Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Eğitim Hikayedir

24 Eylül 2016 - 15:39

Yeni bir ders yılı başladı. Hayırlı uğurlu olsun. Koca bir yaz tatili bitti şimdi sıra koca bir ders yılında. Öğretmenlerimizin güzel güzel anlattığı o güzelim dersleri inşallah öğrencilerimiz de güzel güzel dinler ve anlarlar.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır elbet. Fakat diyorum ki okumayı sevdirmek için işe masallarla, öykülerle, hikâyeciklerle başlansa zor konuları daha kolay kavratmak için tahkiye yöntemi kullanılsa fena olmaz mı? Mesela sadece küçüklere değil büyüklere bile okumayı sevdirmek için La Fontaine Masalları, Kelile ve Dimne, Bostan ve Gülistan, Ömer Seyfettin'in hikâyeleri aklıma ilk gelen eserler.
Kur'an'da bile bazı hakikatler mesel tarzında insanlara sunulmuş. En soyut hakikatler dahi temsil yoluyla tahkiye ile anlatılabilir. Örneğin Matematik bazıları için işkence olabilir ama Ali Nesin'den matematik dinlemek zevktir. Lisedeyken tarih dersi bana çok sıkıcı gelirdi. Ne zaman ki Halil İnalcık'ı dinledim, işte bu, dedim. Edebiyatı Tanpınar'dan, Mehmet Kaplan'dan öğrenmek bir başkadır. Bunlar benim hoşuma gidenler. Sizin de hoşlandığınız birçok branştan üstatlar vardır. Onları dinlemek, onları okumak lazım. Fili görenin fili tarif etmesiyle görmeden dokunarak tarif etmeye çalışanın tarifi arasında dağlar kadar fark vardır.
Şu aziz mübarek günde yok efendim şu kadar okuma oranı var, yok şu kadar kitap satılıyor gibi sıkıcı istatistiklerle sözü uzatmaya gerek yok. Çünkü işe yaramıyor. Öyle olmasaydı birçoğumuz en son ne zaman, hangi kitabı okuduğumuzu hatırlardık.
Ezcümle anlaşılmayan anlatılamaz ve sizin anlattığınız karşınızdakinin anladığı kadardır.
Bugün tadımlık kabilinden La Fontaine Masallarından seçtiğim birkaç hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Zira eğitim hikâyedir, hikâyesiz olmaz, hikâyeleştirilmeden anlaşılmaz.
İhtiyarlayan Aslan
İhtiyarlamıştı ormanların kralı arslan. Tüterken gözünde eski zaman hücuma uğradı günün birinde, onun bu güçsüzlüğünden kuvvet alan tebaaları tarafından. Yaklaşıp onu tekmeledi beygir, kurt dişledi, öküz süstü. Zavallı aslan kükreyecek halde bile değildi. Bütün gamı, kasaveti üzerinde şikâyetsiz bekledi, talihine küstü. Nihayet görününce eşek, arslan inledi: Yeter artık, dedi, yeter, bu hal ölümden beter, çünkü senden de dayak yemek iki kere ölmek demek.
Eşekle Sahipleri
Uykusundan erken erken uyandırılıyor diye bir bahçıvanın eşeği dert yanıyordu Feleğe: Horoza erkenci diye kim demiş? Ben horozdan erkenciyim. Hem de böyle uykusuz kalmam sanki niçin? Pazara sebze götürmek için. Ne önemli iş değil mi ya!..  Onun bu şikâyetinden Felek merhamete gelerek devretti onu bir debbağa. Hayvanı yıldırdı bu sefer pis pis kokan ağır deriler. Arıyorum, dedi, eski sahibimi. Hiç olmazsa başımı şöyle bir çevirdim mi lahana filan yerdim bedavadan, hâlbuki burada hiçbir avantam yok. Hayır, var: sopa yemek. Öyle sızlanıyordu ki hayvan bir kömürcüye devretti onu Felek. Burası da eşeğin onuruna dokundu pek. Çünkü ne onun ne de kömürcünün defterde yeri var. Yine başladı yalvarıp sızlanmalar. Felek de öfkelendi artık: Krallar bile, dedi, kafamı şişirmiyor bu kadar. İşi gücü bıraktık bu marsıvanla mı uğraşacağız? Sahibinden şikâyetçi o mu yalnız? Feleğin hakkı var. Herkes böyledir zaten. Hiçbir zaman memnun değilizdir halimizden. Bize hep kötü gelir o günkü durumumuz. Boyuna şikâyet eder dururuz. İstediğimizi verse de Felek biz yine dert yanarız başına ekşiyerek!
Arslan, Kurt Ve Tilki
Romatizmalı, halsiz, bunak bir arslan, ihtiyarlığa çare bulunsun istedi. Malum ya, krallar anlamaz ‘Böyle şey olmazdan.' Her çeşit hayvan bana bir doktor göndersin, dedi. Geldi doktorların çeşidi. Geldi arslan hastalıklarından anlayan bir sürü uzman. Hepsinin elinde bir reçete. Yalnız tilki gelmedi ziyarete. Kurt fırsat bildi onun bu umursamayışını, arslana yaltaklanıp yerdi arkadaşını. Arslan emretti: Çağırın tilkiyi hemen, gerekirse tütsü verin, ürkütün evinden. Tilki gelip çıktı huzura, anlamıştı bu işte kurdun parmağı olduğunu: Korkarım ki, dedi, bir iftira, sebep oldu yanlış yorumlara. Geç kaldım, çünkü hacca gitmiştim bendeniz. Sağlığınız için bir adak adamıştım da getirdim yerine onu.
Fakat yolda birçok bilginlerle tanıştım da sizden bahsettim majestemiz; sonu sizi korkutan dermansızlığınızdan. Sizde aksayan şey: sıcaklık. Bir kurdu diri diri yüzüp derisini, sıcacık, dumanı tüte tüte sarındığınız zaman kurtulacaksınız hemen dermansızlıktan filan. Hani kurt cenapları hoşunuza giderse, mükemmel bir robdöşambr olur size. Bu tekliften hoşlandı aslan. Kurt kesildi, yüzüldü, parçalandı. Hem onun etinden yedi ihtiyar sultan, hem de postunu sarıp sarmalandı.
Karga İle Tilki
Karga hazretleri, ağızlarında peynir, bir dalın üstüne tünemişlerdir. Tilki kardeş kokuyu alıp gelir, ona şöyle der: Vay, Bay Karga, günaydın. Bu ne şirinlik, bu ne güzelliktir efendim. Bende yalan yok, sizi pek beğendim. Hani, sesiniz de tüyünüze uygunsa eğer, sultanısınız bu ormanların' Karga deli olur bu sözlere, sesinin de güzelliğini göstermek ister, koskocaman açar gagasını peyniri düşürür yere. Tilki saldırır peynire ve bu sefer şöyle der: Size bir ders vereceğim, öğrenin ki güzel beyim, dalkavuklar, aptalların sayesinde geçinirler. Eh sanırsam, bu ders de bir peynire değer' Fena halde şaşırıp utanır karga ve artık biraz geç olsa da, bir daha aldanmamağa yemin eder.

Bu yazı 1337 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum