Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-42

08 Şubat 2019 - 14:07

Tekrar başlayan bağ, bahçe ve tarla işlerinin yanında Mübarek Ramazan Ayı'nı karşılamanın telaşı içindeydi Gördesliler; yufkalar açılıyor, erişteler kesiliyor, kuskuslar dökülüyor, börekler ve tatlılar yapılıyordu.
Fırıncısından helvacısına, leblebicisinden şekercisine, kadayıfçısından kasabına ve kahvecisine kadar herkes mübarek Ramazan Ayı'nı karşılamanın telaşı içindeydiler.
Zeynep Hanım komşularını toplamış, evin geniş avlusuna serilen kilimler üzerine kurulan tahta yastaşlar üzerinde komşuları Esma Hanım ile İkbal Hanım, ustaca kullandıkları oklavalarla adeta yarışırcasına, leğenin içinden aldıkları yumruk büyüklüğündeki hamurları iki üç dakika içinde incelterek hazırladıkları yufkaları, ocağın başındaki Feride Hanım'a uzatıyor, Feride Hanım da onlardan aldığı yufkaları önündeki kızgın saç üstünde elindeki uzun demir çubuk ile bir kaç kez çevirerek pişirdikten sonra yanında serili sofra bezinin üzerine üst üste sıralıyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayan yufka işi nihayet bitmek üzereydi. Güneş tam tepedeydi ama avlunun üzerini kaplayan sık asma dalları arasından sarkan geniş yapraklar büyük bir gayretle işlerini bitirmeye çalışan bu dört hamarat kadını yanmaktan koruyorlardı. Açtığı son yufkayı da Feride Hanım'a uzatan Esma Hanım:
-Kaç yuka oldu gız Ferde? Dedi.
-Bunlan berba ellibeş olyo Esma Aba.
-Eyi güle güle yin Zeynep Kadeş, diyerek elindeki oklavayı yastaş tahtasının üzerine bıraktı ve ellerindeki hamurları temizlemeye koyuldu Esma Hanım.
İkbal Hanım da elindeki son yufkayı vermiş, o da ellerini temizlemeye başlamıştı:
-Ferde de pek güzel pişirdi, hiç yakmadan, çıtır çıtır, afyetle yin gari, dedi.
Feride Hanım, bu övücü sözlerin altında kalmadı:
-Sizle de pek güzel açtınız yukaları. Maşallah! Allah güle güle yimeyi nasip etsin, dedi ve devam etti:
-Gız neye temizlenyonuz? Daa börek açceniz ya'
-Hani? Hamur gamadı ya' Neylen açcez? Diyerek meraklı bakışlarını Zeynep Hanım'a çevirdi Esma Hanım.
Zeynep Hanım hemen davranıp ayağa kalktı:
-Durun, durun, hamur omaz mı? Ben bören kini ayrı yomurmuştum. Hemen getiryom, diyerek merdivenden koşar adım çıktı. Biraz sonra kucağında üzeri bezle örtülü bir leğenle yavaş yavaş merdivenlerden inerek getirip Esma Hanım'ın yanına bıraktı.
-Hımm! Erkenden galkıp herşeyi sabahtan ayarlamış bu gadın, diyerek leğendeki hamurdan birkaç parça koparıp İkbal Hanım'ın önündeki yastaşa attı. Kendisi için de üç dört parça yumruk büyüklüğünde hamuru alarak unladı top haline getirdikten sonra oklavasını alarak tekrar açmaya başladı. Yine bir yarıştır başladı Esma Hanım ile İkbal Hanım arasında. Onlar hamurları açarken, Zeynep Hanım da leğendeki hamurdan kopardığı parçaları unlayıp yuvarlayarak önlerine atıyor, diğer eliyle de börek sinisinin içini serpiyordu.
Saatler ilerlemiş, güneş başını Kepez Dağı'na doğru eğmişti ki nihayet börek sinisi de doldu. Son yufkayı da sininin üzerine seren Esma Hanım:
-Hamur arttı. Datlı da yapverem Zeynep Kadeş'e gari, dedi.
Zeynep Hanım gülümsedi, boynunu büktü:
-Zahmet omazsa'
-Yok yok ne zahmedi! Hadi İkbal!  Diyerek hamurların bir kısmını İkbal Hanım'ın önüne attı.
-Sareyli mi istesin, Kadıngöbe mi gız Zeynep? diye sordu.
-İkisi de olur; siz nası isteseniz'
-Kadıngöbe yapam, Kadıngöbe! dedi İkbal Hanım.
-Eyi, hadi bakam' diyerek hızlandı Esma Hanım.
Kısa süre sonra tatlı da yapılmış, iş bitmişti. İkindi vakti de girmek üzereydi. Hemen kalkıp abdest alarak namazlarını kıldılar.
-Oturun, size gave yapem de dinlenin biraz, dedi Zeynep Hanım.
Kahvelerini yudumlarlarken:
-Yarın da bendesiniz ha komşula, dedi Esma Hanım.
-Ertesi gün de ben de, diye atıldı İkbal Hanım.
-İşte şunun şurasında ne galdı; sayılı günle va, ondan sona ki günde bizim evdeyiz inşallah dedi Feride Hanım.
Fincanındaki son kahvesini de yudumlayan Esma Hanım, Zeynep Hanım'a dönerek:
-Gız Zeynep, Aşe'yi ne vakit isteme gitceniz bakem?
Zeynep Hanım güldü, ellerini iki yana açarak:
-Bilmiyom ki; Mustafa, Hamdi Amcamla konuşem dedidi. Hamdi Amcası, Aşe'nin bobasına söledikten  sona gitcez bakam'
-Pek uzatman. Mübarek Ramazan gemeden gidin, isten bi an evve. Bu işle de acele etmek lâzım gızım, dedi.
-Ööle, dedi Zeynep Hanım, yarın bi gün gide isteriz bakam'
-Bu sene Hıdrellez de Mübarek Ramazan'a deng gelyo'
-Ya, ilk gün iftarları Sehra'da, göveçlele açarız gari'
-Allah'tan Nevroz'da hava güzel oldu da; çocukla doyasıya oynadıla'
-Susun biyo'Bu sesle de ne kin? Dedi şaşkın bakışlarla İkbal Hanım.
-Sanki şenlik va' Davul sesleni duyyonuz mu? Dedi Feride Hanım.
Hepsi de susup, kulak kabarttılar. O sırada avlu kapısı açıldı. Mustafa heyecanla içeri girerek:
-Ankara'da yeni Meclis açılmış. Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları dualarla meclisi açmışlar'
Bu sırada davul sesleri daha da yakından gelmeye başlamıştı. Mustafa durdu, derin bir nefes aldı:
-Herkes bayram yerine doğru gidiyor, ben de gidiyorum anne! Diyerek koşar adım çıkıp gitti. Herkes birbirine bakıyordu. Ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilemiyor, sadece gülümsüyorlardı. Nihayet Esma Hanım kendini toparlayabildi:
-Haydin, ne duryonuz? Biz de gidem, diyerek hızla yerinden kalktı.
Onun arkasından diğerleri de ayaklandılar. Başlarına birer örtü alarak şenlik alanına doğru koştular. Dar döşeme yoldan koşarcasına inerken etraftaki evlerden uzanan meraklı başlar:
-Ne va? Ne omuş? Bu sesle de ne? Diye soruyorlardı.
-Angara'da yeni mecilis açılmış, goşun şenlik va şenlik! Diye cevap vere vere Çınardibi Meydanı'na doğru indiler. Çarşıbaşı'ndan büyük bir uğultuyla gelen kalabalığa karışarak bir süre yürüdüler. Kavakdibi Meydanı'na yaklaştıklarında bir hatibin heyecanla konuştuğunu duydular:
-Bu gün; Türk Milleti'nin yeniden dirilişinin, beni aslâ öldüremeyeceksiniz, sindiremeyeceksiniz diyerek şahlandığı mübarek bir gündür. Bütün cihan' Bütün akvâm-ı beşer şunu bilsin ki; Türk ölmez, Türklük öldürülemez, İslâmiyet boğulamaz' Siz, uyuyan aslanı uyandırdınız. Bu aslanın bir gün kükreyeceğini hiç hesaba katmadınız' Kükreyeceğimiz günler yakındır kardeşlerim!.. Mübarek olsun!.. Mübarek olsun!..
Büyük bir aşk ve şevkle toplanan kalabalığı coşturan bu hatip; Hacı Ethem Bey'den başkası değildi.                                                                                        

Bu yazı 925 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum