Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-87

30 Aralık 2019 - 12:35

İbrahim Ethem Bey:
               - Gazamız mübarek olsun, kaybımız var mı? Diye sordu.
               - Evet, Nevrekoplu Osman Çavuş'u şehit verdik, dedi Parti Pehlivan.
               - Allah rahmet eylesin! Çok kıymetli ve kıdemli bir neferdi, dedi İbrahim Ethem Bey.
               Hacı Ethem Bey:
               - Ruhu şad olsun! Düşmanın kaybı ne kadar?
               Parti Pehlivan:
               - İki leşleri var. İki hayvan ve bir miktar da eşya ele geçirdik.
               - Ne bu sessizlik? Köyde kimseler kalmamış, diyerek etrafına bakındı Halil Efe.
               Müftü İsmail Hakkı Efendi:
               - Yunan bu tarafa yönelince apar topar gitti köylüler.
               - Siz gitmemişsiniz, dedi Parti Pehlivan meraklı bakışlarla.
               - Biz, Yunan'ın buraya kadar gelebileceğine ihtimal vermedik, çünkü sizi takip ettik buradan, düşman aslında tereddüt etti, şehirden çıkmak istemedi, ama herhalde bir panik neticesi çıktı şehirden ve yola çıktığına da pişman oldu, dedi İbrahim Ethem Bey.
               Hacı Ethem Bey:
               - Buraları onlar için güvenli değil, Gördes'e bile korkarak geldiler, büyük bir zafer kazanmadan daha ilerilere gitmek istemeyecekler tahmin ederim.
               Kaymakam Cemil Bey Parti Pehlivan'a baktı:
               - Karnınızda acıkmıştır sizin, bir şeyler atıştırın.
               -Doğru, kurtlar gibi acıktık. Ama köylü de gitmiş ne yiyeceğiz.
               - Biz de bir miktar var, ama bu kadar insana nasıl yeter bilmiyorum.
               - Civar köylerde de kimseler kalmamış.
               Parti Pehlivan:
               - Hey kızanlar, herkes heybesini torbasını boşaltsın, yiyecek namına ne varsa serin ortaya, Müslüman malı ortaktır, diye bağırdı.
               Müfreze erleri söyleneni yaptı, neyi var neyi yoksa serdiler ortaya ancak, fazla bir şey çıkmamıştı torbalardan.
               - Eyvah! Dedi Parti Pehlivan, bugün aç kaldık!
               - Köylüler giderayak biraz bir şeyler bıraktılar ama bilmiyorum yeter mi, dedi Hacı Ethem Bey ve duvarın dibinde yığılmış torbaları gösterdi.
Efeler Hacı Ethem Bey'in gösterdiği torbaları da getirdiler. Halil Efe:
               - Elli kişiyiz, burada ise ancak yirmi kişilik yiyecek var.
               - O halde kardeş payı yapacağız, dedi İbrahim Ethem Bey.
Yiyecekler erlere eşit olarak dağıtıldı. Herkes oturup sessizce yemeğini yedi. Doymadan kalktılar ve dört tarafa dağıldılar. Parti Pehlivan:
               - Biraz da avlanın, otlanın kızanlar! Diye seslendi arkalarından, gülüştüler.
               İbrahim Ethem Bey:
               - Demirci ile görüştüm, ekmek göndereceklerdi ama nedense gelmedi, dedi.
               - Neyse, Allah kerimdir! Diyerek uzaklaştı Parti Pehlivan; yorgundu, biraz uyuyacaktı.
               Hacı Ethem Bey:
               - Düşman Gördes'e yerleşecek mi, ne dersiniz? Diye sordu.
               Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey:
               - Taktik olabilir, bakarsınız bu akşam aniden Demirci'ye hareket edebilirler, dikkatli olmalıyız, dedi.
               - O halde, bu akşam yolu kontrol altında tutalım ve hazır bulunalım, dedi Hacı Ethem Bey.
               - Düşman buralarda bulunduğumuzu hissetmemeli, gece ateş yakmayalım, dedi, İbrahim Ethem Bey'
               '
Gece olmuş, gündüz ki ılık havanın yerini sert ve yakıcı bir dağ soğuğu almıştı. Askerin ateş yakması yasaklanmış ve yalnız kahve için ufak ateşlere izin verilmişti. İbrahim Ethem Bey, iki geceden beri uykusuzdu ve gözlerine hâkim olamıyordu. Parti Pehlivan ile Halil Efe'nin arasına sokularak kalın paltosunun içine sımsıkı sarıldı.
               - Ben sıcak yeri buldum, sen kendine kayır Hacı Bey, dedi gülerek ve kendisini uykunun kollarına bıraktı'
    
               Gece yarısı Halil Efe'nin dürtmesiyle uyandılar. İbrahim Ethem Bey:
               - Ne var?!. Ne oldu?!..
               - Bir şey olduğu yok Kaymakam Bey! Dedi Halil Efe; kedi olalı bir fare yakaladık!
 Gülerek elinde salladığı iki tavuğu gösterdi.
               - Nerden buldun onları? Dedi İbrahim Ethem Bey.
               - Yakaladım, dedi Halil Efe; Ateşin var mı?
               - Yok, son kibritimi bugün erlere verdim. Pehlivan'da da mı yok?
               - Hayır, onda da kalmamış, Hacı Bey'e soralım hele.
               Hacı Bey de:
               - Yok, deyince;
               - Eyvah, çiğ yiyeceğiz tavukları desene!.
               O sırada Pehlivan, askerin birinden bulduğu iki çöp kibritle geldi. Ancak, gecenin ayazında odunları tutuşturmakta kolay değildi. Zor da olsa Halil Efe ikinci kibritte ateşi yakmayı başardı. Rüzgâr estikçe üzerine eğiliyor ve sürekli beslemeye çalışıyordu alevleri.
               - Daha pişmedi mi? Amma pişmez tavukmuş yahu! Diyerek bir an önce hayalini kurdukları ziyafete konmak istiyorlardı. Ateş ha söndü ha sönecekti.
               - Tamam, pişti, dedi. Parti Pehlivan:
               - Şimdi parmaklarınızı yiyeceksiniz.
               Hemen paylaşıp, karanlıkta kâh tuza kâh küle bastırarak yemeğe başladılar, biraz zor kopuyor ve ağızda da hemen erimiyordu.
               - Ulen kart tavukları bulmuş getirmişsin Halil! Dedi, Parti Pehlivan.
               - Kart değil, çiğ dedi Hacı Ethem Bey:
               - Pişmemiş ki tavuklar!
               - Olsun! Dedi, İbrahim Ethem Bey:
               - Hatır için çiğ tavuk bile yenirmiş!
               - Biz hatır için değil, karın doyurmak için yiyoruz, dedi Cemil Bey.
 Gülüştüler.
               '                           

Bu yazı 1233 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum