Reklamı Geç
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Pappaz!

17 Ekim 2018 - 17:19

Casus dediler, ajan dediler. Ülkemize musallat olan bölücü terör örgütleri hesabına çalışıyor dediler. Resmi makamlar açıkladı. Malum medya, en ince ayrıntısına kadar haber ve fotoğraflar yayınladı.
            Sonra tutuklandı pappaz. Bir daha içeriden çıkamaz dediler. Hak ettiği cezayı, Türk yargısı verecek dediler.
            Ve daha sonra, Amerika ile aramız açıldı. Toromp, rest üstüne rest çekti. Yer miyiz bunları? Onurumuzu, gururumuz yem ettirmeyiz diyerek, esas resti biz çektik.
            Bu işlerden fazla anlamayız vatandaş olarak. Bizim için vazgeçilmez olan, milli duygularımızdır. Mahkeme 30 yıl sınırından ceza verecekmiş diye açıklamalar yapıldı. Hah tamam dedik. Milli gurur böyle olmalı işte.
            Bekamıza göz dikenler, casusluk yapanlar böyle ceza almalı diye haykırdık.
            Ve daha sonrasının sonrasında, dolar birden fırladı. Ekonomide işler karıştı. Büyüklerimiz, pappaz yüzünden diye bilgi verdi. Toromp, pappazı vermediğimiz için, doları yükseltiyormuş şekliyle anlattılar bize.
            Hikâyenin neticesinde; pappazın tutuklanmasında etkin olan tanıklar, mahkemede ifade değiştirdi. Efendim biz yanlış görmüşüz dediler. Mahkeme, bir daha içeriden çıkamaz denilen ve 30 yıl hapis istenen ve casuslukla suçlanan pappaza, 3 küsur yıl ceza kesti. Yattığı süreyi göz önüne alarak tahliye etti.
            Pappaz anında Amerika'ya uçtu. Toromp tarafından karşılandı ve adeta kahraman ilan edildi. Burası tamam. Bizim tarafta ne oldu derseniz; şu oldu. Doların fırlamasının, ekonomide yaşanan kırılmaların, pappazla fazla bir ilgisinin olmadığı anlaşıldı.
            Galiba ekonomideki yanlışlar, hatalar ve kusurlar bir süreliğine pappazla örtülmüş oldu. Merak ettiğim konu şu; bundan sonrası için, yeni bir pappaz hikâyesi ortaya çıkar mı?
            Kanaatimi söyleyeyim: Kuvvetle muhtemeldir.
            Pappaz hikâyesinin başı ve sonu, vatandaş olarak ne kadar içimize sindi, ne kadar sinmedi bilemiyorum. Ancak bu pappaz hikâyeleri asırlardır devam ediyor.
            Pappazı bırakarak, papaz moduna geçmek istiyorum.
            Hıristiyan dünyasında papazlar, günah çıkartmaları ile ünlüdür. Papaza giden, bir örtünün arkasında ona günahlarını anlatır. Papazda günahın vasfına göre, ona ne yapması gerektiğini söyler.
            Katolik dünyasında papazlar, Ortodoks dünyasında patrikler, sözlerine güvenilen, kendilerine itimat edilen bilge insanlar olarak kabul edilir. Hak, hukuk, adalet ve ahlak kavramlarını, kendi toplumlarına devamlı olarak anlatırlar.
            Bu yazı vesilesiyle, tarihin sayfalarına dönme ihtiyacı hissettim. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
            İstanbul'un fethinden sonra, Fatih'in asırlara damga vuran önemli icraatları olmuştur. Bunlardan birisi de, patrik Gennadios'u arayıp sormasıdır. Araştırılır ve yeri tespit edilir. Patrik, bir manastırda hapiste tutulmaktadır.
            Emir buyurur Fatih ve patrik Gennasios'u huzuruna getirirler. Bir din adamının hapsedilmesi, Fatih'in zihin ve inanç dünyasına aykırıdır. Merak edip sorar: 'Seni niçin hapse attılar?'
            Patrik şöyle cevap verir: 'İmparator Konstantin, bize Bizans'ın istikbalini sordu. Bu adaletsizlik ve ahlaksızlık devam ederse, uzun sürmez dedik. Bize kızıp öfkelendi ve hapse attırdı.'
            Bu olaydan sonra Fatih, patriği Ortodoksların din hizmetleri için görevlendirir. Ona, vezirlere denk bir makam verip maaş bağlar. Bu arada manas zindanlarında kalan birkaç papazın, hürriyetine kavuşmasını sağlar.
            İmparator Konstantin'in Bizans için merak ettiği soru, Fatih'in kafasına takılmıştır. Bir gün patrik Gennasios'u karşısına alarak, şöyle bir sualde bulunur: ' Peki, İstanbul'un istikbali için ne düşünürsünüz?'
            Cevap son derece dikkat çekicidir: 'Sizin yönetim biçiminizi görmeden bir cevap veremeyiz. Memleketi nasıl yönettiğinizi hele bir görelim, sonra cevap veririz.'
            Hıristiyan din adamları daha sonra, ülkeyi dolaşmaya çıkar. Yolları Bursa'da bir mahkemeye düşer.
            Köylü bir vatandaş, mahkeme kapısında beklemektedir. Sığırı komşusu tarafından öldürülmüş ve hakkını aramaya gelmiştir. Fakat kadı makamında yoktur. Üç gün boyunca, mahkeme kapısında kadıyı bekler.
            Dördüncü gün kadı gelir. Köylünün talebini alır. Sonra kararını bildirir: 'Seni üç gün burada beklettim. Hakkını çiğnedim. Bu kusur benim. Sığırın parasını ben ödüyorum.'
            Bu olay, din adamlarına yeterli gelir. Osmanlı topraklarında başka bir yere gitmeye gerek yok diyerek, Fatih'e kanaatlerini rapor ederler. Kısa ve özlü ifadelerle Fatih'e sunulan rapor şöyledir: 'Bu adalet anlayışı hüküm sürdüğü müddetçe, İstanbul'un istikbalinden hiç endişe duymayın..'

Bu yazı 1462 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum