Reklamı Geç
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Bekri Mustafa

05 Ekim 2018 - 15:42

Ekonomiyi yazmak, yaşanan gelişmeleri irdelemek yorucu oluyor. Son haftalarda, geniş araştırmalara dayalı yazılar yazdım. Beklemediğim kadar ilgi gördü. Farkındalığı ortaya koyan yazılardı bunlar.
            Ancak toplumsal yönü ağır bastığı için, zihnimizde yorgunluk oluşturdu. Memleket sevgimiz; kaygılarla, kahırlarla adeta harp edip durdu.  İçimden daha çok şeyler söylemek istedim.
            Ancak söylemek ve yazmak bazen mümkün olmuyor. Çünkü iklim uygun değil.
            Garip bir duygu bu. Uygun olsa, söyleyebilecek misin yani? Zorladım kendimi. Hem çok zorladım. Tek tek söyledim içimden geçeni. Söyledim ve sonunda 'amma' diyerek, Avni Anıl'ın ölümsüz bestesindeki nakarata takıldım: AH BU ŞARKILARIN GÖZÜ KÖR OLSUN
            Farklı bir atmosfer olsun, hem ben dinleneyim ve hem okuyucularım dinlensin diye düşündüm.
            Bu hafta, BEKRİ MUSTAFA'YI yazmaya karar verdim.
            16.yy sonlarına doğru İstanbul'da doğdu. Çocuk yaşta, yorgancı olan babasının yanında yetişti. İyi bir eğitim aldığı ve hafız olduğu tarihi kaynaklarda söylenir. Uzun boylu, geniş omuzlu ve pos bıyıklarıyla, yarma bir delikanlı tasviri yapılır onun için.
            Padişah 4. Murat döneminin, en tanınmış isimlerindendir. Gençlik yıllarında içkiye tutkun olur. İstanbul Balık Pazarındaki meyhanelerin müdavimlerindendir. O yılların Balık Pazarında, Agop'un Meyhanesi ünlüdür. Bu meyhane, onun ismiyle daha bir ünlüdür.
            Adı Mustafa. Bekri ise lakabıdır. Bekri kelimesi, aşırı içki içen anlamındadır.
            Bekri Mustafa, hoşsohbeti, nüktedanlığı ile tanınmıştır. Özellikle hazır cevaplılığı, bir başka özel tarafıdır. Peki, onu bugüne taşıyan sadece bekri oluşu mudur? Elbette hayır.
            Padişah 4. Murat ile olan ilişkisi ve bugüne kadar gelen hikâyeleridir. 4. Murat, içkiye karşı savaş açan bir padişahtır. İçki içenlere karşı sert yaptırımları olmuştur. Bu yüzden yolu, çoğu kez Bekri Mustafa ile kesişmiştir.
            Gelelim onların hikâyelerine.
            Bekrinin durumunu düzeltmek isteyen dostları, bir çözüm bulur. Üst makamlara söylenir bu çözüm. Zaten hafız olan Bekriyi, Küçük Ayasofya'ya imam tayin ederler. Hem görevini yapsın, hem içkiyi unutsun isterler.
            Bir gün camiye bir cenaze gelir. Bekri namazı kıldırdıktan sonra, tabutun üzerine eğilerek bir şeyler söyler. Ancak kimse ne söylediğini bilemez. Daha sonra gelen cenazelere de aynı şeyi yapar.
            Cemaatte bir merak ve bir merak, alır başını gider. Sonra bir çözüm bulurlar. İçlerinden birisini, rolden öldürerek tabuta sokarlar. Bekri namazı kıldırdıktan sonra, yine bir şeyler söyler.
            Mezara giden tabutu yolda açıp, adamı ayağa kaldırırlar. Cemaatin tamamı, tek bir ağızdan sorar: 'Söyle, ne dedi?'
            Anlatır adam. Merak mı ediyorsunuz. Anlatayım o zaman. Bekri ölüye şöyle sesleniyormuş:
            'Birader, şimdi sen öbür dünyaya gidiyorsun. Orada sana sual ederler. Derler ki ‘Sizin dünyada ne var, ne yok.' Sen onlara: ‘ Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu, gerisini siz düşünün.' de, onlar anlarlar''
            İçki yasağının sert uygulandığı günlerde, Bekri ortalıklarda görünmez. 4. Murat merak eder. Kıyafet değiştirerek, belirli mekânları dolaşmaya başlar. Bir mahzene uğrar. Bekri ve arkadaşları âlem yapmaktadır. Selam verir, girer içeri.
            Kısa bir sohbetten sonra, tanışalım der Bekri. 'İsmini bağışla yiğidim, kimlerdensin?' sorusuna, tok bir cevap gelir: Murat
            Önce bir duraklar Bekri. Sonra kadehi masaya koyar. Başında 4'ü var mı? diye merak buyurur. Murat, evet deyince, Bekri ayağa kalkarak içeridekilere seslenir:
            'Arkadaşlar, buyurun cenaze namazına''
            Zabıtaların mekânları basıp, içkicileri huzura çıkardığı bir dönemde, Bekri ortalıktan kaybolur. 4. Murat merak eder. Bulun bu adamı der. Ancak girilmedik delik bırakılmaz. Bekri yoktur.
            Murat, Bekri Mustafa'yı kafasına takmıştır. Çünkü o, mutlaka bir yere tıkılmış ve içkisini içiyordur. Derken bir gün, bir istihbarat gelir. Bekri, Kadıköy ile Karaköy arasında kayıkçılık yapmaktadır.
            Murat yanına vezirini de alarak, tebdili kıyafetle (kıyafet değişikliği) Karaköy'e varır. Bekri ile akçe hesabı üzerinden, Kadıköy'e geçmeye pazarlık ederler.
            Küreklere bütün gücüyle asılan Bekri, denizin ortasına doğru geldiğinde, şöyle bir mola verir. Kalın bir ipi denizden çeker. Çek bakalım çek ve sonunda, içki dolu bir damacana çıkarır.
            ‘Ağalar sizde taam eder misiniz' diye sorar. Murat ve veziri, ‘niye olmasın yiğidim!' diye cevap verir. Bekri, iki kadeh kendi atar. İkişer kadeh'te yolcularına ikram eder.
             Kıyıya yanaştıklarında, Murat arzuyla seslenir: ‘Bekri seni nihayet buldum. Yine içki içiyorsun. Ben padişah 4. Murat, buda vezirim.'
            Bekrinin kafasının tası atar ve şu cevabı verir:
            'Bana bakın ulan, benim asabımı bozmayın. Şimdi şu kürekleri kafanızda kırarım. Ulan alt tarafı ikişer kadeh attınız, biriniz kendini 4. Murat sanıyor, birinizde vezir. Biraz daha içseniz, dünyayı biz yarattık diyeceksiniz''
            Bir hikâye daha'
            Murat, Bekriyi sur dibinde elinde içki testisi ile yakalamış. Ver elini demiş Bekriye. Sol eliyle testiyi arkasına saklayan Bekri, sağ elini Murat'a uzatmış. Öbür elini ver dediğinde, Bekri bu defa sağ eliyle testiyi arkasına saklayıp, sol elini uzatmış.
            Murat bakmış baş edemiyor. İki elini de uzat diye haykırmış.
            Bekri surlara yanaşıp, testiyi arkasına sıkıştırmış. Bu defa iki elini birden uzatmış.
            Ne yapsın Murat,  yürü yanıma gel demiş. Bekrinin de kafasının tası atmış. Şöyle bağırmış Padişah'a:
            ' Murat! oynatma beni, kırdıracaksın testiyi!!!'

Bu yazı 1237 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum