Reklamı Geç
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Mustafa Kemali O Yazdı

07 Kasım 2018 - 15:39

Hayatı, mücadelesi, fikirleri, kurduğu cumhuriyeti bugüne kadar çok yazan oldu. Kimisi aşır yüceltme ile kaleme aldı. Kimisi kötülemek adına cımbızla belge aradı. Doyurucu eserler veren de oldu.
            Ancak hiç birisi,  onun gibi kaleme alamadı ve yazamadı.
            Mustafa Kemali o yazdı. Kitabın ismine de onun imzasını koydu: ‘M. Kemal.'
            İlk baskısı 500 bin adetti. Bir haftada tükendi. Bir ay içerisinde Kırmızı Kedi yayınevi 4. baskıyı yapmak zorunda kaldı. Kitabın satışı bu kadar kısa sürede, 1 milyon rakamına yaklaştı.
            Usta gazeteci Yılmaz Özdil, bu kitap için 10 yıl çalıştı. Binlerce belgeyi didik didik etti. Hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde objektif davrandı. Mustafa Kemalle ilgili iftiralara ve karalamalara en net cevapları verdi.
            500 sayfalık bu kitabı, bir solukta okudum.
            Bugüne kadar Mustafa Kemalle ilgili yazılmış eserleri, aşağı yukarı gözden geçirmişimdir. Fakat Yılmaz Özdil'in eseri bir başka. Hem de bambaşka. Niçin diye soracaksınız.
            Mustafa Kemal bugüne kadar, tarihi gerçekliği içerisinde ne yazık ki hakkıyla anlatılamadı, öğreti konusu olamadı. Bir tarafta aşırı yüceltme ve ululaştırma gayreti, diğer tarafta Cumhuriyete karşı tavır alanların bağnazlığı arasında, Mustafa Kemal gerçeği savrulup durdu.
            Çökmekte olan bir imparatorluğun, yitirilen vatan topraklarının tam göbeğinde dünyaya geldi. Türkün hem talihinin ve hem de tarihinin tuz buz olduğu bir ortamda yetişti.
            Devletlilerin gafletini gördü. İhanetleri yaşadı. Kaybedilen vatan topraklarının acısıyla kavruldu. Cehaletin ve taassubun toplumu nasıl çürüttüğüne şahit oldu. Hiçbir ümidi kalmamış ve bu yüzden mandacılığa rıza göstermiş bir zihniyeti kahırla izledi.
            Sarayın ve saltanatın gafletini kim kırabilirdi. Kaybedilen vatan topraklarının acısına kim dur diyebilirdi? Ümitsizlikten kıvranan bir millete, kim ümit aşılayabilirdi? Milletine yeni ufuklar açma hayalini kim verebilirdi?
            Elbette Mustafa Kemal.
            Öyleyse, o sıradan bir insan olamazdı.
            O zaman taa çocukluğundan itibaren ailesi ve tahsil hayatı ve mücadelesi, tarihi çıplaklığı ile bize anlatılmalıdır. Başardığı işin ve kurduğu Cumhuriyetin, ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilelim.
            Mustafa Kemal kitabı, bunu başarmıştır. Bu yönüyle ilktir ve aynı zamanda muhteşemdir.
            Yılmaz Özdil'in böyle bir kaygıyla yola çıktığı belli oluyor. Ancak onun gibi tecessüs sahibi, karakter sahibi, tarihe çıplak gözle bakan bir yazar bu eseri yazabilirdi. Orijinal üslubu, kısa ve özlü cümle kurgusu, olayları kavramada ve anlamadaki kıvrak zekası, esere benzeri olmayan bir tat katmış.
            Mustafa Kemal kitabı, roman gibi fakat roman değil. Belgesel gibi fakat belgesel değil. Tarih gibi fakat tarihten de öte. Kronoloji yok. Kafa ütüleyici açıklamalar yok. Türk milletinin vicdanına taht kurmuş bir dünya liderinin sadece kendisi var.
            Mustafa Kemali yetiştiren bir anne var kitapta. O anne olmasaydı, ‘böyle bir Mustafa Kemal olur muydu' demeden edemiyor insan. Mücadele için yola çıkacağı gün, validesini haberdar eder. Yaşananları şöyle anlatıyor yazar:
            'Hepsi topu birkaç altın bileziği vardı. Selanik'ten elinde avucunda kala kala bunlar kalmıştı. Oğluna verdi. ‘Lazım olur' dedi.
            1920'Hakikaten lazım oldu. Ankara'da paraya sıkışmışlardı. Ekmek alacak durumları kalmamıştı. M. Kemal emir erini çağırttı. ‘Valizde anamın birkaç parça ziyneti var. Osmanlı Bankasına rehin bırak, para al' dedi.
            Ali Çavuş yatak odasına gitti. Karyolanın altındaki valizi açtı. Mendile sarılı bilezikleri buldu. Bankaya koştu, tek kelime etmeden masaya koydu. 200 lirayı sayıp uzattılar. Biraz olsun nefes alacaklardı.
            Zübeyde'nin çeyiz bileziği'
            Milli Mücadele hamuruna karılmıştı.' (age, sf:21)
            O hamaset ve nutuk adamı değildi. Zekiydi. Ancak bilgi ve görgüyle karılmış bir zekâydı. Fransızcası mükemmeldi. Harb Akademisinde okurken, ikinci dil olarak Almancayı seçti. Bir müddet sonra Almancası, Fransızcadan daha iyi hale geldi.
            Müthiş okuyan ve araştıran bir öğrenciydi.
            Mesela en büyük tutkularından birisi Matematik idi. 1936 yılında ‘Geometri' adıyla 44 sayfalık kitap yazdı. Arapça ve Farsça geometri terimlerine Türkçe karşılıklar türetti. Cumhurbaşkanı olduktan sonra, yurt gezilerinde liseleri ziyaret etti. Karatahtanın başına geçerek, çocuklara Pisagor Teoremini anlattı.
            M. Kemal'in matematik tutkusunu, Özdil şöyle anlatıyor:
             'Hayat, M. Kemal için matematikti.
            Bilim matematiktir diyordu.
            Evren matematik diliyle yazılmıştır, evrenin harfleri üçgenler, daireler, geometrik biçimlerdir diyordu. Herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır, matematik olmadan dünya kesinlikle anlaşılmaz, matematiksiz ancak karanlık bir labirentte dolaşılır diyordu.
            Gerçek bir hesap adamıydı.
            Büyük Taarruz öncesinde Meclis kürsüsünde konuşan Hamdullah Suphi, aklınca mücadeleyi överek, ‘Kuvayı Milliye cinnet-i mukaddestir' deyince.. Öfkeyle ayağa fırlayıp bağıracaktı:
‘ Ne diyor bu? Ne demek cinnet-i mukaddes?
            Kuvayı milliye hesaptır, hesap''' (age, sf: 34)
            M. Kemal, bir masal değildir. Bir maval hiç değildir. Zekâsıyla ve bilgisiyle ve imanıyla Türk milletinin bir şansıdır. Çanakkale savaşlarında oynadığı rol, sıradan askeri bir başarı mı sanıyorsunuz.
            Eğer o hesap adamı olmasaydı, tarihin akışı farklı olurdu. İlgili bölümü kitaptan aktarıyorum. Sizlerde şaşıracak ve hayretler içinde kalacaksınız:
            'Çanakkale Boğazına atandı. 10 ay Bolayır'da kaldı. Gelibolu'yu karış karış kafasına yazdı.
            Kader adeta onu buraya getirmişti. O günlerde henüz kendisi de farkında değildi ama üç yıl sonra tarihin akışını değiştireceği Çanakkale'yi, önceden inceleme fırsatı yakalamıştı.
            Üç bin yıl önce Truva savaşının yaşandığı yerleri dolaştı. Karadan ve denizden saldırı noktalarının o günkü konumlarıyla, bugünkü şartlarını harita üzerinde karşılaştırdı. Harabeleri gezdi. İLYADA'yı okumuştu. Homeros'un destanındaki yer tariflerini keşfetmeye çalıştı.
            Milattan önce 334 yılında Asya seferine çıkan Büyük İskender, 35 bin kişilik devasa ordusunu Çanakkale Boğazından geçirmişti. O geçiş güzergahını adım adım inceledi, notlar tuttu..' (age, sf:52)
            Mustafa Kemali o yazdı. İyi ki yazdı. Ancak o yazabilirdi.
            Teşekkürler Yılmaz Özdil. Emeğine, yüreğine, kalemine teşekkürler..
            Okunması gereken, her evde bulunması gereken bir kitap bu.
            Anneler, babalar bir kitap alın. Çocuklarınıza bir kitap hediye edin. İsmi 'M. Kemal' olsun.

Bu yazı 957 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum