
             O yüzden geometride mümarese (zihni alışkanlık) kazanmak, fikrimizi hatadan uzaklaştırır. Geometri bilen bir şahıs için bu yoldan akıl hâsıl olur. Rivayete göre; Eflatun'un kapısında; ‘hendese bilmeyenler evimize girmesin' yazılıymış. Hocalarımız derlerdi ki; fikrin hendese ile mümaresesi (yakınlık), elbisenin pisliğini yıkayıp kirini ve pasağını temizleyen sabun mesabesindedir.' (Bkz, Mukaddime, Cilt 2, sf: 1156)
            Sizi sıkmadan devam ediyorum.
            İmam Razi'den 250 yıl, İbni Haldun'dan 100 yıl sonra yaşamış olan önemli bir İslam âlimi daha var. Eserleri asırlarca elden ele dolaşmış, bugün bile temel eserler arasında yer almıştır.
            Hint Müslümanlarının yetiştirdiği İmam Rabbani'den bahsediyorum. (1563–1625)
            Fikir ve inanç alanında verdiği mücadele ve İslam tasavvufunu ihyası ile bilinir. Sünni İslam dünyasında fevkalade etkili olmuş ve kendisine 'müceddid-i elf-i sani' denilmiştir. Yani, ikinci bin yılın yenileyicisi.
            Mektubat adlı eserinde İmam Rabbani, geometriyle ilgili Razi ve İbni Haldun'un aksine neler söylüyor:
            ' Onların akla dayanan, düzgün ilimlerinden biri geometridir ki ne dünya saadetine ne de ebedi kurtuluşa bir faidesi yoktur. Bir üçgenin üç iç açısının toplamı, iki dik açıya eşittir demek ve bunu ispatlamak insanlığa ne kazandırır.' (bkz, Yeni Mektubat Tercümesi, sf: 402)
            Gözlem, deney ve ölçüm toplumun hayatından çıktıkça, o toplumun devleti de sallanmaya başlar.
            Osmanlı dönemine gidelim. 3'ncü Mustafa devrinde, bir takım reform hamleleri başlamıştır. Askeri ıslahat işlerinde görevlendirdiği meşhur Macar Baron de Tott'dan, bir mühendislik okulu açmasını ister.
            Osmanlı bilginleri bu durumdan rencide olur. İtirazda bulunurlar. Sonraki gelişmeleri Baron de Tott'un ağzından dinleyelim:
            ' Padişah, büyük memurlardan seçilen iki mümeyyizin huzurunda, bu itiraz edenleri imtihan etmemi bana emretti. Bu imtihanda kısaca, bir üçgenin iç açılarının toplamının ne olduğunu sordum.
            İçlerinde en cesur olanı bana; ‘üçgenine göre değişir' cevabını verince, imtihanı daha fazla uzatmaya hacet kalmadığı anlaşıldı.' (Bkz, Osmanlı Türklerinde İlim, Adnan Adıvar, sf: 102)
 
            Hâlbuki Osmanlı tarihinin zirve ilim ve devlet adamlarından Kâtip Çelebi, geometrinin toplum ve devlet hayatındaki önemini çok iyi kavramış bir isimdi. Onun açtığı çığır, ne yazık ki devleti çöküşten kurtaramamıştı.
            Mizanül Hak adlı eserinde Kâtip Çelebi; bir müftünün doğru fetva vermesi için bile geometri bilmesinin şart olduğuna dikkat çekmiş, geometri bilen ve bilmeyen müftülerin fetvalarının nasıl farklı ve ikincilerin fetvalarının, nasıl yanlış olacağını göstermiştir. ( Bkz, Kâtip Çelebi, Mizanül Hak, Tercüman yayınları, sf: 21–23)
            Siz bugün, geometri bilmeyen müftü olamaz diyebilir misiniz? Derseniz, görün başınıza gelecekleri.
            Velhasıl, söylemek istediğim; geometrisiz devlet olmaz. Geometri kafası olmayanların devlet tutkusu, devleti maceraya sürükler.
            Geçen yılın PİSA sonuçlarında çocuklarımızın matematiği kaçtı. Hiç kafa yoran oldu mu? Olmaz.
            Siyasetçisi, yazarı ve çizeri, aydını, sanatçısı, âlimi ve dahi toplum devlet üzerinde bu kadar çok gündem yaratıp konuşuyor. Şayet onlarda zerre miktar geometri kafası olsaydı, şunu merak edip, araştırırlardı:
            'Biz tarihin binlerce yıllık seyrinde 16 devlet kurduk. Kurmasına kurduk amma o devletler nasıl yıkıldı?'
            Geometrisiz bir toplum ve geometrisiz bir siyasetle bakalım nereye kadar gideceğiz??
            İbni Haldun'un sözleriyle yazımı bitiriyorum:
            'Geometri, onu tahsil edenlerin aklına parlaklık, fikrine istikamet kazandırır''

Bu yazı 1220 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum