Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Bir Millet Mistiği

18 Haziran 2016 - 15:19

Nurettin Topçu, milletimizin XX. Asırda yetiştirdiği fikir ve hareket adamlarından biridir. Her türlü gösteriş ve nümayişin dışında bir hayat süren bu Anadolu evladı, resmi görüşlerin, büyük kalabalıkların kabulüne yaslanma gayretlerine düşmeden, son nefesine kadar fikir peteğini doldurmaya çalışmıştır. "Millet mistikleri, büyük muzdariplerdir' diyen Topçu'nun kendisi de bir büyük mistik ve muzdariptir. Onun mistikliği; durağan, katı, yobaz değil bilakis esnek, dinamik ve bir hareket felsefesi doğuran bir mistikliktir.
O, hem geleneksel değerleri hem de batılı değerleri tanıyan birisidir. Erzurumlu bir ailenin çocuğu olması, çocukluğunun İstanbul'da geçmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun eğitim kurumu olan Valide Sultan Mektebi'nde öğrenime başlaması O'nun geleneksel değerleri; Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi, Vefa İdadisi, İstanbul Lisesi ve Fransa'daki altı yıllık öğrenimi de batılı değerleri tanımasını sağlamıştır.Topçu, 1934'de Türkiye'ye döndükten sonra Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmenliğine başlamıştır. 1974 yılında emekli oluncaya kadar çeşitli liselerde felsefe öğretmenliği yapmıştır. İsyan Ahlakı, Ahlak Nizamı, Yarınki Türkiye, Türkiye'nin Maarif Davası eserlerinden bazılarıdır. Topçu 10 Temmuz 1975'te vefat etti.
Biz de bugün bu büyük muzdaribin Var Olmak kitabından Damlalar ismiyle yazmış olduğu güzel sözleri paylaşacağız. Son bir şey söyleyip öyle geçelim. Nurettin Topçu Paris dönüşü ehl-i irfan Abdulaziz Bekkine ile tanışıyor. Emin Işık Hoca'dan birkaç gün önce iftara 2-3 dakika kala öğrendiğime göre; 'Abdulaziz Efendi ile tanışmasaydım Peygamberimi anlamadan bu dünyadan göçüp gidecektim' demiş, Sorbon'da Felsefe doktorası yapmış olan Topçu. Topçu'nun yazılarında irfanî derinlik ve aşk bir dip akıntı gibi hep vardır. Aşağıdaki sözlere de aynı mayanın çalındığını görmek pekâlâ mümkündür.
 DAMLALAR
Âlem, üç şeyin mecmuundan ibarettir: Varlık, düşünce ve hareket. Bunların hepsini kendinde toplayan insan, üç şeyin peşinde olmak için yaratılmıştır: Hakikatin, hayrın ve güzelliğin.
İnsan ruhunda bu üç şeye götüren üç yeti vardır: Zeka, duygu ve irade.
Zekâ, üç yerde kullanılır: Kazanmada, hilede, ilimde.
Duygunun üç dünyası vardır: Sanat, rüya ve sevda.
İrade, üç âleme sığınma kudretidir: Hemcinsine, kendi samimiyetine ve Allah'a.
Bu üç yetinin birlikte ve ahenkli olarak barındığı kalp, üç şeyin mahfazasıdır: Aşkın, ümidin ve imanın.
Üç şeyi sevmeyen ruh, ölü odaları gibi karanlıktır: Çocuğu, tabiatı ve zalimle kaviden başkasına itaati.
Üç kişiye acıyınız: Zenginlikten sora fakir düşene, şerefli iken zelil olana, cahiller arasında kalan âlime.
Üç nesneden her yerde kaçmalıyız: Yersiz şiddetten, açlık bırakmayan tatminden, kendimize çevrilmeyen tehditten.
Üç kişiden korkunuz: Merhametsizden, müraîden, mürtekipten.
Üç musibetten uzaklaşınız: Zulümden, zelzeleden, ‘bilirim' iddiasında olan cahilden.
Üç kişiye el uzatınız: Hastaya, garibe, muhitinde anlaşılmayan bedbahta (bu yüzden kalabalığın arasında yalnız yaşayana.)
Üç türlü davranış kaba ve sahtedir: Kendini belli eden sanat, nümayişçi ahlak, kendine güvenen dindarlık.
Üç şey saadetin sırrıdır: Tevazu, kanaat ve ölümün eşiğinde sık sık dinlenme zevki.
Dünya üç şeyle Cennet olur: Elden, dilden ve gönülden vermekle; Allah'ın kullarını ta'n etmeyip affetmekle; zalime zulmetmeyip hidayet yolunu göstermekle.
Üç kişi karanlıkta kalmıştır: Aşkından çok talâkatını kullanan, imanını iddia yapan, aklın meyvesinden lezzet almayan.
Üç hâkimin hükmünde hata aranmaz: Kalbin, kaderin, ölümün.
Üç yerde insan kendini tanır: Tövbede, zalimin kahrı altında, son nefesinde.
Hayatın manası üç yerde hakkıyla anlaşılır: Aşk ile birleşen ümitte, vecd ile yapılan ibadette, yeri yurdu unutturan seyahatte.
Gözyaşının üç yerde lezzetine doyulmaz: Vuslatta, mağfirette, merhamette.
Üç yerde insan Allah ile sohbettedir: Kalabalıktan incinmeyen yalnızlıkta, bir ümitsizin yüzünü ümitle güldürdüğü yerde, zalimin zulmü kendinden şükür taşırdığı anda.
İnsanlar içinde kendini bilenler şu üç kişidir: Rüzgârı bile incitmeyenler, kendi adlarını söylemekten utananlar, Allah'ın emaneti olan insanlara katı katı gözlerle bakmayanlar.
Üç türlü insan Allah'tan uzaktır: Rahatlarını hesaplayarak hizmetten kaçanlar (hizmet ehli olmayanlar), duygulu olduklarını ileri sürüp de sefalet sahnelerinden uzak duranlar, sefil ruhlarda feyz arayanlar.
Üç türlü insan Allah'ı göreceğinden müjdelenmiştir: Saf kalpler, gecenin karanlığında güneşi bulanlar, ölümü, hayatta iken, bütün hareketleriyle birleştirmiş olanlar.
Üç şeyin hududunda durmasını bilmelidir: İsteklerin, aklın, hayatın.

Bu yazı 1401 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum