Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Rabindranath Tagore

07 Kasım 2016 - 15:54

Havasından mıdır, suyundan mı her ne hikmetse Doğu toplumlarının düşünce ve hisleri aşk, cezbe, sarhoşluk, fenafillah ve vahdet-i vücut ile boyanmıştır. Onun içindir ki bir bir Buda, bir Hafız, bir Fuzuli, bir Mevlana, bir İkbal, bir Tagore doğuda yetişmiştir. Onun içindir ki doğunun bir Descertes'i, bir Kant'ı, bir Hegel'i, bir Niçe'si yoktur.
Biz duygu toplumuyuz, duygularımızı abartmayı severiz. Allah aşkına şu dizelere bakar mısınız nasıl da insanın yüreğine yüreğine dokunuyor?
Taştın yine deli gönül,
Sular gibi çağlar mısın?
Aktın yine kanlı yaşım,
Yollarımı bağlar mısın?
Tasavvufumuz, Divan şiirimiz, Tekke şiirimiz baştan başa bir duygu selidir. Bugün bu gönül insanlarından, yalnız Hindistan'ın değil aynı zamanda beynelmilel edebiyat dünyasının en seçkin mistik şair ve muharrirlerinden Rabindranath Tagore'den bahsedeceğim ve ilahilerinden bazı parçalar paylaşacağım. Tagore 1861'de Kalküta'da doğdu ve 1941'de Bengal'de yaşama gözlerini yumdu. İlköğretimini özel olarak yaptıktan sonra 17 yaşında hukuk öğrenimi için İngiltere'ye gitti. Ancak İngiliz edebiyatının zenginliği karşısında, kendini edebiyata adadı, İngiltere'de hem İngiliz, hem de tümüyle Batı edebiyatını inceleme olanağını buldu. Bu arada müzikle ilgilendi.
İlahiler (Gitanjali) adlı şiir kitabı, bütün dünya için bir yenilik getirdi (1910). Tagore'a 1913 Nobel Edebiyat Ödülü verildi. 1915'te, Tagore'a, İngiltere tarafından soyluluk nişanı olan ‘Sir' (Sör) unvanı verildi. Hindistan Milli Marşı'nın sözlerini yazdı.
Bir yazar onun hakkında; Tagore nefsini her şeyden yoksun bırakan ve bedensel yaşamı reddeden bir çileci değildi. Ama bir Epikürcü ya da bir hedonist de değildi, çünkü yaşamın gerçek anlamının, daha dolu ve daha zengin deneyimler peşinde koşmakta gizli olduğunu hissetmişti; diyerek Tagore'nin büyüklüğüne dikkat çeker.
Eserlerinden bazıları şunlardır: Gitanjali (İlahiler), Avare Kuşlar, Bahçıvan, Büyüyen Ay, Şairin Dini.
Yukarıda Doğu'ya dair söylediğim hususlar aynıyla Tagore'de var mı görelim. Mesela 'fena makamında' söylenmiş şu cümleler İbn-i Arabî'nin cümlelerinden farklı değil:
Benden yalnız bir küçük parça kalsın ki, böylelikle sana, «Benim her şeyimsin.» diyebileyim.
İrademden yalnız bir küçük parça kalsın ki, böylelikle seni her tarafta hissedip her işimde sana koşabileyim ve her an aşkımı sana sunabileyim.
Zincirlerimin yalnız bir parçası kalsın; çünkü ancak bu suretle senin iradene bağlı bulunuyorum ve senin maksadın benim hayatımda rol oynuyor. Bu, senin aşkının zinciridir.
Şu cümleler Mevlana tarzında yazılmış, aşk dolu bir kalbin çarpıntıları:
Kalbim sertleşip kavrulurken üstüme merhamet sağanaklarıyla gel. Hayattan zarafet kaybolunca, bir şarkı ile gel.
Gürültülü çalışmaların patırtısı her tarafta yükselerek beni dış âleme kapatınca, sükûnun Allah'ı olan Rabbim, bana rahatınla gel, huzurunla gel.
Yoksul kalbim bir köşede kapatılmış, başı önüne eğik otururken, kapıyı kır, aç benim sultanım ve bir hükümdar haşmetiyle gel.
Arzu, aklı gaflet ve tozla körleştirdiği zaman, ey mukaddes kimse, ey uyanık Sen ışığınla gel, gürlemenle gel.
Seremonilerin, ritüellerin bol olduğu Hindistan'da Tagore'nin ritüellere bakış açısı tam bir mistik bakış açısıdır.
Bu dua ayinlerini ve şarkılarını bırak. Bir mabedin bu karanlık köşesinde kime ibadet ediyorsun? Gözlerini aç, göreceksin ki Allah senin karşında değildir!
O, çiftçinin sert toprağı sürdüğü, yol amelesinin taş kırdığı yerdedir. O, güneşte de, yağmurda da onlarla beraberdir ve elbisesi toz içindedir. Mukaddes perdeni kaldır ve hatta onun gibi yap, tozlu toprağa gel!
Tefekkürden vazgeç, çiçekleri ve tütsüleri bir tarafa bırak! Elbiselerin eskir ve kirlenirse bunun ne zararı var? Onunla iş başında ve alnının teriyle karşılaş.
Ve elbette ölüm. Hikmetin yurdu Şarkın en iyi bildiği şey, ölmesini bilmek. Tagore de bundan nasibini alacaktır elbet. Tagore'nin asude bahar ülkesine giderken ki tavrı tek kelimeyle rindanedir.
Beraberimde ne götüreceğimi sormayın, seyahatime boş eller ve muntazır bir kalple çıkıyorum.
Çocuk, annesinin sağ memesinden ayrıldığı zaman bağırır ve bir an sonra solunda teselli bulur.
Bahçıvan'ı Türkçeye çeviren İbrahim Hoyi'nin sözleriyle bitirelim. Kısaca; Rabindranath Tagore, Alman şair ve filozofu Goethe kadar lirik bir şair; Hindistan'ın esrarlı âlemlerini Avrupa medeniyetine tanıtan, sevdiren, en sade ifadede en karışık mefhumları şiirin tılsımlı ahengiyle hayranlarına anlatan milli bir filozof; bütün varlığında duyduğu ebedi aşkı en güzel terennüm eden ve nihayet dehanın kevserini kana kana içmiş olan bir insandır.
Onun için de, ebediyetin malıdır.

Bu yazı 1340 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum