Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

7 Haziranın Anlamı

10 Haziran 2015 - 19:24

Seçim öncesi yaşanan gelişmeler, politik kaygı taşımayan herkesi, ülkesi adına düşündürüyordu. Ben o insanlardan sadece birisiyim. Hem yaşadığımız tecrübe, hem sosyolojik gerçekler bunda etkili oluyordu.
            Ülkeyi 12 yıldır yöneten iktidar, üçüncü döneminde akıl almaz hatalar yapmaya başlamıştı. Özellikle 2011 seçimlerinden sonra, bu durum toplumun önemli kesimlerini tahrişe sebep oldu.
            İktidar ve güç duygusunu kibir ve saltanata dönüştürdü. Toplumu hızla sizden ve bizden ayırımına düşürdü. Müthiş bir ötekileştirme süreci başladı. İktidar adeta kutsandı. İktidar için bütün mukaddesler paspas edildi.
            Devletin kurumları, tarihimizde görmediğimiz biçimde politize edildi. Valiler, Kaymakamlar, emniyet mensupları, bürokrasi, medya parti devletinin elemanı gibi hareket etti.
            Topluma sürekli korku yayıldı. Kendisinden olmayanlar; faiz lobisinin, şer güçlerin, haçlı ittifakının adamları olarak kabul edildi. Ergenekon'dan sonra yeni bir düşman bulundu. Paralelle mücadele adı altında, akıl almaz kanunsuzluklar yapıldı.
            Bazı kurumlarda ihaleler kapalı kutu haline geldi. Şeffaf olmayan icraatlar kafalarda hep soru işaretleri bıraktı.
            Asıl fay kırılması 17–25 Aralık ile başladı. Yaşananların üstünü örtme adına, hukuk sistemi ters yüz edildi. Torba yasalarla, 6 ayda bir ‘bize göre kanunlar' çıkarıldı. Yargı ikiye değil, üçe dörde bölündü. Benden olan hâkimler, senden olan savcılar anlayışı, toplumda yargıya olan güveni dip yaptırdı.
            Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmasından sonra, toplumun vicdani kırılmaları daha bir şiddetlendi. Bir partinin cumhurbaşkanıymış gibi hareket eden Erdoğan, söylemleri ve tavırlarıyla toplumu düşüncelere sevk etti.
             Ülke artık hukuk nizamı içinde değil, en üst makamın talimatlarıyla yönetiliyor görüntüsü vermeye başladı.
            Otoriterleşme eğilimi hızla artan, hukuku rafa kaldıran, siyasi zorlamalarla kurumları etkisizleştiren, basını baskı altına alınan, iş dünyası korkutulan bir Türkiye tablosu ortaya çıktı. Seçim öncesi Erdoğan'ın meydanlara çıkması, nereye gidiyoruz sorusunu bir çivi gibi sapladı akıllara.
            Kısacası 2002'deki hedefini, söylemini, güvenirliğini kaybetmiş bir iktidar şöyle bir fotoğraf koydu ortaya:
            İtibarını kaybetmiş bir hukuk düzeni, kurumları aşırı derecede politize olmuş yapısı, öfke ve nefret söyleminin geçer akçe olduğu sosyal düzeni, aşırı derecede kibir ve saltanata merak sarmış iktidar gücü, halkın gündemiyle örtüşmeyen meseleleri dayatan bir çarpık anlayışla Türkiye neye kadar gidebilirdi?
            7 Haziran öncesi politik değil, memleket kaygısı taşıyan bir insan olarak, bu işin sonu nereye gider diye hep kaygı duyuyordum.
            AKP seçimlerden tek başına iktidar çıkarsaydı, bu kötü tablo farklı boyutlara gidecekti. Toplumsal patlamalar kaçınılmaz olacaktı.
            Belki bu yüzden hep dua ettim. Türkiye böyle bir dramı yaşamadan sandıkta gereğini yapsın diye çok arzu ettim.
            Yani gurur ve kibre kapılan, hukuksuzluğu baş tacı yapan, toplumu ayrıştıran ve ötekileştiren bir iktidar ihtar edilmeliydi. Kendine dönmesi, çıktığı noktaya yeniden itibar etmesi ve milletin ona duyduğu güveni tekrar kazanması için gerekliydi.
            7 Haziran benim açımdan, ülke adına tarihi bir dönüm noktasıdır. Partilerin aldığı oy oranları açısından söylemiyorum bunu. Kazanan ve kaybeden ayrımına girmeden söylüyorum.
            7 Haziran'dan çıkan sonuç şudur: Seçmen, ülkeyi ileride muhtemel bir sosyal patlamanın ve devasa çalkantıların kucağından çekip almıştır. Bu yönüyle tarihi bir müdahalede bulunarak, ülkenin kaderini belirlemiştir.
             Ben 7 Haziran sonuçlarını, ileride detayları yazılacak tarihi bir vaka olarak kabul ediyorum.
            AKP iktidarının çeliği kırılmıştır. Muhafazakâr Kürt seçmenlerden, sosyal demokrat ve liberal seçmene uzanan bir hat, ülke kaygısıyla ve vicdani kırılmalarla çare aramıştır. Yani çeliği nereden kırabilirim diye araştırmıştır. Bunu HDP'ye oy vererek tespit etmiş ve gereğini yapmıştır.
            Bunun dışında konuşacağımız partilerin oy oranları, yükselişleri, artışları, çıkardığı milletvekili sayılarının benim için bir önemi yoktur. Onları daha çok konuşuruz ve değerlendiririz.
            7 Haziran sonuçlarında, şu gerçeği ayrıca tespit etmemiz gerekiyor. AKP hala, topulumun tercihinde ana omurgayı oluşturuyor. %40 önemli bir oy oranıdır. Seçmen ihtarını çekmiş ancak yinede kendisinden vazgeçmediğini ortaya koymuştur.
            Bu yüzden AKP ciddi bir iç hesaplaşma yapmak zorundadır.
            Muhalefet partilerinden CHP ve MHP, milletin önüne hala bir iktidar alternatifi olabilirim inandırıcılığı koyamamışlardır. Onun için milletin AKP'den bir anda vazgeçmesi mümkün değildir.
            Meclis aritmetiğindeki dağılım, bir kaos yaratır düşüncesinde değilim. İlk anlarda öyle görünebilir. Ben ülkeyi yönetecek bir koalisyonun çıkacağı görüşündeyim.
            Seçimden önce yazdığım bir yazıda, aynen şöyle demiştim: 7 Haziran seçimlerinden; tahmin edilmeyen, öngörülmeyen ve beklenmeyen bir sonuç çıkar.
            Okuyucularım ve arkadaşlarım bunun ne olacağını hep sordular bana. Yani bugünkü sonucu görmüştüm. Detaylarını yazmak yerine, sadece üç kelimeyle ifade etmiştim. 7 Haziran'da beklenen olmadı. Yani AKP' iktidara gelemedi.
            MHP %18'den aşağı alırsa, mesleği bırakırım diyen anketçiler vardı. CHP mükemmel bir seçim stratejisi izlemişti. Bunun mutlak bir getirisi olacaktı. Siyaset sosyolojisi bunu gerektiriyordu. Ancak bir kısım oyları HDP'ye gitti.
            Dolayısıyla MHP ve CHP için yapılan tahminler gerçekleşmedi.
             HDP için, barajı aşamaz öngörüsü vardı. Sonuçlar bu öngörünün yıkıldığını gösterdi.
            Dolayısıyla uzun analizleri, bilimsel verileri, çalışmaları dikkate alarak yaptığım seçim öncesi değerlendirmelerim doğru çıktı.
            Tahmin edilmeyen, beklenmeyen ve öngörülmeyen bir tablo çıktı karşımıza.

Bu yazı 873 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum