Reklamı Geç
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Enflasyon Tansiyon Gibidir!

08 Kasım 2021 - 16:55 - Güncelleme: 03 Aralık 2021 - 17:02

Hızlı biçimde seyreden bir hayat pahalılığı var. Halk deyimiyle; iğneden ipliğe her şey zamlanıyor. Daha vahimi, her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz. İş hayatı daha bir dertli, çünkü zamlar günlük otomatiğe bağlanmış gibi.
            Çiftçi, gübre ve akaryakıt fiyatları karşısında şaşkın ve çaresiz. Sabit ve dar gelirli aileler, “ya sabır esması” çekiyor. İş hayatı müthiş bir kırılganlık içinde. Zamlarla baş edemeyen esnaf, tüccar ve iş yerlerinin sermayesi olabildiğince eriyor.
            Ekonomi lisanıyla, buna enflasyon diyoruz. Temel göstergesi, paranın değer kaybıdır. Türk lirası, yabancı para birimleri karşısında hızla değer kaybediyor. Ben buna, paranın pahalanması diyorum. Zira değer kaybına uğrayan Türk Lirası ile alım yapmak, maliyetli hale geliyor.
            Elbette enflasyonun tek bir sebebi yok.
            Öncelikle üretime dayalı bir ekonominiz olacak. Sattığınız aldığınızdan fazla olacak. Yani cari hesap dediğimiz durum. Artı verirseniz problem yok. İthaliniz ihracatınızdan fazla olursa, cari açığa yakalanmışsınız demektir. Türkiye uzun yıllardır, bu açığı kapatamıyor. Makul cari açık seviyeli yıllarda, işi idare etmişiz o kadar.
            Pek çok ara malı ithal ediyoruz, sonra imalat yapıyor satıyoruz. Aradaki farkı yine kapatamıyoruz. Ara malları üretecek bir sistemimiz, bugüne kadar hiç olmadı. Bu durum belli aralıklarla, enflasyonist baskı olarak karşımıza çıktı.
            Son yıllarda ekonomi, sıcak para girişi ve inşaat sektörüyle ayakta kalmaya çalıştı. Belli bir dönem sonra, sıcak para girişi asgari düzeye indi. İnşaatla betona gömdüğümüz tasarruflarımızın, geri dönüşü mümkün olmadı. Enflasyonla mücadelede, toplumun tasarruf oranı önemli bir göstergedir. Ne yazık ki toplumun tasarruf gücü, yerlerde sürünüyor.
            Hiçbir enflasyonist gelişme, birkaç ay içinde ortaya çıkmaz. Yanlış tercihler, rasyonel olmayan uygulamalar, bir gün önünüze devasa bir fatura getirir. Bugün yaşadığımız enflasyonist baskılarda olduğu gibi. İşin enteresan tarafı, bunun geri dönüşü mümkün değildir. Hem ekonomide ve hem sosyal hayatta tahribatının yapar ve siz, yeniden başlamak zorunda kalırsınız.
            Zira enflasyon, tansiyon hastalığı gibidir.
            Tansiyon hastasının derecesi, ne kadar önemlidir. Üst derece tansiyon, insanı nasıl tahrip eder. Kalp, damar hastalıklarından tutun, vücudumuzun pek çok yerini etkiler. Yatağa mahkum edip süründürdüğü de olur, sakat bırakıp süründürdüğü de.. Bunların yanında ölümcül sonuçları da olur. Böyle bir sonu yaşamamak için, insanı dengede tutabilecek dereceyi, mutlaka ayarlamak lazımdır.
            50 yıldır iş hayatının ve piyasaların içindeyim. 1974 dünya petrol kriziyle etkilendiğimiz, enflasyonist baskıdan bugüne, nicesini yaşadım ve gördüm. Piyasa ve ticaret insanı olarak, devasa tecrübeler edindim. Enflasyonist baskının, tahribat derecesini şöyle anlarım.
            İnsanların alım gücü büyük ölçüde düşer. Çiftçi toprağını işleyip ekmede dara girer. Dar gelirli 50TL’ye 100TL’ye muhtaç hale gelir. Çarşıda tanıdığı esnafa başvurur. Bir depo yakıt almasını ister. 100TL ödünç para talebinde bulunur. Çek senet gününden bir gün önce, kıvranan esnaflar olur, borç para istemeye gelir. Ben bunları geçmiş 50 yılda çok yaşadım.
            Son zamanlarda, benzerini yine yaşamaya başladım.
            Demek ki enflasyonun ateşi, hızlı yükselmeye devam ediyor.
            Tecrübelerime dayanarak, bu yüksek ateşi fevkalade önemsiyorum ve milli bir mesele olarak kabul ediyorum. Meselenin iktidar ile muhalefet arasında, ağız dalaşına dönüşmesini anlayamıyorum. Var-yok beyanatlarıyla, ak-kara iddialarıyla vakıanın tabiatını değiştiremezsiniz.
            Enflasyon ateşi daha fazla yükselmeden ve daha büyük tahribat yaratmadan, acil olarak alınması gereken tedbirler vardır ve olmalıdır da. İktidar bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır.
            Unutulmamalıdır ki yüksek dereceli tansiyon gibi yüksek ateşli enflasyon da, sadece ekonomik tahribat yapmakla kalmaz. Toplumun sosyal dengelerini ve huzurunu da paramparça eder.

Bu yazı 846 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum