Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Büyük Taarruz ve Zafer Yürüyüşü-2

29 Eylül 2023 - 21:47

ZAFER YOLU YÜRÜYÜŞÜ /ÇAKIRÖZÜ /AKÜ
Çakırözü'nde toplanan 3-5bin olarak tahmin ettiğimiz kalabalığın çoğu genç. Lise, üniversite öğrencisi. Her yıl böyle imiş. Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ), ne güzel bir gelenek başlatmış. Biz 18.cisine katılmış olduk. Bu etkinliğe her kesimden insanımız mutlaka katılmalı, derim.
***
JANDARMA
Jandarma büyük tedbirler almış. Belki yüzlerce rütbeli rütbesiz kahraman askerimiz görev mahallinde. Her beşyüz metrede bir jeneratörlü ışıldak yol gösteriyor. Sadece ışıldakların yönü geliş yönüne değil, gidiş yönünde olmalı. Gözümüzü aldığı için yolu görmekte zorluk oluşturuyor. Yol sürekli rampa, yokuş. Asfalt, dar ve iki şeritli. Atlı jandarmalar, jandarma araçları, UMKE araçları, 112 araçları hazır. Ancak yaklaşık 14 kilometre. Bizim Manisa dağına, (antik adı Spillos) yaya çıkılmasına benzettim yürüyüşü ve yolu. Ancak belki daha çetin. Rakım 1874 metre. (Kansızlığı/anemisi olanlar için tehlikeli bir yükseklik. Hava temiz, serin ama oksijen yükseklerde azalıyor)
Çakırözü'ndeki toplanma alanından fener taşıyan askerler (fener alayı) ile en önde askeri bandonun çaldığı marşlarla yürümeye başlıyoruz. Her 40-50 metrede bir, yüzü dışarı doğru bakan askerler güvenlik tedbiri olarak duruyorlar. İşitme mesafesinde bazı yürüyüşçüler, bu askerler niye bize sırtları dönük, diyorlar. Kimileri de, dışa doğru güvenlik tedbiri diyor.
Beşyüz metre sonra son uğurlama toplanma yerindeyiz. Zafer yürüyüşünün resmi protokolü burada sona eriyor. Sonrası ayak ve bacaklara kuvvet. Yürüyüş için büyük bir heves, istek ve azim var herkeste. Hele gençlerde.
Haftada birkaç kez bir-birbuçuk saat tutan yürüyüş yapıyoruz uzun zamandır. Ama buradaki kesintisiz dört saat sürüyor ve hep yokuş, bir süre sonra ayak tabanları ve bacaklarda yorgunluk sızıları hissediyoruz. Oksijen azalmasının da etkisi olabilir kısmen. Birbirimize soruyoruz, eşimle. Nasıl ne durumdasın diye. Arada biraz geride kalan gazeteci İbrahim Yıldırım beye sesleniyoruz, nasılsın diye.
Herkes azimli ve kararlı. Ben oraya 04.30 gibi varmak istiyorum diyor, İbrahim bey. Büyük Taarruzun başladığı 04.30'daki İstiklâl marşını dinlemek, söylemek istiyorum, diyor. Bu söz, azmimizi kamçılıyor. Birkaç kere yoruldum, biraz nefeslenelim, eşime "İyi değilsen dönelim " desem de, kararlılık sözleri ile devam ediyoruz. Yükseklik arttıkça soğuk da artıyor. Sonlara doğru bir mola yerinde, 112 hatıra battaniye ve ay yıldızlı kalpakları hediye ediyor. Son kalan birini alabiliyoruz. İçinden kalpak çıkmıyor. Eşim hemen sırtına alıyor. Bana da bir ahbabım, "Yanında bulunsun, orası çok soğuk olur" uyararısıyla ödünç verdiği montu giyiyorum. İyi ki almışım.
BÜYÜK AZİM
Yürüyüş kolundaki yurdun birçok yerinden gelen -bana Çanakkale'yi hatırlattı- kadın erkek, genç yaşlı binlerce insanımızla sona doğru hafif bir meyilli yolda ilerliyoruz. Herkes yorgun ama, bu saati, yeri, zamanı idrak etmenin manevi hazzını yaşıyor. Kısa süren bu meyilden sonra tekrar yokuş başlıyor ve son bir düzlüge varıyoruz. Burası kalabalık. Karşımızda daha 500-600 metre yükseklikte Kocatepe duruyor.
MERCİMEK ÇORBASI
Jandarma, binlerce insana bardakta sıcak çorba ikram ediyor. Su ve ekmek de var. Ne güzel diyoruz. Ancak, bütün katılımcılar çevre ve temizliğe dikkat edecek kadar medeni oldukları halde, az sayıdaki çöp kutuları dolmuş, atıkları koyacak yer bulamıyor, toplu gibi duranların yanına, üzerine biz de bırakıyoruz, istemeden. Halbuki, bütün yürüyüş yolu üzerine kalın çöp torbaları bir yerlere tutturularak bırakılsa idi, istisnalar dışında böyle bir görüntü asla olmazdı.
ENERJİMİZ AZALDI AMA, AZMİMİZ ASLA
Pek çok insanda pil azalmış halde. Ancak, "Buraya kadar gelip de oraya çıkmamak olmaz" diyenler de az değil. Genç orta yaş grubunda pek çok kişi son bir gayret ile, son fakat yolun en dik kısmında ilerliyorlar Kocatepe'nin zirvesine doğru. Gazeteci İbrahim bey dahil daha kocalardan, İstiklâl marşını duyacağım söyleyeceğim deyip yürüyenler de var. Takdire şayan. Ben ise açıkçası, göze alamıyorum. Araba olsa çıkardım, diyorum. Oradaki görevli Jandarma gençlere soruyoruz, araç yok mu diye. Onlar da, var şimdi yukarı çıktı, şu karşıdaki sıraya girin diyorlar.
Biraz bekledikten sonra gelen ikinci araba ile zirveye varıyoruz. Saat 05.00'a yakın. Birçok grup topluca marşlar söylüyorlar, resimler çektiriyorlar. Biz de Mustafa Kemal anıtı (bilinen Kocatepe'deki resmi) ve tanıtım kitabe ve panolarını resimliyoruz. Hatıra olarak kendimizin de resmini çekiyor, çektiriyoruz.
(Bir rivayet: Büyük Taaruz ve öncesinde M.Kemal'in ve arkadaşlarının resimlerini çeken gayrimüslim bir resmi görevli vardır. Çok sayıda tarihi değere sahip resim filmi var elinde. Ancak bunların tab edilebilmesi için fotoğrafçıya ihtiyaç var. İzmir'e ordu girdikten sonra, Kemeraltı'nda bir fotoğrafçıya filmler veriliyor. Fakat İzmir yangınında bu dükkan ve filmler yanıyor, elde sadece Kocatepe'deki meşhur resim kalıyor, diyor arkadaşım. Ben pek inanmıyorum. Nasıl yani, diyorum. İzmir yangını 9 Eylül'den sonra 13'ünde başladı diyor. Kafam daha da karıştı. Araştıracağım)
SAYGI DURUŞU VE İSTİKLÂL MARŞI
Saat 05.00'de AKUT grubu liderinin talimatı ile önce saygı duruşu, sonra İstiklâl marşını okuyoruz. Mustafa Kemal'in Taarruz emri 05.30'da idi. O saatte tekrar böyle bir tören kısa da olsa olmuş mudur, bilmiyoruz. Çünkü bir işaret göremedik. Soğuk ve rüzgâr yüzünden burada fazla kalamadık da. Çok terli idik, kıyafetlerimiz de nispeten zayıf idi. Kaldı ki, bu yüksekliği bilmeyen pek çok insan da bir tişört, bir gömlek, hatta kısa pantolon ile gelmişler. Sonraki yıllarda gelecek olanlar, kıyafet konusunu hatırda tutmalılar.
En kısa zamanda tekrar gelen bir araca binerek düzlüğe iniyoruz. Ancak aşağıda Şuhut'a dönecek bir araç yok. Binlerce insan üşüyor ve araç arıyor. Bari ticari taksiler olsa, biner giderdik diyoruz. Kalabalık kendini ihmal edilmiş, terk edilmiş gibi hissediyor. Yaklaşık bir, birbuçuk saati böyle geçirdikten sonra, araçlar gelmeye başlıyor. Biraz izdiham da var. Yürüyüşü tamamlayamayanlar da olmuş. Onlar araçları durdurup geri döndürmüşler deniyor.
Şuhut Belediyesinin ücretsiz tahsis ettiği araçlarla şehre dönüyor, sabah 07.00 gibi yatabiliyoruz okul pansiyonundaki odamızda. İki saat sonra tekrar kalkıp kahvaltıya iniyoruz. Kahvaltıda Ömer beyin hazırlattığı Şuhut keşkeğinden yiyip, Afyon'a doğru hareket ediyoruz.
M.KEMAL PAŞA TEKRAR GELİYOR
Büyük Taarruzdan tam iki yıl sonra M.Kemal Paşa Şuhut'a, Çakıröz'e, Kocatepe'ye aynı yoldan geçerek tekrar geliyor. Her noktada neler oldu, neler yaşandı tek tek anlatıyor.
Büyük harp hazırlıklarından sonra, büyük bir iman, azim, kararlılık, bilgi, tecrübe, cesaret ve vatan aşkıyla yapılan Büyük Taarruz 4-5 gün gibi kısa bir zamanda zaferle sonuçlanıyor. Yunanlıların onbinlerce kaybı, onbinlercesinin -komuta heyetiyle birlikte- esir alınması karşılığında bizden de birçok şehit ve gazimiz oluyor.
Bu konularda çok sayıda eser var. Tavsiye edilen kitapları önemserim. Çünkü okunmuştur. Selim Erdoğan'ın kitaplarını yeni getirttim. Okuyacağım.
SONUÇLAR /DEĞERLENDİRME
1. Önce Zafer Yürüyüşünü 2005'de başlatan Afyon Kocatepe Üniversitesinin o zamanki yöneticilerini ve kurumsal olarak AKÜ 'yü kutlarım. Millî bilinç ve irade.
2. Bu konuya sahip çıkan devlet erkânına teşekkürler.
3. Ancak bu millî bir konudur. Bütün siyasi partiler ve sivil kuruluşlar, şahıslar konuya sahip çıkmaya devam etmeli, şunlar geliyor diye sahneyi ihmal etmemeli.
4. Özelde Jandarma teşkilatının fedakârlığı ve vazife bilinci tebrik ve takdire değer.
5. Ücretsiz ulaşım hizmeti için Şuhut Belediyesine de teşekkürler.
TENKİT VEYA ÖNERİLER
1. Zafer yürüyüşü yoluna her 500 metrede bir veya daha sık, bir yere bağlı kalın büyük çöp torbaları yoktu. Olmalı. Özellikle çorba dağıtılan Kocatepe eteğindeki düzlüğe. Jeneratörlü Işıldakların yönü gidiş yönüne dönük olmalı.
2. Millî Eğitim buraya okulların ve öğrencilerin gelmesini teşvik etmeli, destek olmalı. Tatil dönemi olsa da hazırlıkları okul döneminde yapılabilir.
3. Birçok Ticari ve Sanayi kuruluş gerek kendi çalışanlarına izin, gerekse katılımcıları destek verebilirler.
4. Kocatepe zirvesinde saat 05.30'da saygı duruşu ve İstiklâl Marşının okunması (yapıldı mı emin olamadım) bizzat devlet kurumlarınca ayarlanmalı ve duyurulmalı.
5. Dönüş zamanındaki araç bulunamaması durumuyla ilgilenilmeli. Yaşlı veya genç herkes üşüdü, yoruldu.
Özel Teşekkür:
1. Bize bu harika günü yaşatan Ömer Bülbül bey ve ekip arkadaşlarına çok teşekkür ederim.
2. Eşim, dönüşte Ömer beyle kısa bir konuşmasını aktardı. Türk Dili öğretim üyesi olan Ayse hanım, grubun adının aynı anlama gelen Türkçe kelimelerle değiştirmesini önerdiğini, Ömer beyin de olumlu karşıladığını söyleyince, gerçekten mutlu oldum. Türkçe dil bilinci, milli bilincin belki en asli unsurudur. Ümitle sonucu bekleyeceğim.
3. Müze ve ören yerlerindeki arkeolojik bilgileriyle bizi aydınlatan Dr. Fahrettin Er beye de teşekkürler.
Afyon gezimizin diğer kısmını özellikle Frig vadisi ile ilgili kısmını ayrı yazacağım.

Bu yazı 391 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum