Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Bu,Bir Cepheleşme Hikayesidir!

09 Mart 2018 - 13:24

İkisi de Gördes eşrafından saygın insanlardı. Ticaret hayatındaki başarıları ile dikkat çekerlerdi. Geleneklerine bağlı, örflü adamlardı. Birisi Demokrat Partili, diğeri Cumhuriyet Halk Partili idi.
            1958 yılının sonlarına doğru, Gördes'te kahvehaneler bile ayrılmıştı. Demokratlar Halk Partililerin, Halk Partililer de Demokratların kahvehanesine oturmazdı. O yıllarda, kardeşin kardeşe bıçak salladığı görülmüştü.
            Vatan cephesi, Husumet cephesi tartışması Gördes'te daha büyük yankı yaratmıştı.
            Olayın kahramanlarından Demokrat olanı, vatan cephesine kaydını yaptırmıştı. Bir gün, diğer kahramanımız Halk Partili ile tartıştı. Birisi vatan cephesiyle vatanı savunuyor, diğeri biz vatansız mıyız diye isyan ediyordu.
            Bu sürtüşme uzun zaman devam etti.
            27 Mayıs 1960 gecesi ihtilal oldu. Demokrasi derin bir yara aldı. Demokrat Parti iktidarına ihtilalciler son verdi. Kaç yıldır biriken öfkeler, kamplaşmalar ve çekişmeler yeni bir yöne doğru yol almaya başladı.
            İhtilalden iki gün sonra, ilginç bir olay yaşandı Gördes'te. Demokratlar sokağa çıkamıyordu. Bazı Halk Partililerde sevinç gösterileri göze çarpıyordu.
            Olayın kahramanlarından Halk Partili olanı, biriken öfkesiyle akıl almaz bir iş yaptı. Bir davulcuyla birlikte, Demokrat olan hasmının evinin önüne geldi. Bir yandan davul çalıyor, bir yandan ‘çık dışarı' diye bağırıyordu.
            Demokratlar iki gündür, zaten ciddi bir korku yaşıyordu. Demokrat olanın, ilkokulda okuyan iki kızı vardı. Çocuklar korkmasın diye onları diğer odaya aldı. Hanımıyla birlikte pencereden bir kere bakabildiler.
            Korkmuşlardı. Birbirlerine sarılarak, divanın üzerinde büzülüp kalmışlardı. Bir yandan davul, bir yandan ‘çık dışarı' sesleri arasında titreyip durdular. Yarım saat sonra, evin önünde kimse kalmamıştı.
            Aradan yıllar geçti.
            Halk Partilinin oğlu mühendis çıkmıştı. Bu şehrin pırıl pırıl bir genciydi. Beyefendi ve dürüst kişiliği ile babasının oğluydu. Beline kadar uzanan saçları, içini titreten endamı ile ilk görüşte âşık oldu o kıza.
             Bir akşam konuyu ailesine açtı. Kıza âşık olduğunu, evlenmek istediğini söyledi. Delikanlı, bu iş uzamasın dedi ailesine. Babası merakla sordu: Kim o?
            Delikanlı kızın babasını söylediğinde, ortalıkta buz gibi bir hava esti. O kız, evinin önünde davul çaldırdığı Demokrat adamın kızıydı.
            Şimdi beyninde şimşekler çakıyordu. İçine bir korku düştü. Oğlu sevmiş, âşık olmuş istiyordu. Öğretmen olan o kız için, kimler dünür çıkmazdı. Terbiyesine, asaletine kim hayran kalmazdı.
            Maziyi mi anlatacaktı oğluna. Yapamazdı. Çaresizdi. Ancak aradan yıllar geçmişti. Belki unutulmuştur yaşananlar dedi. Aradılar kız evini, ziyaretinize geleceğiz hayırlı bir iş için dediler.
            Kızın babası, buyurun gelin dedi.
            O akşam, oğlan tarafını müthiş bir misafirperverlikle ağırladılar. Nezaket adına her şeyi yaptılar. Sözün sonunda Halk Partili baba,  Demokrat Partili babasından kızı istedi. Ziyaret maksadı belliydi.
            Demokrat kız babası, bu isteğe önce şöyle karşılık verdi: 'Sizleri yakinen tanırız. Oğlunuzun beyefendiliği ve karakteri takdire şayandır. Kızımıza talip olmanızdan bahtiyarlık duyarız''
            Bu sözler sürerken, oğlanın babası rahatlamıştı. Demek ki maziyi konu etmeyecekler dedi içinden.
            Sözüne devam ederken kız babası, ortaya bıçak gibi keskin bir kelime girdi.
            ‘Fakat' dedi kızın babası ve devam etti: 'Kızımı size vermeyi çok isterdim. Ancak eşimle beraber, o gün evimin önünde çalınan davulun sesi kulaklarımızdan bir türlü gitmiyor..'
            Sonra ne oldu diyeceksiniz, biliyorum.
            Bu sevda, bu aşk mazinin cephe kavgalarına kurban gitti. Kız durumu öğrendi, ailesinin mazisine yüreği yana yana sahip çıktı. Oğlan kahroldu, mahvoldu, yapabilecek bir şey olmadığını anladı.
            Her iki aile de sonraki yıllarda Gördes'ten gittiler. Onlardan geriye kimse kalmadı. Çoğu şimdi hayatta değil. Yüreği yaralı kız bir başkasıyla evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Oğlan, çok uzun yıllar evlenemedi.
            Şimdi, şöyle bir tarama yapmak istiyorum.
            Cepheleşmede savrulan her iki ismin, ortak noktalarına göz atıyorum.
            Gördes'in ticari hayatında başarılı isimlerdi. Dürüstlüklerine ve mertliklerine söz edilmezdi. Sözleri ve vaatleri senet kabul edilirdi. Cuma namazlarını kaçırmazlardı. 5 vakit namaz kılmazlardı. Bayramlarda fakir fukarayı gözetirlerdi.
            Ancak siyasetin kör kuyularında boğuldular. Onlar gibi binlercesi ve milyonlarcası yaşadı bunu. Bu kadar değer üzerinde ittifak eden bir milletin çocukları, kör siyasetin kelimeleri yüzünden ihtilafa düştü.
            O günden bugüne, bu savrulma devam ediyor. İdeoloji, din ve siyaset rüzgârlarında dalgalanıyoruz. Siyasetçilerin, bu savrulmada büyük vebali vardır.
            Bugün hala, benzer söylemlerin geçer akçe olması beni hüzünlendiriyor.
            Benim ülkemde aklıselim düşünenler, büyük sıkıntı yaşıyor ve acı çekiyor.
            Bu acıyla, bu hikâyeyi kaleme aldım. Belki bir hisse kapan olur diye'

Bu yazı 1837 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum