Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Kaçak Polis Oyunu

14 Ağustos 2015 - 18:05

Çocukluğumuzun vazgeçilmez oyunuydu. Adına ‘kaçak polis' derdik. Kimin kaçak kimin polis olacağına, şöyle karar verirdik: Birimiz seçici olur, diğerinin kolunu elinden tutarak, karış karış yukarıya doğru seslenerek çıkardı. Kaçak- polis, kaçak- polis-kaçak'.
            Son karış, omuz hizasında biterdi. Artık bahtınıza, ya kaçak ya polis olurdunuz. Netice itibarıyla eşleme tamamlanırdı. Kaçak olanlar mahalleye dağılır ve saklanırdı. Polis olanların görevi, onları bulmak ve yakalamaktı.
            Bu ülkede, son yıllarda oynanan oyunun adı kaçak polistir.
            Oyunun son kaçağı Zekeriya Öz, şimdi aranan isimdir. Gürcistan'a mı? Ermenistan'a mı gitti diye, papatya falının tutulduğu günlerdeyiz.
            Dünkü rolü polisti bu savcının. Ama ne savcı be kardeşim. Muktedir mi muktedir. Titretiyor mu titretiyor. Diz çöktürüyor, gücü ve kudreti dizginlenemiyordu.
            Bir tehlike peydahlamışlardı. Hükümeti devirecek ve darbe yapacaklar diye insanları bir torbanın içine atıp, tek lisanla damgalamışlardı: ERGENEKONCU!
 İktidar, emniyet, yargı, yazarlar, çizerler, basın bu güce alkış tutuyordu.
            Başbakan, 'İtalya'daki temiz eller savcısını konuşacağınıza, Zekeriya Özü alkışlayın' demeye getiriyordu.
            Başbakan yardımcısı, ‘Allah bu savcıdan razı olsun' diyordu.
            Böğürerek konuşmasıyla nam salan iktidar yanlısı bir gazeteci, 'gün gelecek, bu savcının heykeli dikilecek' iddiasında bulunuyordu.
            İşin aslı; ortada bir iktidar kavgası vardı ve bu kavga, kaçak polis oyunuyla sürdürülüyordu.
             Kur'an ve Rasul gerçeğine muhalefet ederek, dinde paralel bir yapı oluşturanlar, siyasi müttefikleri ile bir işbirliği meydana getirmişlerdi. Yaklaşık 10 yıl sürdü bu muhabbet. Neticede, devletin içinde paralel bir yapı oluşturdular.
            Onlar polis rolünü birlikte oynuyordu. Kaçak kimdi peki?
            Asker, aydınlar vesaire.
            O günleri hatırlıyorum bugün.
            Muktedir savcı ve arkadaşları bir araya geldiğinde, her biri zevkten dört köşe oluyormuş diye bilgiler alırdım. Koltuklarına kurulup, şeylerini kaşıyarak seslenirler imiş birbirlerine: Ben bugün iki paşayı daha içeri aldım!
            O mahkemelerin görüldüğü davalarda;  işlenen hukuk cinayetleri,  tarihe kara bir sayfa olarak geçti.
            Oyunun emniyet kadrolarındaki isimleri, bu muktedirlerden belki daha iddialıydı. Mesela birisi, arkadaşlarına şöyle seslenmiş bir gün: Karşımda dev bir buz dağı (ordu) vardı. Bir kafa çaktım, tuz buz oluverdi.
            Oyunun iyi oynanması için; ne yasalar çıkarılmış, ne yetkilerle donatılmıştı bu muktedirler. Bugün şikâyet edilecekse eğer; paralelcilerle birlikte, onlara kucak açanlarda hesap vermeli aslında.
            Oyunun ilk ayağı kısaca böyleydi. İktidar gücü, yargı gücü, emniyet gücü, basın gücü ile beraber kaçaklar yakalanmış, hesapları görülmüştü.
            Biliyorsunuz, sonra aralarında hır çıktı. Her şerde bir hayır var diye boşuna söylenmemiş. Siyasetçilerin fotoğrafı Aralık ayının günlerinde yayınlanınca, fırtına koptu. Aslında her iki tarafta, birbirlerinin ne olduğunu iyi biliyordu.
            Gibi hareket ederek, sen mi yaman, ben mi yaman mücadelesine giriştiler.
            Oyunun ikinci perdesinde bu defa roller değişti. Polisler kaçak, kaçaklar ise polis rolüne geçti.
            Kaçakları yakalamak için yine yargı, emniyet, basın ve diğerleri devreye girdi. Yine yasalar değiştirildi. Yine kadrolar sil baştan yapıldı.
            Suç isnadı, öncekinin tıpkısının aynısıydı. Hükümeti devirmeye yönelik darbe yapmak!
             Dünün polisi rolündeki Zekeriya Öz, bugün kaçak rolünü üstlenmiş durumda.
            Ben uzun zamandır devletin düştüğü durumu yazıyorum. Dikkat kesiliyorum. Zaman zaman bazı okuyucularımın, bu yazılardan sıkıldığını da biliyorum. Ancak durum vahim!
            Ortada hukuk, adalet ve diğerleri şu veya bu, artık rafa kaldırılmış durumda. Sadece ve sadece iktidar oyunu var.
            İşin garip olan tarafı; bu oyunun bizim çocukluğumuzun bir zamanlar vazgeçemediği, kaçak-polis senaryosuyla oynanmasıdır.
            Bunu söylemenin bir gerekçesi var.
             Yıllardır bu oyunlarla ülkede; kurumların, değerlerin, tarihin ve dahi istikbalin ufku kararırken, neler olmuş neler.
            Son günlerde parçalanan ciğerlerimiz, toprağa düşen evlatlarımız, kontrolden çıkan bölgelerimiz, arşa yükselen feryatlarımız, göl olan gözyaşlarımız acaba hangi kusurların, hangi günahların eseridir.
            Keşke bir sorabilsek, keşke bir parça düşünebilsek.
            Kaçak polis oyunu oynarken; hainler, mahallenin köpekleri nasıl mevzilenmiş, nasıl güçlenmiş, nasıl cüretleşmiş lütfen bir akıl muhasebesi yapalım'
 
            

Bu yazı 1645 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum