Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Gül Hazin,Sünbül Perişan,Bağzarın Şevki Yok

27 Nisan 2020 - 12:35

Bundan birkaç yıl önce yazmış olduğum Fasl-ı Bahar isimli yazıma bu bahar bir bakayım dedim. Baktıktan sonra nerde o eski baharlar diye iç geçirdim. Eski baharları özlemle yâd ettim. O yazıya şöyle başlamışım:
'Bir anket yapılsa en sevilen mevsimin bahar mevsimi olacağını tahmin ediyorum. Ben de bir bahar sever olarak oyumu bahardan yana kullanırım. Baharın da Nisanını severim.' Sonra sözü Orhan Veli'nin bir şiirine getirmişim.
Beni bu güzel havalar mahvetti, diye başlayan şiirine. Hızımı alamamış Orhan Veli'nin şu beytini de paylaşmışım.
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım.
Nef'i'nin bahar kasidesinin hikâyesinden bahsetmişim ve iki beyti teberrüken paylaşmışım.
Esti nesim-i nevbahar açıldı güller subhdem
Açsın bizim de gönlümüz saki medet, sun cam-ı Cem
Gül devri ayş eyyamıdır zevk ü sefa hengâmıdır
 Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhundedem.
Cahit Sıtkı'nın Mevsim tam lale zamanı şiirine şöyle bir uğramış ve finali şeyh Galiple yapmışım.
Eğer desem ki hevalar açıldı geldi bahar
Murad oldur ki benimle mahabbet eyledi yar.
Ya söylesem ki çemen goncelerle doldu
Odur garez ki tebessümle söyledi dildar.
O yazıyı yazarken nereden bilebilirdim ki aradan henüz on dört bahar geçmeden kederli bir bahar yazısı yazacağımı. Öyle bir bahar ki tam da İzzet Molla'nın tasvir ettiği türden.
Bir mevsim-i baharına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş, havz tehi, gülistan harab.
Bülbülü susmuş, suları kurumuş, gülleri solmuş bir bahardan bahsediyor İzzet Molla. Sanki bahsettiği bahar bizim baharımız. Bahar gelip geçiyor. Çiçekler açıyor, oğlaklar, kuzular doğuyor, sinekler, kelebekler, börtü böcek bütün bir tabiat canlanıyor. Ama biz bu büyük hayat şöleninden mahrumuz. Seyredemiyoruz, doya doya seyredemiyoruz, katılamıyoruz bu büyük şölene. Üzüntümüz ondan. Nasıl olmasın ki. İnsan da şu tabiatın bir parçası değil mi? Başımız göğe de erse ayaklarımız toprakta değil mi? Hamurumuz topraktan ve yine bir gün toprak olacağız.
Âdemoğlu tabiata aittir ve anne evlat gibi karşılıklı bir ilişkisi var. Topraktan, tabiattan mahrum kalınca mutsuz oluyoruz. Hem âdem demek toprak demek değil midir?
(Bu yazıyı yüz yıl sonra okuyanlar acaba ne oldu, bu insanlar ne yaşadı da baharları mahvoldu diye merak etmesin diye yazayım. Korona denilen bir virüsten mütevellit salgın bir hastalık bütün dünyayı birkaç aydır mahvetti. Henüz aşı bulunamadı. Öyle eskisi gibi elimizi kolumuzu sallaya sallaya çarşıda pazarda gezemiyoruz. Eğer bu yazıyı yazılışının üzerinden yüzyıl geçtikten sonra okuyorsan ruhumuza bir Fatiha yollamayı unutma. Biliyorum ki bu naçiz vücudum yüz yıl sonra çok sevdiği toprağa karışmış olacak.)
Aslında şu fena âleminin fâni hiçbir şeyine tamamen gönül vermemek lazım. Nedim üstadımız bu kevn-u fesat âleminin her şeyi gibi baharının da Mona Lisa'nın tebessümü gibi yarım kalmış bir tebessüm olduğunu asırlar önce şöyle dile getirmiş.
Bir nim neş'e say bu cihanın baharını,
Bir sagar-ı keşideye tut lâlezarını.
Nedim, bu cihanın da baharın da ciğerini okumuş. Düşünüyorum da Nedim, Mona Lisa'yı görseydi kim bilir neler neler yazardı.
Yukarda yazmışım ya, en sevdiğim mevsim Nisan diye. O eskidenmiş. Artık yaz günü temmuzda terlerim, zemheride zangır zangır titrerim fakat baharın aldatıcı cilvelerine bir daha aldanırsam iki olsun. Demem o ki siz siz olun nisana, bahara gönül verirken bir daha düşünün. Çarpılmayın baharın oynak havasına. Gül mevsimidir ama dikenine dikkat etmek lazım.
Şimdi düşünüyorum da neden fasl-ı baharı yazmışım bir zamanlar. Evde kendimi izolasyona almışken şöyle bir sonuca vardım. O yazıyı gönlümle yazmışım. Ya bu yazı. Bunu da aklımla. Şunu anladım, insanın gönlüyle aklı kolay kolay eş olmuyor. Şairin dediği gibi:
Başımla gönlümü edemedim eş;
Biri yüz yaşında biri yirmi beş.       
 Buna yaman çelişki, insanın diyalektiği ya da paradoks diyebilirsiniz. Hatta canınız sıkılırsa fotoğrafı ters çevirip zıtların uyumu da diyebilirsiniz. Fakat hafiften başınız ağrıyorsa ki bahardandır, o zaman hiçbir şey söylemeyin.
Ey iki bin yirminin baharı! Seni unutmayacağız ve her hatırlayışımızda şöyle diyeceğiz: Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.

Bu yazı 2548 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum