Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Büyük İran Gezisi-II

08 Temmuz 2023 - 19:37 - Güncelleme: 08 Temmuz 2023 - 19:37

TAHRAN (05.06.2023, Pazartesi)
SERDEL PARKI
Pehlevilerin iktidar olup (1925) batıyı görmesinden sonra, orada gördükleri gibi müzeler yaptırmaya karar vermiş Şah Rıza Pehlevi. Bu arada Pehlevi kelimesinin eski İran Pers alfabesinin adı olduğunu öğreniyorum. Müze yapılırken giriş, Kisra'nın sarayının girişi ile aynı yapılmış (Tarih şuuru). İçinde bulunanların yüzde 95'i İslam öncesine ait. Kisra; Sasanilerdeki Hüsrev ünvan kelimesinin, Süryanice söyleniş şeklinin Arapçaya geçmiş hali.
BİR İNANÇ, BİR GÖRÜŞ
Mehdi (12.imam Muhammed Mehdi) kıyametten önce gelecek inancı var. O gelinceye kadar İmamlık makamı boş mu kalacak. Onun yerine kim bakacak? Tabii ki İslamı en iyi anlatan İmam bakacak. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Belli değil. O zaman bu saltanat bitmez. Devlete, ümmete, millete hizmet mi dediniz? Ortak istemiyorlar.
***
12 İmam inancı ile 12 Havari benzerliği tesadüf mü? Yahudilerin 12 kabile oluşu. Avrupa Birliği bayrağındaki 12 yıldız. Hristiyanlar da İsa Mesih gelecek diyorlar, kıyametten önce. Ruhban sınıf var. Keramet, mucize, heykele çok meraklı ve yatkınlar. İnançlar arasında geçişler.
***
GÜLİSTAN SARAYI
Yol üstünde Şehriban meydanını görüyoruz. Şah meydanı demek. Molla rejiminden sonra Azadi Meydanı olarak isimlendirilmiş. Şah Rıza Pehlevi'nin karısı, kocasının anısına, 8000m2 alanın ortasında 80 bin parça taştan yapılmış. Mimari, yarışma ile olmuş ve Bahai bir mimar tarafından yapılmış. Sonra Şah gibi İran'dan kaçmış. Kanada'da yaşayan başarılı bir mimar imiş. Bahaileri rejim sevmezmiş.
Son Türk Gacar Şahının (bizim kitaplarımızda Kaçar hanedanı diye yazılır. Ancak bunun bizdeki "kaçmak" fiili ile bir ilgisi yok) hatası, Fars asıllı Rıza Pehlevi'yi general yapması deniyor. O da darbe yapınca, Gacar (Kaçar) ailesi ülkeden kaçmış. Ülke yönetimi yüzyıllar sonra, Türk hanedanlardan Farslara geçmiş (1925).
MEHDİ
Hz. Hüseyin'in soyundan gelen 12.imam Muhammed Mehdi'ye atfen "Mehdi gelecek inancı" İran'da yaygın. Kum'a geleceğine, orada İmam olacağına inanılıyor. O gelene kadar Kum'da imamsız, cemaatle namaz kılma varmış (?). İmam Mehdi gelene kadar böyle olacak, yeri boş tutulacakmış.
***
Yurtdışı ile haberleşme zor. Türk firmaların yurtdışı hizmetleri var ama pahalı. Ucuz İran simkartı alınıp takılabilir. Otel ve işyerlerinin kablosuz (wi fi) hizmetleri işe yarıyor. Ancak npn diye bir uygulanmanın indirilmesi halinde, WhatsApp mümkün oluyor. WhatsApp ile düz mesaj daha kolay gidiyor. Fakat, resimleri göndermek zor ve geç mümkün. (vpn den sonra kolay)
***
TEBRİZ'E YOLCULUK
Öğleden sonra Tebriz 'e uçakla (14.35 hareket, Mehrabat Havalimanı) varıyoruz. İner inmez bindiğimiz 2+1 rahat otobüsümüzle, otele gitmeden program hemen başlıyor.
Önce Göktaş Mescidi müzesine, sonra Azerbaycan müzesine gidiyoruz. 260 yıl önceki Tebriz depreminde büyük ölçüde yıkılan, iç ve dışındaki harika mavi çinileri nedeniyle, Göktaş adını almayı hak eden bu mescit, uzun yıllar süren onarımdan sonra şimdi müze olarak kullanılıyor.
Göktaş Mescidi, Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah tarafından yaptırılmış 1460 'da. Mezarı mihrabın altında ve bir merdiven ile iniliyor.
Notlar:
1.Otlukbeli savaşında Osmanlı birlikleri Fatih'in toplarını kullandıkları ve Uzun Hasan'ın atlarının ürkmesiyle zafer kazanıyorlar. Uzun Hasan daha önce hiç yenilmemiştir.
2. Uzun Hasan Fatih'i "Siz yabancılarla evleniyorsunuz, Türklükten çıkıyorsunuz diye eleştiriyor. (Ancak eşlerinden biri, Trabzon İmparatoru'nun kızı Despina)
AZERBAYCAN MÜZESİ
Müze İran'ın her yerinden getirilen eserlerle zenginleştirilmiş. Sadece Azerbaycan bölgesi veya vilayetinin eserleri değil. Eyalet diye tercüme ediliyor, ama yanlış. "Ostan" deniyor ülke diliyle. ".. istan" ekinin bir şekli gibi(?) Bizdeki ..eli, ..yeri, ..ülkesi, ..memleketi gibi. Özerk değil. Merkezi atama var.
Rehberimiz güzel güzel izah ederek gezdiriyor. Resimler çekiyoruz. Bilhassa öğretmenlerin, tarihçilerin, ilahiyatçıların ilk fırsatta buraları görmelerini arzu ediyoruz. Oteller, yemekler, ulaşım iyi ve hesaplı. Ancak gelmeden önce biraz nazari hazırlık yapılması halinde, daha keyifli ve faydalı olur.
Dönüşten bir gün önceki son Tahran gezimizde Ankara'dan üç genç bayan öğretmen ile Sadabat parkı içindeki müzede karşılaşmak bizi biraz şaşırttı ama sevindik de. Türkçe bilen hatta birçoğu Türk olan turizm şirketleri küçük gruplara bile rehber veriyor, yardımcı oluyorlar.
Batı medyasının ve sadece oradan haber alıntılayan bizim basın kuruluşlarımızın, biraz da mevcut İran rejiminin aymazlıkları nedeniyle oluşan olumsuz algıdan farklı bir İran ile karşılaşıyoruz. İran'daki tarihi eserlerin/yapıların neredeyse yüzde sekseninin Türk eseri olduğunu gezince görüyoruz zaten.
***
BİR SÜRPRİZ; SEMA
Sonlara doğru genç teyzesinin yanında, ilkokul üç veya dördüncü sınıf ayarında sevimli bir kız çocuğu bizim konuşmalarımızı duymuş, eşime "Siz Türk müsünüz" dedi. O da evet Türkiye'den geldik deyince, Türkiye Türkçesiyle ve heyecanlı yüksek sesiyle haykırıyor:
"Ben size aşığım, Türkiye'ye aşığım. Büyüyünce oraya mutlaka geleceğim. Oraları göreceğim" demez mi.
Bu sefer biz heyecanlanıyoruz. Seviyoruz kendisini. Sen bu güzel Türkçeyi nereden öğrendin, diye soruyoruz merakla. Televizyondaki Türk film ile dizilerinden diyor. Öğrenci mübadelesinden sonra, televizyon ve dizilerin ne kadar işe yaradığına bir kez daha görüyoruz. Türkiye Türkçesinin genelağ ve uydu yayınları vasıtasıyla İran dahil, bütün Türkistan coğrafyası, Balkanlar ve ulaşabildiğimiz bütün gönül coğrafyasında giderek ortak iletişim dili olma yolunda hızla yol aldığına şahit oluyoruz.
Bir not: 2006'daki Suriye gezimizde, Türkiye Türkçesi ile konuşan, hiç aksanı olmayan insanlarla karşılaştığımızda üç kez Türkmen misiniz, Türk müsünüz diye soruma, hayır cevabı alınca, nereden öğrendiniz soruma ise televizyondan diye cevaplandı. Rehberimiz kulağıma "bunlar Ermeni" dediğini çok iyi hatırlıyorum. Mutlaka evlerinde ana dil olarak Türkçe konuştuklarını tahmin etmek zor değil.
Bu arada eşim kamerayı hazırlamış. Adını soruyoruz, Sema diyor. Sema'nın teyzesi mutlu bir tebessümle kızı ve bizi izliyor. Sema, az önce söylediklerini bir kez daha tekrarlar mısın, diyor eşim. Seni videoya kaydedeceğim. O da aynı heyecanla az önce kurduğu cümleleri bir kez daha tekrarlıyor kamera önünde. Bir taraftan da beynim hareketli. Bu güzel kıza birşeyler hediye etmeliyim diyor.
Hemen sırt çantamda okurum veya birine veririm diye getirdiğim bir Ömer Seyfettin kitabını uzatıyorum. Resmi dil Farsça ve Arap alfabesi kullanıldığı için, "Sen de Türkiye alfabesini öğren, sonra okursun" deyip veriyorum. Bu da yetmedi gönlüme. Bir kağıt Türk parası çıkarıp vermek istiyorum. Önce almak istemiyor. Ama ben hatıra olarak veriyorum deyince anlaşıyoruz. Adımızı ve tel numaranızı veriyoruz. Günün birinde lâzım olur diye.
Buraları görmek, Türkiye'ye gelen öğrencilerle ilgilenmek gerekiyor, uzun vadeli muhabbetler için.Kendi gençlerimize iyi örnekler olup, onlara sevgi ile maddi manevi destek olduğumuz kadar, buralardan okumak için gelen gençlerle de ilgilenmemiz halinde, çok değerli karşılıklar oluşmakta. Örneklerini gördükçe heyecanımız artıyor.
***
BOZBAŞ YEMEĞİ
Otelden önce mahalli bir yemek için bizdeki esnaf lokantaları benzeri bir yere gidiyoruz. Alt katta yemek, tandırda pide ve kasa var. Üst katta masa sandalyeler ile grup halinde oturarak yemek yiyecekler için bir yer sofrası var. Diğer yerler dolduğundan, eşimle burada yiyeceğiz. Etli sebze yemeği gibi içinde sebze, nohut ve başka bakliyat da var. Silindir şeklinde bir metal kap, onun içine girecek şekilde saplı yuvarlak bir ezici. Sapı tekrar tekrar bastırarak sebze ve etlerin ezilmesinden sonra, bir çeşit çorba oluşuyor. Öyle yeniyormuş ama ben ezmeden, etli sebze yemeği gibi yedim.

Bu yazı 342 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum