Cüneyt AYBEY

Cüneyt AYBEY

caybey@mynet.com

Gaspıralı İsmail Bey'in Mücadelesi

06 Şubat 2018 - 17:58

Lise ders kitaplarımızın son sayfasında Türk Dünyası Haritası vardır. Bu haritada dünyanın geniş coğrafyalarında yaşayan Türklerin, ülkeleri, özerk cumhuriyetleri gösterilmiştir.   7 Bağımsız Türk devleti ve 14 Özerk cumhuriyet ve Türklerin ayrı yaşadığı 44 bölge. Türkiye Türkleri, Balkan Türkleri, Gagavuz Türkleri, Kazaklar, Özbekler, Kırgızlar, Türkmenler ve devam ediyor 44 başlık var listede.
            1851- 1914 yılları arasında Kırım Bahçesaray'da yaşamış büyük bir aydın olan İsmail Gaspıralı, Türk dünyasının birlik ve beraberliğine hayatını adamış birisidir. Şimdi bu büyük aydının mücadelesine bakalım.
İsmail Gaspıralı, 1878'de, henüz yirmi yedi yaşındayken Bahçesaray Belediye Başkanı seçildi. Başkan olunca, Türkçe bir gazete çıkarmak için resmî makamlara başvurdu. O zamana kadar bütün Rusya'da,  Ekinci ve daha sonra çıkan Ziya ile Keşkül gazetelerinden başka Türkçe yayın görülmüş değildi. Rus Hükümeti, Türkçe gazete müracaatına ret cevabı verdi. İsmail Bey ret cevabı alınca da yılmadı, Türkçe gazete iznini almak için uğraşmaya devam etti. Ancak, bu arada 'Rusya Müslümanları' başlığını taşıyan makalelerini yayımlamaya başladı.
Daha sonra, bu makaleleri küçük bir kitap hâline getirdi. Bu kitap, İsmail Gaspıralı'nın düşünce yapısını, sorunlara bulduğu çözüm yollarını, vardığı kararları ve ilerdeki fikir hayatının alacağı şekli göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Gaspıralı İsmail Bey gazete imtiyazı almak için yaptığı başvurunun üzerinden dört yıl geçmesine rağmen gerekli imi bir türlü alamamıştı. Bu süre içinde valilerle, nazırlarla görüşmüş, başkent Petersburg'a giderek temaslarını sürdürmüştür. Nihayet, kendisine 1883 yılında 'Tercüman'ı yayımlama müsaadesi verildi. Gazete Türkçe çıkacak, fakat bütün yazılar, aynı nüsha içinde Rusça'ya tercüme edilmiş olarak yayımlanacaktı. Tercüman'ın ilk sayısı 10 Nisan 1883 günü çıktı. Bu tarih, Rusya'nın Kırım'ı ilhak ettiği tarihin (10 Nisan 1783) tam 100. yıldönümüne rastlıyordu.
Kırım Türkleri için böyle unutulmayacak bir tarihin başlangıç olarak seçilmesi elbette tesadüf değildi ve tam yüz yıl sonra yeni bir mücadelenin başladığına işaret sayılmalıydı. Bu mücadele, uzun, çileli ve belki de kanlı bir yol olacaktı. Ama bir noktadan mutlaka başlaması lâzımdı. Bunu başlatan İsmail Gaspıralı olmuştur. Tam adı 'Tercüman-ı Ahvâl-i Zaman' olan gazete başlangıçta haftalık olarak yayımlanıyordu. İlk sayısı 320 tane satılmıştı. Bu rakam sonraları yavaş yavaş arttı ve 15-20 bin dolaylarına kadar çıktı. Tercüman, sadece Kırım'da ve Kazan'da değil Sibirya'dan Kafkasya'ya Türkiye'den Bulgaristan ve Romanya'ya kadar, Türklerin bulunduğu her yerde okunur oldu.
Sonraki yıllarda, bir Türk yazarı, Tercüman'ın çıkışını şöyle tasvir edecektir: 'Bahar güneşi ile dünya dirilip çiçeklendiği günlerde, uzun yıllardan beri karlı kefenlerle örtülüp ölü gibi uyuklayan Kuzey Türklerinin de ilk beyaz çiçeği -Tercüman- açıldı.' İsmail Gaspıralı'nın temel düşüncesi, yalnız Kırım Türklerinin değil bütün Türk dünyasının, hattâ Müslüman âleminin uyanıp ayağa kalkması idi. Bunu sağlayıcı neşriyat yapmayı hedef olarak almıştı. Fakat bu o kadar kolay başarılacak bir iş değildi.  İsmail Gaspıralı'nın programın ilk önemli maddesi eğitimdi. Milletin çocuklarını okutmak lâzımdı: Kendi dillerinde okutmak, Avrupa'nın ilmini, hüner ve  sanayiini ona bu yolla kazandırmak. Ama eldeki vasıtalar ve anlayışlar buna uygun değilse? O zaman 'usul-i cedid' üzre eğitim yapmak gerekirdi. Ayrıca, bu 'yeni usul' sadece eğilim alanını değil, hayatın bütününü içine alıyordu.
Aslında 'usul-i cedid' o sırada Osmanlı ülkesinde de revaçtaydı. İsmail Gaspıralı Rusya Türklerinin okuma yazma alanında tam bir seferberliğe girmelerim büyük ve âcil bir ihtiyaç olarak görüyordu. Bunun için, okuma yazma yeni usullerle ve sür'atle yapılmalıydı. Kendisinin geliştirdiği usul-i cedidi hayata geçirmek de Gaspıralı'ya nasip oldu. Bu usulü öğretmek ve bunu çocuklara öğretecek öğretmenleri yetiştirmek işine girişti. İlk öğretmeninin kendisi olduğu kurslar açtı. Bu usul o kadar rağbet gördü ki. Kursların sayısı bir süre sonra beş bini buldu. İsmail Gaspıralı, bununla da kalmadı. Yoksul çocukların okutulması ve okullara yardım edilmesi için 'Cemiyet-i Hayriye' adıyla dernekler kurdu. Bu yardım dernekleri sayesinde birçok Kırımlı Türk genci Rusya Üniversitelerinde yükseköğrenim görme imkânım buldu.
Gaspıralı'nın ikinci hedefi Türkçenin sadeleşmesini ve bütün Türk illerinin ortak Türkçe ile konuşmasını sağlamaktı. Bunu, ilk önce kendi yazılarında uygulamaya başladı. Yazılarında, Arapça ve Farsçaya fazla yer vermeden, buna karşılık Türk ülkelerinde konuşulan ortak sözleri kullanarak yazmayı tercih etti. Amacının, bütün Türkler arasında dil birliğinin sağlanması olduğu açıktı. Belki, buna Turancılığın ilk adımı demek de mümkündür. Dil ve yazı politikasına bakıldığı zaman, İsmail Gaspıralı'nın 'Ortak Türkçe' hedefinin gerçekleşmesi için teklif ettiği usul daha açık olarak görülür:


  1.  Yabancı sözleri ve gramer kurallarını, Türkçeden mümkün olduğu kadar atmak.

  2.  Halk tarafından anlaşılmayan Arapça ve Farsça terimleri ve tamlamaları kullanmamak.

  3.  Türk lehçelerinde pek kaba olmayan mahallî sözleri Osmanlı-Türk kullanımına uydurmak. Denilebilir ki Gaspıralı İsmail Bey'in hedefi, bütün Türk illerinde konuşulan Türkçenin İstanbul ağzına yaklaştırılmasıdır. Böylece, Türkçenin en gelişmiş ve incelmiş, aynı zamanda en zengin dalı, bütün Türklerin konuşma lisanı olacaktır. Ancak, İstanbul ağzının da sadeleşmesi ve diğer Türk lehçelerindeki sözlerle zenginleştirilmesi gerekir.


Bu yoldaki ilk uygulama teşebbüsü, 1917 Mayıs'ında Moskova'da toplanan Rusya Müslümanları Kongresi'nde görülmüştür. Bu kongre, Türk ülkelerindeki ilkokullarda eğitimin yerel lehçe ile yapılmasını, ortaöğretimden itibaren ortak bir Türk edebî lehçesi ile yürütülmesini kararlaştırmıştır. Ancak bu karar uygulamaya pek konulamamış, Bolşeviklerin duruma hâkim olması ve Sovyetler Birliğinin kurulması ile tam aksine mahalli lehçeler teşvik edilmiş, bu lehçeler arasındaki ayrılıkların arttırılmasına çalışılmış, farklı alfabeler uygulanarak Türkçeye Rusçanın hâkimiyeti sağlanmaya çalışılmış, Türkçenin yozlaştırılması için ellerinden gelen yapılmıştır.
İsmail Gaspıralı, hukuk açısından çok geride bulunan Türk kadınının erkeklerle eşitliğini sağlamak gerektiği üzerinde de ciddî olarak durmuştur. Ona göre, milletin anaları, milletin birinci eğitimcileri kadınlardır. Kadınlar hayatı anlayamayacak olurlarsa, çocuklarım o hayata gereği gibi hazırlayamazlar. Milletin yarısını kadınlar meydana getirir. Onlar hayattan ve çalışmaktan uzak kalırlarsa, milletin hayatı ve çalışması da yarım kalır. Demek ki, Gaspıralı İsmail Bey'in, Türk çocuklarını Batı usulünde eğitmek, Batının ilmini ve hayat tarzını öğrenmelerini sağlamak, yabancı kelimelerden temizlenmiş umumî bir Türkçenin bütün Türk illerinde edebî dil olarak kabulünü sağlamak, kadınların erkeklerle eşitliğini gerçekleştirmek gibi düşünceleri billûrlaşmış ve Tercüman sayfalarında ifadesini bulmuştur. Bütün bu görüşlerin Türkçülüğün ilk adımlarım teşkil ettiğini ve daha sonraki dönemlerde etkisini kuvvetle hissettirdiğini söylemek yanlış olmaz. İsmail Gaspıralı, bu görüşlerim sadece Tercüman'da yazmakla kalmamış, Türk dünyasının hemen her tarafına seyahat ederek yaymaya da çalışmıştır. Kafkasya'dan Türkistan'a, Litvanya'dan Kazan'a ve Türkiye'ye kadar pek çok yeri dolaşarak buraların ileri gelenleriyle, bilginleriyle, yazarlarıyla görüşmüştür. Gaspıralı, 20. yüzyılın başından itibaren, görüşlerini dört kelimelik bir sloganla ifade etmeye başlamıştır: 'Dilde, fikirde, işde birlik'. Bu slogan, Türkçülüğün tatbikattaki bütün hedeflerini özetlemekte ve aynı zamanda bir ideal belirlemektedir. İsmail Gaspıralı, bu idealin, özellikle Kuzey ve Doğu Türklüğünde okullar, basın, hayır, ilim ve edebiyat cemiyetleri, millî yardımlaşma kurumları vasıtasıyla gerçekleşeceğini umuyordu. Gaspıralı İsmail Bey 11 Eylül 1914'te Bahçesaray'da  vefat etti. Tercüman ondan sonra, üç buçuk yıl kadar oğlu tarafından yayımlandı. Bolşeviklerin duruma hâkim olmaları nedeniyle 1918'de kapandı. 1936'da 'milliyetçi olduğu' suçlamasıyla Stalin tarafından öldürtülen Prof. Osman Akçokraklı'nın birkaç cümlesi Tercüman'ın ve dolayısıyla İsmail Gaspıralı'nın tüm hikmetlerini çok güzel belirtmektedir: 'Bizim ne millî kütüphanemiz var, ne milli umumî müzemiz var. Ne millî tarih-i cedidimiz var, ne millî akademimiz var. Bizim 23 ciltlik Tercüman'ımız var. Bu, büyük millî bir hazinemizdir. Her ne zaman millî emellerimizden feyz almak istesek o hâzineye müracaat ederiz.'
            İşte görüyorsunuz, bir aydın, bir gazeteci, bir düşünür olarak İsmail Gaspıralı, Türk dünyanın birliği için ve Türkçe'nin gelişmesi için ne mücadeleler vermiş. Bu davaya ömrünü adamış. Biz de güzel Türkçemize hem gereken önemi vermeli hem gelişmesine çalışmalıyız. Hem de Türk dünyasının birlik ve beraberliği için çalışmalıyız. Çünkü Türk dünyası geniş bir coğrafya ve Türkçe bu geniş coğrafyada konuşulan asil ve güzel bir dildir.
            Vatanın bekası için şu an Afrin'de terörist grupları ile çatışan ve Burseya dağına şanlı bayrağımız diken Kahraman Mehmetçiğimizin Rabbim yar ve yardımcısı olsun. Onları her türlü tehlikeden korusun ve hainlere karşı muzaffer eylesin. Dualarımız onlar için. Milletimiz onlarla birlikte. Vatan onlara minnettar. Selam olsun Kahraman yiğitlere'. 

Bu yazı 1389 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum