Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Mecelle

17 Eylül 2018 - 12:03

Bir hocam şöyle demişti. Osmanlı, toplumu altı yüz yıl boyunca Mızraklı İlmihalle idare etti. Yapılan işi karikatürize etmek açısından doğru bir ifade olmakla beraber hakikatte abartılı bir cümle. Osmanlının, şer'i şerifin hükümferma olduğu bir devlet olduğu doğrudur. Fakat yeri geldiğinde Fatih de Kanuni de kanunlar va'z etmiştir. Islahatlar yapılmış, Fransız medeni hukukunun aynen alınıp alınamayacağı hususu zamanın paşalarıyla Ahmet Cevdet Paşa arasında münakaşa edilmiş. Neticede ihtiyaca binaen Mecelle derlenmiş.
Tam ismi Mecelle-i Ahkam-ı Adliye olan Mecelle 1869 yılında yürürlüğe girmiş ve 1926 ya kadar da yürürlükte kalmıştır. Ayrıca kanunlaştırma ameliyesi çerçevesinde Aile kararnamesi de 1917'de hazırlandı.
Mecellebir mukaddime ve on altı bölümden oluşmaktadır. Mukaddime kısmı yüz küllî kaideden oluşmaktadır. Hanefi mezhebi esas alınarak hazırlanmış olan Mecelle'de toplam 1851 madde vardır.
Mecelle, Nizâmiye mahkemelerinin ihtiyacını karşılamayı hedeflemekteydi. Aile ve miras hukuku ise bu mahkemelerin değil Şer'iyye mahkemelerinin görev ve yetki alanında bulunmaktaydı. Osmanlıdaki yenileşme hareketleri, mahkemelerin yapısında yapılan yenilikler, Fransa'nın nüfuz ve imtiyaz elde etmek maksadıyla yaptığı baskılar, kadıların kifayetsizliği gibi amiller Mecelle'nin hazırlanmasında etkili olmuştur.
Mecelle heyeti on dört kişiden müteşekkil olup Ahmet Cevdet Paşa bu heyete başkanlık etmiştir. Heyetin faaliyetleri 1876 yılına kadar devam etmiştir.
Mecelle 1926 tarihinde 864 Sayılı Kanun md. 43 "Kanun-u Medeni ve Borçlar Kanunu ve Tatbikat Kanununa muhalif olan hükümler ile Mecelle mülgadır" hükmüyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Ahmet Cevdet Paşa Mecelle'nin hazırlanmasını icap ettiren amillerden birini Tezâkir'de şöyle beyan ediyor.
'Yedinci tezkirede iş'ar olunduğu üzere 1272 senesi evailinde ilmi fıkıhtan bir kitab telifine ne veçhile kıyam olunduğunun berveçhiati beyanına mübaderet olunur. Günden güne Avrupalıların memaliki mahruseye tevarüdü ziyadeleşip alelhusus Kırım muharebesi münasebetile fevkalade çoğaldı ve bu cihetle daireyi ahzü ita vüs'at buldu. Ruzmerre zuhura gelen deavii ticareti bir mahkemei ticaret idare etmez oldu. Ecnebiler mehakimi şer'iyeye gitmek istemez, müslim aleyhine gayrimüslimin ve zimni aleyhine müsteminin şahadeti şer'an istima olunmamak meselesi ise Avrupalıların nazarına pek ziyade çarpar olduğundan Hıristiyanların mehakimi şer'iyede muhakemelerine itiraz eder oldular. Bundan dolayı bazı zevat Fransa kanunlarından Türkçeye tercüme olunup da mehakimi nizamiyede anlar ile hükmolunmak fikrine zahib oldular. Hâlbuki bir milletin kavanini esasiyesini böyle kalb ve tahvil etmek ol milleti imha hükmünde olacağından bu yola gitmek caiz olmayıp ulema güruhu ise o makule alafranga efkâra sapanları tekfir ederlerdi. Frenkler dahi kanununuz ne ise meydana koyunuz biz de görelim ve tebaamıza bildirelim derlerdi.'
Mecelle demek Ahmet Cevdet Paşa demektir. Mecelle'nin yürürlüğe girmesini iki ayrı zihniyet bağlamında ele alan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, dönemin iki etkili şahsiyeti Âli Paşayla Ahmet Cevdet Paşayı mukayesesi calib-i dikkattir. Ve dahî Lale devrinden bu yana geçen üç yüz yıllık tarihimizi bu perspektiften okuyabiliriz. Velidedeoğlu şöyle diyor.
Tanzimat sonrası hukuk ve adliye ıslahatında Cevdet Paşa daha çok eski geleneği, Ali Paşa ise daha ziyade yenilik hareketini tutmuştur. Bunun böyle olması pek tabii idi: Medreseden ve kadılıktan yetişmiş ve bu itibarla bütün ilmi hüviyeti İslam hukukuyla ve dini gelenekle yoğrulmuş olan Cevdet Paşa ile Babıaliden yetişmiş, Avrupa fikriyatıyla temas eylemiş ve devrin büyük kültür merkezlerinde toplanan devletlerarası konferanslarda Türkiye'yi temsil etmiş bir şahsiyet olan Ali Paşa'nın dünya görüşü ve hukuk telakkisi elbette aynı olamazdı. Bunlardan birincisinin hukuki anlayışta muhafazakâr ve diğerinin hamleci oluşunun sebebini, onların muhit, tahsil, hayat ve memuriyet seyirlerinin ayrı ayrı istikametler takip etmiş olmasında aramak lazımdır.
Tanpınar dahi bu minvalde şeyler söylüyor.
1895 yılında vefat eden Cevdet Paşa Mecelle komisyonunda başkanlık yapmasının yanında Tarih-i Cevdet ve Kısas-ı Enbiyasıyla meşhurdur. Hatta Tanpınar, Ahmet Cevdet Paşa'nın her şeyden önce tarihçi olduğunu ve tarafsızlığıyla Naima'ya, Peçevi'ye tefevvuk ettiğini söyler.
İlginç bir tevafuk mu demeliyim yoksa bilinçli bir seçim mi bilmiyorum; modern İbni Haldun diyebileceğimiz Cevdet Paşa'nın kabri Fatih haziresinde olduğu gibi, 'ben bir Ahmet Cevdet olamam' diyen kutbu'l müverrihin Halil İnalcık Hoca'nın kabri de Cevdet Paşa'ya komşudur. (Şu anda kullandığımız 50 TL kâğıt paralarının üzerinde resmi bulunan Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa'nın kızıdır. Bu cümleyi de yazmadan geçemeyeceğim. Fatma Aliye Hanım'ın kızı İsmet Hanım rahibe olmuştur.)
Mukaddimede yer alan küllî kaidelerden bir kısmını bu makalemize derc etmekte fayda mülahaza ediyoruz. Merak edenler için söyleyelim. Prof. Dr. Mustafa Yıldırım kaideleri, açıklamalarıyla beraber Mecelle'nin Küllî Kaideleri ismiyle kitaplaştırmıştır. 
 
Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.
Akitlerde i'tibar makasıt ve maâniyyedir, elfaz ve mebâniye değildir.
Kelâmda asl olan manayı hakikîdir.
Mevrid-i nasda içtihada mesağ yoktur.
İçtihat ile içtihat nakz olunmaz.
Zarar ve mukabele biz-zarar yoktur.
Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur.
Def'i mefâsid celb-i menâfi'den evlâdır.
Âdet muhakkemdir.
Nâs'ın isti'mali bir huccetdir ki anınla amel vacib olur.
Ezmanın tagayyürü ile âhkâmın tagayyürü inkâr olunamaz.
Örf ile ta'yin nass ile ta'yin gibidir.
Külfet nimete, nimet külfete göredir.
Şekk ile yakin zail olmaz.
Meşekkat teysiri celbeder.
Zarar-ı eşedd zarar-ı ehaf ile izale olunur.
Zaruretler memnu' olan şeyleri mübah kılar.
Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur.
Beraet-i zimmet asıldır.

Bu yazı 1074 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum