Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-24

17 Eylül 2018 - 12:14

Gördes'ten döneli bir hafta olmuştu ama Parti Pehlivan Ağa Gördes'i unutamıyordu; suyu, havası, dağları, yaylaları bir başka güzeldi Gördes'in. Hele insanları; sevgi dolu, muhabbet dolu, mert, cesur ve çalışkan, vatan aşkıyla dopdolu, fedakâr, vefakâr ve samimi' Kuva-yı Millîye ruhu; en doruk noktasındaydı Gördes'in'
Ancak Pehlivan'ı Gördes'e bağlayan bir başka sebep daha vardı; ' Hatice!..'
               Boyu, posu, endamı, duruşu, asaleti' Pehlivan'ın bütün dikkatini üzerinde toplamasına yetmişti. Can dostu; Muzaheret Bölüğü Kumandanı Molla Mehmet Efendi'nin kızıydı Hatice. Molla Mehmet Efendi'ye olan muhabbeti ve hürmeti bir kat daha artmıştı.
               Gözüne uyku girmiyor, dalıp gidiyordu, yanında konuşulanları dahi duymaz olmuştu, bazen sorulan sorulara bile cevap vermiyor, kalkıp gidiyor, yalnız kalmak istiyordu. Bir gün Halil Efe dayanamayıp:
               -Dayı! Nedir senin bu halin? Gördes'ten döndüğümüzden beri sen de bir haller var! Deyince açılıverdi Pehlivan:
               -Sorma Halil! Benim aklım Gördes'te kaldı; rahatım huzurum yok. Gözümü kapatıyorum karşımda o, açıyorum yine karşımda o!..
               - O dediğin kimdir Dayı?!!
               -Şeyy! O işte canım; Hatice!
               -Hatice mi?!! Şu Molla Mehmet Dayı'nın kızı Hatice mi?
               -Ya! Evet! O!
               Halil Efe gülmeye başladı:
               -Demek Dayı! Demek!..
               Konuşamıyordu, güldü güldü ve sonra:
               -Benim, aslan yürekli Dayım! Demek seni bir haftadır hindi gibi düşündüren Molla Mehmet Dayı'nın kızı Hatice Bacı'ydı ha! Söyleseydin ya! Senden iyisini mi bulacaklar? Gider isteriz olur biter!..
               Pehlivan, önündeki toprağı delen sert bakışlarını Halil Efe'ye çevirdi, gözleri çakmak çakmaktı, bozulduğunu belli etmemeye çalışarak derinden bir 'off!' çekti, başını çevirdi, dağlara, bulutlara yöneldi. Halil Efe bir süre bekledi, cevap alamayınca tekrarladı:
               -Hııı! Ne dersin Dayı?
               Pehlivan, gözlerini bir noktaya dikmiş öylece bakıyordu, yine cevap vermedi. Halil Efe dudağını büktü, başını salladı ve o da uzak dağların doruklarında biriken mor bulutları izlemeye koyuldu. Gökyüzünde kuşlar yarışırcasına uçuyorlardı. Bir hayli zaman sonra Pehlivan kıpırdandı. Halil Efe ona baktı, bir şey söyleyecek sandı, ama hayır; Pehlivan konuşmamakta kararlıydı. Kalktı yamacın başındaki çam ağacına bağlı doru atına doğru yürüdü, eyerini düzeltti, başını okşadı, heybesini karıştırdı, gözleri Pehlivan Dayı'sındaydı. Nice sonra Pehlivan açıldı, konuşmaya başladı:
               -Halk arasında bizim adımız; Çete! Çeteye hiç kız mı verirler? Haydi, verdiklerini düşünelim; nerede yatar kalkarız? Biz dağ adamıyız, dağlarla evliyiz, evlilik ne haddimize!
               - Hep böyle dağlarda kalacak değiliz ya Dayı! Yarın bir gün çeker gider Yunan keferesi, biz de yerleşir bir düzen kurarız. Hem, ben de çok sevdim Gördes'i!
               Halil Efe'nin ümit dolu bu sözleri karşısında Pehlivan'ın gözleri parladı:
               -Sahi, bizim de evimiz ocağımız olur mu dersin Halil? Çeker gider mi bu namussuz gâvurcuklar?
               -Giderler Dayı, gidecekler! Geldikleri gibi tıpış tıpış gidecekler! O günleri göreceğiz inşallah!
               -İnşallah Halil! İnşallah!
               -Dayı, ben yarın Hatice Bacı'yı istemeye gidiyorum. Sen benim yanıma Abdullah Çavuş ile İbrahim Ağa'yı ver, biz bu işi halleder geliriz Allah'ın izni keremiyle.
               - Dur bakalım Halil! Öyle hemen paldır küldür kız mı istenir?
-Neden istenmesin Dayı?
-Bir düşünse idik,  Efelerle bir istişare yapsak, aceleye getirmesek!
               -Dayı, 'tutkal tavında yapışır', 'bir işe niyetlendin mi hemen yapacaksın' diyen sen değil misin? Biz senden öğrendik bu işleri. Beklemeye hiç lüzum yok, yarın gidiyoruz!
               Pehlivan bir şey diyemedi, yutkundu:
               -Peki Halil, Ben Abdullah'la İbrahim'i çağırıp konuşayım.
               Ertesi gün sabah erken saatlerde üç atlı dörtnala Gördes'e doğru hareket ettiler.
 ***
                İki gün sonra Gördes sokakları bir haberle çalkalandı:
               -Huu gız Fatıma duydun mu?
               -Neyi duydum mu gız Emine?
               -Hatice, çetelere gelin gidiyomuş gız!
               -Hangi Hatice?
               -Molla Memet'in gızı Hatice!
               -Yaaa! Demek boşuna gememiş çetele burlara, bak sen şu işe!
               -Eee, düğün ne zamanmış ya düğün?
               -Hemen davranasıyalarmış!
               -Bu gidişle gızlamızı hep çetele alcekle, hükûmeti gızdırcekle desen ya!
               -Molla Memet de çete gurmuş zaten diyola, o da çete olmuş!
               -Siz ne dersiniz kadınlar? Molla Mehmet hiç çete mi olurmuş!  Onun çeteyle meteyle alakası yok! 
               -Eyi de! Çete reyisine gız vemek de ne oluyo Hamdi Efendi?
               -Onlar da çete değil! Bakmayın siz çete dediklerine, dağa çıkan herkese çete diyor bizim millet, onlar Kuvvacı. Vatanımızı düşmana karşı müdafaa etmek için dağa çıktı onlar, hepsi de namuslu, dürüst adamlar.
               -Ya öle mi?!!
               -Hamdi Bey haklı hatunlar! Parti Pehlivan Ağa; mert, namuslu ve cesur bir Efedir, bizlerin emniyeti ve huzuru için dağlarda dolaşmaktadır, Çerkez Ethem'e bağlı Kuva-yı Seyyare Müfreze kumandanlarındandır. Hiç endişe etmeyin, işinize bakın siz.
               -Eyi öleyse, bizi yonana karşı gorur, kasabamız için de eyi olur belki!
               -İyi olur, iyi olur, siz rahat olun! Gördes sevdalı bir yiğit kazanıyor!
                                                                                        ***                                                                        (DEVAM EDECEK)

Bu yazı 924 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum