Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-33

26 Kasım 2018 - 00:10

Anadolu'nun içine doğru acımasızca ilerleyen Yunanlılara karşı cephe oluşturmak üzere Salihli'ye yönlendirilen Çerkez Ethem Salihli'ye geldiğinde, Salihli- Ahmetli arasında, ayrıca Bintepeler ve Bozdağ'da kurulmuş cepheler ve yerel güçler bulmuştu. Salihli Cephesi; Alaşehirli Mütevellizâde Mustafa Bey'in önderliğinde Alaşehir'den gelen gönüllüler tarafından kurulmuştu. Bintepeler, Poyrazlı Hacı Ali Bey'in liderliğindeki Poyrazlılar tarafından, Bozdağ Cephesi de Postlu Mestan Efe tarafından tutulmakta idi. Kısa sürede Çerkez Ethem'in bu yerel güçlerle arası bozuldu. Önce Poyrazlılarla çatışarak kendisine bağladı, daha sonra Bozdağ'daki Mestan Efe kuvvetlerine saldırarak üstünlük sağladı. Postlu Mestan Efe, bu olaydan sonra daha önce olduğu gibi Demirci Mehmet Efe'nin mıntıkasına geçerek orada çalışmaya başladı. Böylece tüm cephenin kontrolü Çerkez Ethem eline geçmişti. Sıra Alaşehir'i, yani Millî Hareket'in merkezini ele geçirmeye gelmişti. Ethem, Alaşehir'e saldırı için Afyon'dan gelen cephanenin Alaşehir İstasyonu'nda Mütevellizâde Mustafa Bey tarafından el konulmasını bahane ederek Alaşehir'i de bastı ve böylece cephede kumanda tümüyle Çerkez Ethem'in eline geçmiş oldu. Ethem, 'Salihli Cephe-i Harp Kumandanı' unvanını aldı. Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinde Sivas'ta bulunan Heyet-i Temsiliye 9 Eylül 1919'da Ali Fuat Paşa'yı 'Umum Kuva-yı Millîye Kumandanı' olarak atamıştı. Çerkez Ethem'in Alaşehir baskınının etkisiyle Alaşehir Heyet-i Merkeziyesi, ikinci toplantısını 29 Eylül 1919'da Alaşehir'de yaptıktan sonra Uşak'a nakletmiş ve Uşak-Alaşehir Heyet-i Merkeziyesi olarak anılmaya ve çalışmaya başlamıştı. Memleketi düşmandan kurtarmak için Kuva-yı Millîye'nin kifayet etmeyeceği artık herkesçe takdir olunmaya başlanmış, hele Çerkez Ethem'in Alaşehir baskınından sonra halkta derin bir infial uyanmıştı. Ayrıca, Çerkez Ethem'in arkasında elli tahsildarla köylerde tahsilat yapıp, Bandırma'ya birçok koyun göndermesi de halk arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olmuştu. Bu gelişmeler üzerine, mütareke neticesi yorgun ve bitkin bir halde evlerine dönenler, Sivas'ta kurulmakta olan Millî Ordu'ya asker olmaya razı oluyorlardı. Herkes yavaş yavaş tekrar askerliğe heves ediyor, oraya bel bağlıyordu.  
 ***
            Büyük bir itinayla sardığı sigarasını eğilip yanmakta olan mumdan yaktı. Derin bir nefes çektikten sonra üflediği dumanlar halka halka yükselirken:
               -Uşak-Alaşehir Heyet-i Merkeziyesi' nin emrinde Mevki Kumandanı, Askerlik Şube Başkanı ve Jandarma Kumandanı Beyler'in huzuruyla bir Divan-ı Harp teşkiline müsaade buyurulmuş. Askere alma usulü, bedeli, şartları vesaire gibi hususlar müzakere edilip fevkalâde müspet kararlar alınmış'dedi ve sigarasından derin bir nefes daha çekip dumanını üfleyen Kaymakam Hulûsi Bey, karşısında oturan Hacı Ethem Bey'e dikkatlice bakarak:
               -Bakın azizim! Bu kararlardan bazıları; Birincisi: Cihan Harbi'nde esir düşüp de dönenler askere alınmayacaktır. Esir düşmüş ve esirliği devam eden bir oğul var ise, askere alınmamış diğer bir oğul ailesi yanında kalacaktır.
               İkincisi: Eğer esir düşen oğul döner ise ailesi yanında kalacak, diğer oğul askere alınacaktır.
               Üçüncüsü: Askerlikleri ertelenmiş memurlar, İmamlar, Hatipler, Muallimler ve Kuva-yı Millîye'nin teşkilinden evvel hususi mekteplerde muallimlik yapanlar askere alınmayacaktır.
               Dördüncüsü: İki ya da daha fazla oğlu cephede olduğu veya şehit düştüğü hallerde, yanlarında bir oğlu kalanların bu oğlu da askere alınmayacaktır'
               Kaymakam Hulûsi Bey'i büyük bir dikkatle dinleyen Hacı Ethem Bey:
               -Kuva-yı Seyyare'ye asker toplayan Çerkez Ethem Bey de acaba bu kararlara riayet edecek mi? Diyerek güldü.
               Hacı Ethem Bey'in bu suali Kaymakam Hulûsi Bey'i de güldürdü:
               -Zannetmem azizim, Ethem Bey'in askere alma ve cezalandırma usulleri çok farklıdır. Bir sohbetimizde Salihli Kaymakamı anlatmıştı. Çerkez Ethem Bey'in ağabeyi Reşit Bey'in ağzından duymuş. Aynen onun anlattığı gibi aktarıyorum: 'Askere alma usulü mü dediniz? Evet, usulü vardır onun; gidersin, işin icabını yaparsın, sonra da orada gözüne kestirdiğin adamları alırsın, onları suça ortak edersin, kendilerine talan yaptırırsın, düşmanı olanlara düşmanlarını vurdurursun, suça bulaşmış olurlar. Artık bunlar köylerine gidip de vatandaşları ile tabii münasebete giremez hale gelirler. Bütün hayatları boyunca selametleri size sadakattir.' İşte bu usullerle azizim, Haziran başında altı yedi kişi ile geldiği Salihli Cephesi'nde şu anda Ethem Bey'in emrinde iki bin altı yüz asker bulunuyor. Bunun iki bini de atlı asker' Cezalandırma usullerine gelirseeek: 'Kuva-yı Seyyare kadrosuna girip de kaçanlara, izin alıp da tam zamanında dönmeyenlere, Kuva-yı Seyyare'nin aradığı bacı vermeyenlere yahut verdikten sonra boşboğazlık edenlere, verilen vazifeyi yapmayanlara, Millî Hükûmete isyan edenlere tek ceza derecesi vardır: İdam!..'
               Hacı Ethem Bey'in gülen yüzü birden asıldı:
               -Çok fena'Gaddarca muameleler bunlar!.. İşgalcilerle mücadele' İsyanların bastırılması' Vatanın müdafaası'Onca hayırlı hizmetler yanında böyle fena muameleler'Anlaşılır gibi değil!
               -Öyle! Lakin harp halindeyiz. Vatanın felahı söz konusu'
               -Ne olursa olsun. Şekavet, katı ve gaddarca muameleler bize yakışmaz. Her şeye rağmen şefkat ve merhamet derim ben zira; 'Zulm ile abâd olanın sonu berbat olur.' 

Bu yazı 753 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum