Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Süleyman Demirel

19 Haziran 2015 - 12:25

Türk siyasi hayatının bir değil, birkaç devrine damga vurmuş bir ismi kaybettik. Süleyman Demirel 91 yaşında hayata veda etti. Öncelikle kendisini rahmet ve minnetle anıyorum.
            30 yaşında en genç genel müdür, yani Su İşleri Genel Müdürü ve 40 yaşında başbakan olmuş bu müstesna siyaset adamının hayat hikâyesi, aslında Türkiye'nin demokrasi mücadelesiyle aynıdır.
            Çocukluğumuzda tanıdığımız o muhteşem dörtlünün, zirvesindeki isimdi Demirel. Alpaslan Türkeş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ile uzun yıllar geçirdi Türkiye. Parti içi olduğu kadar, partiler arası mücadele tarihimize mühür gibi kazandı.
            Demirel'in vefatı ile o uzun yılların tarihi kapandı şüphesiz.
            Vefat haberini duyduğumda, garip duygular yaşadım. Neler yaşamıştı bu ülke ve biz neler görüp geçirmiştik. Cümlesinde bir şekilde Demirel vardı. Gençliğimizde kızdığımız, olgunluk dönemine doğru sevmeye başladığımız ve nihayetinde kendisine hak verdiğimiz bir siyaset ustasıydı.
            Bugünden geriye bakıldığında; hürmeti, takdiri sonuna kadar hak eden bir Demirel var benim dünyamda. Milletin kaderine bu kadar derin soluklu tesir etmiş bir siyaset ve devlet adamının; elbette kusurları, hataları, politikaları olmuştur. İşin tabiatı böyledir ve olması kaçınılmazdır.
            Ancak Demirel'in sevda yüklü, Türkiye kaygısıyla yaşayan bir devlet adamı gerçeğine kimse laf bile edemez.
            Çünkü o; kucaklardı, ayrıştırmazdı. Tahammül gösterir, ötekileştirmezdi. En zor vadilerden geçerken bile, intikam duygusuna kapılmazdı. Anadolu'nun bağrı yanık topraklarından yetişmiş, Başbakan olmuş; Cumhurbaşkanı olmuştu. Bu başarı hikâyesini Cumhuriyetin faziletine borçluydu.
            Evet; zekiydi, hafızası çok güçlüydü. Siyasette küskünlüğe yer olmadığını ispat etmişti. Önce kendisiyle barışıktı. Bu yüzden siyasette ve toplumsal meselelerde hep barışık bir yol izledi.
            Vakit geldi, Demirel bu fani dünyadaki ömrünü tamamladı. Maziye biraz hüzünle bakıyorum. Onun mücadelesinden, belagatinden, tarzından, nüktedanlığından geriye bir külliyat kaldı.
            Bugünleri gördükten sonra, bizim kuşaktan Demirel'i aramıyoruz diyen, inanın yalan söyler.
            İmparatorluk bakiyesinden genç bir devlet çıkarmış. Kısa süre sonra demokrasi tercihine geçmiş Türkiye Cumhuriyeti devleti, çok sancılı yıllar geçirdi. Demirel o yılların hep oyun kurucusuydu. Sandıktan çıktı, uzaklaştırıldı. Döndü tekrar sandıktan çıkmayı başardı. 6 kere gitti, 7 kere geldi.
            Bütün bu gidiş ve gelişler, Türk demokrasisine bir şeyler kazandırdı. Gidiş ve gelişlerin sembolü ünlü fötr şapkasıydı. Meydanlarda şapka sallandığında, biliniz ki ülke nefes almıştır.
            1965 seçimlerinde tarihi bir oy aldı. %52 ile iktidar oldu. 1965–69 yılları arasında Türkiye, bugün bile yakalanmayan %6,5'lik bir büyüme hızına ulaştı. Barajlar kralıydı ve Anadolu'nun dağları ve tepeleri yol haline geliyordu.
            Siyasi muarızlarıyla çok uğraştı, mücadele verdi. Önce mason olduğu konuşuldu. Yıllar boyunca sürdü. Ama hiç cevap vermedi. Hükümetlerini düşürmek için kampanyalar açıldı.
            Hiç kızmadı ve şöyle seslendi: 'Bulun 226'yı düşürün hükümeti.'
            70'li yıllar cinnet gibi geçiyordu. İdeolojik kamplaşmalar sadece Türkiye'yi değil, dünyayı yakıyordu. Toplumda büyük bir ümitsizlik ve derin kaygılar vardı. O günlerde şöyle dedi: 'Bırakın yürüsünler. Yollar yürümekle aşınmaz.'
            O zaman çok öfkelenmiştim. Ben, memleket elden gidiyor diye kavga verirken, ülkenin başbakanı ne diyordu. 50 yaşından sonra, Demirel'i anlayabildim ve hak verdim.
             Birisi başbakanlığı dönemi olmak üzere, iki kere Gördes'e geldiğini hatırlıyorum. İlkinde Mübin Sarıoğlu belediye başkanıydı. Belediyenin önü mahşeri kalabalıktı. Balkondan seslendi kalabalığa. Konuşmasının sonunda, Mübin Sarıoğlu kendisini Gördes'in fahri hemşerisi ilan eden beratı ve şehrin altın anahtarını takdim etti.
            Meydan adeta yıkıldı. Konuşmasını bitirdikten sonra, etrafındakilere şöyle seslendi: 'Bu Mübin çok kurnaz bir adam!'
            Tespiti çok yerindeydi. Mübin Başkan müthiş bir iş çıkarmış, ülkenin başbakanını Gördes'in fahri hemşerisi yapmıştı. Gördes bu hikâyenin çok faydalarını gördü sonraki yıllarda. Gördes'in temel alt yapıları o yıllarda böyle bir siyasi işbirliği sonucu kuruldu.
            Bu arada bir not düşmeliyim. Demirel bu fahri hemşerilik hikâyesinden sonra Mübin Sarıoğlunu, hep 'Mübin oğlum!' hitabıyla aradı durdu. 60 yıllarda Mübin Sarıoğlu, Başbakan Demirel'i telefonla direkt arayıp konuşabilen nadir belediye başkanlarından bir tanesiydi. Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle yadediyorum.
            91 seçimleri öncesi Akhisar mitinginde konuşacaktı Demirel. Basın mensupları olarak kürsüde yerimizi almıştık. Tütün piyasası seçim sonrasına kalmıştı. Kürsünün ön tarafına doğru bir pankart açılmıştı. Dağdereliler Demirel'e hoş geldin diyordu.
            Demirel hemen lafa girdi usulca: 'Dağdereliler sizde mi geldiniz?'
            Köylüler çıldırıyordu. Ancak, esas fırtına sonradan geldi Demirel'den: ' Köyün ortasındaki koca çınar duruyor mu yerinde?'
            Köylüler çıldıracak gibi oldu. Demirel köyün ortasındaki koca çınarı unutmamıştı. Sandıklar açıldı, DYP oyların tamamına yakınını aldı götürdü.
             O gün piyasayı da açtı Demirel. Meydanda en az 20 bin kişi vardı. Lafı dolaştırdı, tütün piyasasına getirdi. Şapkayı eline alarak selendi kalabalığa:
            -'Piyasayı açeeem mi?'
            'Aaaaaç'
             -'Piyasayı açeeem mi?'
            'Aaaaaç?
            -'Bunlar kaç para veriyorsa, 5 bin lirada benden. Hayırlı uğurlu olsun..'
            Hayatımda ilk defa, binlerce şapkanın aynı anda göğe fırlatıldığını o gün gördüm.
            Demirel artık aramızda değil. Ancak mücadelesi, hicivleri, natıkası, kişiliği, eserleri ile yaşamaya devam edecek.
            Onu bir kez daha minnetle anıyorum. Allah'tan rahmet diliyorum'

Bu yazı 1409 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum