Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Nükte

05 Eylül 2016 - 00:20

Hayatın tadı tuzu nükteler, fıkralardır, esprilerdir herhalde. Onun için olsa gerek eskiler 'abusu'l-vech kerihu'l-menzar' demişler. Aşağı yukarı şu manaya geliyor: Keskin sirke küpüne zarar. Her şey tadında bırakılmak şartıyla güzel. Nükte, lokma, hırka, uyku çalışma, dinlenme vesaire. Bir söz vardır; bir şey haddini aşarsa zıddına döner. Şekeri bile çok yersen zehir olur. Gerisini hesap et. Bir hocam demişti ki; lokma ve nükte, ehline caizdir. Şimdilik lokmayı ehline verelim. Şansımızı nüktede deneyelim. Rahmetli'nin şu sözünü hatırda tutarak: Bir kişinin neye güldüğü zekâsını, nasıl güldüğü edebini gösterir. Anlayacağınız gülmek ciddi işmiş.
Âdem Yok
Şair Baki, bir tarihte Edirne'ye gitmiş. Kendisine çok hürmet ve itibar gösterilmiş. Edirne şairleri, şerefine bir kır ziyafeti tertip etmişler. Şairlerden biri Baki'ye sormuş:
— Edirne'mizi nasıl buldunuz efendim? Baki hicivli bir cevap vermiş:
— Edirne cennet gibi, ama içinde Âdem yok!
Bu cevaptan Edirneli şair Emri, son derece alınmış. Baki'nin sivri burnuyla yağız çehresini kastederek şu cevabı vermiş:
— Âdem cennetten sürüldü de şimdi yerinde kargalar tünüyor!
Kendi Malını Yakacak
Neyzen Tevfik'le, saf bir Anadolu genci, Kadıköy'den yola çıkarlar. Pendik'e yaya gideceklerdir. Neyzen Tevfik yolda yorulur. Yorulunca da sinirlenir, sövüp saymaya başlar.
Neyzenin yanındaki saf genç:
— Aman baba, ne yapıyorsun? Böyle sövüp sayarsan Allah seni cehennemde yakar, der.
Neyzen Tevfik gülümser:
— Ulan deli kerata, yakarsa kendi malını (kulunu) yakacak. Sana ne?
 Çıban-ı Şerif
Osmanlı paşalarından biri Ramazanda iftar ziyafeti verir. Bektaşi babası da davetliler içindedir. İftar yaklaşırken Paşa, uşağına emreder:
— Şu leğen-i şerif ile ibrik-i şerifi getir de abdest-i şerifimi alayım. Peşker-i şerifi de unutma!
Paşa abdest alırken öteki davetliler de namaza hazırlanır, ama Bektaşi'de namaz için bir hareket yoktur. Paşa sorar:
— Baba efendi! Namaza niyet yok mu? Baba cevap verir:
— Affedersiniz paşam, kulunuzun baldır-ı şerifinde bir çıban-ı şerif olduğundan özr-i şerifim dolayısıyla namaz kılamayacağım!
Paşa şaşırır:
— O ne söz baba efendi? Öyle mendebur nesneler de şerif olur mu? der.
Bektaşî babası alaylı bir ifadeyle:
— Paşam! der. Bakırcı Ağop'un yaptığı leğen ve ibrik şerif oluyor da, Allah'ın yarattığı bu nesneler niye şerif olmasın?
 Şark Donu İçimde
Rus Çarı 2. Aleksandır, Fuat Paşa'ya:
— Redingot giymişsiniz... demek ki Batılılaşıyorsunuz! diye takılınca, Fuat Paşa şu cevabı vermiş:
Merak etmeyin majesteleri, içimde Şark donu var!
 Mal Taksimi
Güngörmüş yaşlı ve tecrübeli bir adamdan, iki kardeşe babalarından kalan malın bölüşülmesinde hâkim rolünü oynaması istendi.
Yaşlı adam dedi ki:
— Kardeşlerden biri malı mülkü ikiye ayırsın ve öteki kardeşe de seçme hakkı verilsin.
 Dua
Şair Eşref bir aralık parasız kalınca, beş on kuruş mukabilinde şunun bunun ölmüşleri için dua etmeye başlamış.
Bunu duyan zamanın Şeyhülislâm'ı, Eşref'i yanına çağırıp duayı bu kadar ucuzlatmasına kızmış:
— Ayıp değil mi! Beş on kuruşa dua olur mu? Şair Eşref cevap vermiş:
— Aman efendim, siz yaptığım duaları bir işitseniz, on para bile vermezsiniz.
 Orada Ne İşiniz Vardı?
İngiliz garson, Türk müşteriye:
— Çanakkale'de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizi hiç sevmeyiz! demiş.
Türk müşteri son derece soğukkanlı şekilde şu cevabı vermiş:
— Orada ne işiniz vardı?
 İncili Çavuş'un İmamlığı
İncili Çavuş'u camiye imam yapmışlar. Bu zat, cenazeleri yıkarken, mevtanın kulağına eğilir, bir şeyler fısıldarmış. Cemaatten meraklı birisi, İncili Çavuş'a yaklaşarak sormuş:
— İncili, şu yıkadığınız cenazelerin kulağına eğilip ne söylüyorsunuz? İncili Çavuş açıklamış:
— Öbür dünyaya vardığında, bu dünyanın durumu nasıl diye sorarlarsa; İncili Çavuş camiye imam oldu!' de, dünyanın ne hale geldiğini anlarlar!
 Boynuzsuz Koç
Osmanlı İmparatorluğunda yetişmiş bir iki kadın şirden biri olan Fitnat Hanım ile çağdaşları olan Koca Ragıp Paşa ve Şair Haşmet arasında geçtiği rivayet edilen birçok olay anlatılmaktadır. Bu üç kişi ellerine fırsat düştüğünde birbirini kıyasıya iğnelemekten de geri durmazlarmış. Ragıp Paşanın da, Haşmet'in de Fitnat Hanıma aşk duyguları besledikleri de bilinmektedir.
Bir kurban bayramı arifesinde, Fitnat Hanım kurbanlık almak için Beyazıt çevresinde dolaşıyormuş. Sair Haşmet de oradaymış. Haşmet gökte ararken yerde bulduğu Fitnat Hanımı görünce hemen önünde bir reverans yapıp bir emri olup olmadığını sormuş. Fitnat Hanım bir emri bulunmadığını, bayram için kurbanlık bir koç alacağını söylemiş. Haşmet takılmadan edememiş:
— Bu bayram kulunuzu kurban etseniz olmaz mı?
— Maalesef olmaz, çünkü bu bayram boynuzsuz bir koç kurban edeceğim.

Bu yazı 1572 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum